Ekonomi batarsa karayolu bir işe yaramaz

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın geçen Cumartesi günü Kızılcahamam’da parti toplantısında yaptığı konuşmayı okuyunca, ekonominin ve ülkenin geleceği için bir kez daha korktum.

Küresel krize karşı aslında önlem aldıklarını, IMF’yle "ilkelerimiz" nedeniyle hala anlaşılamadığını, bankalara karayolu müteahhitlerine kredi vermiyorlar diye bakanları kanalıyla nasıl baskı yaptığını anlatmış. Bunları okuyup karamsar olmamak mümkün değil.

Öyle anlaşılıyor ki; Başbakanın IMF’yle anlaşamamasının nedeni, müteahhitlerine yaptırdığı karayolu inşaatlarının seçim öncesinde yavaşlaması...

İyi de, ekonomi batarsa o yapılan karayollarını ne yapacağız?

Zaten dünya kadar duble yol yapmış, bu yolları böle böle yaparak, çok sayıda yeni müteahhit yaratmışsınız, daha ne istiyorsunuz? Eğer hala onları koruyup, üç beş daha fazla oy alacağım diye geç kalmaya devam eder de ülke ekonomisini iyice zora sokarsanız, bu ülkeye, işsiz kalacak onbinlerce vatandaşa, varlıklarının değeri azalacak veya tümüyle varlıklarını kaybedecek girişimcilere, iyice fakirleşecek dar gelirli halka yazık değil mi?

Birçok ülkenin krizden etkilendiğini söyleyen Erdoğan, "Yağmurda yürüyüp ıslanmamak mümkün değil. Bugün artık dışa açık dünyaya entegre olmuş bir ekonomi haline gelen Türkiye de hiç kuşkusuz bu süreçten etkilenecektir ve nitekim etkileniyor" demiş. Zaten söylediğimiz de bu; yağmur var yanımıza şemsiye alalım ya da doğru dürüst bir yağmurluk giyelim de ıslanmayalım diyoruz. Bu yağmura delikanlılık sökmez, bağrını açıp bu yağmurda yürüyemezsin, zatürree olur yataklara düşersin....

Küresel krizin ilk sinyalleri alınmaya başladığından itibaren çok büyük bir dikkat ve ihtiyatla izlediklerini söyleyen Erdoğan, "Zaman zaman medyada köşe yazarları, zaman zaman da bazı sivil toplum örgütünün başındakiler. ’Efendim niçin hükümet reform paketini açıklamıyor?’ İlla bunun adı ambalajlı bir paket mi olacak? Biz uygulamaya başladık bile, ama kendin farkında değilsin ben ne yapayım" diye konuşmuş.

Şahsen ben de üstüme alındım; gerçekten açılan paketin farkında değilim çünkü.. Ambalaj istemiyorum da ambalajın içine girecek bir şey de göremiyorum.

IMF’YE SUNULAN İLKELER...

Aslında Başbakan ambalajlanmamış olduğu için farkına varamadığımız, kendisine göre küresel krize karşı aldığı önlemleri saymış. Kendisi bile, "ne geleceğini bilemem" dediği varlık barışını, iki yılda bir yaptığı vergi affının süresinin uzatılmasını önlem olarak saymış. Bu arada belli ki almadığı önlemler nedeniyle ülkenin krize doğru sürüklendiğini de yavaş yavaş görüyor. Çünkü aynı konuşmada, "Kriz, Türkiye kaynaklı değildir. Bu kriz ABD, Avrupa kaynaklıdır. Dolayısıyla kimse bu krizin faturasını AK Parti iktidarına çıkaramaz" demiş. Küresel krizi böyle yorumlayan, krizi çıkarmayan ama önlem alan 38 ülkeyi görmeyip, üç kuruşluk KOBİ kredi artışına önlem paketi diyen bir yönetimden de başkası beklenemez.

Kendi bakanlarınız bile iki yıldır zaten ekonomide sıkıntıların başladığını, küresel krizin bunun üzerine geldiğini söylerken, iki yıldır yeni program istenirken, krizin geleceği belli olunca geçen Mayıs’ta IMF’yle yeniden anlaşma yapmanız istenirken, küresel krize karşı, "hamdolsun", "teğet geçecek" gibi bilimsel çözümler getirirken, bunları düşünmediniz mi?

Bütün bunlar konusunda uyarılacaksınız, ülkenin Başbakanı olarak krize karşı böyle yanıtlar vereceksiniz, ardından da "Bizim krizimiz değil, AKP Hükümeti sorumlu tutulamaz" diyeceksiniz... Şaka yapıyorsunuz, herhalde...

IMF’ye ilkelerinizi belirtip, "Bu ilkelerden taviz vermemiz mümkün değil" demişsiniz. Bu ilkelerinizi kimse bilmiyor ama. Umarım duble yol yapımına, seçim öncesi mahalli idarelere harcama için kaynak aktarmaya "ilke" demiyorsunuzdur...

Bilin ki; ülke ekonomisini üç-beş kuruşluk popülist harcama için feda etmek ilke değildir. Bunun adı olsa olsa kötü yönetimdir, yani krizden etkilenmemiz kötü yönetimden olacak.
Yazarın Tüm Yazıları