Paylaş
Ama hükümet bu politikasını “komşularla sıfır sorun” ambalajına sarıp, AB ile ilişkileri sürdürüp, “Hamas’a terörü bırakması için ikna etmeye çalışan bir ülke” algısı yarattığı için, şimdiye kadar, arada sırada çıkan pürüzlere rağmen, ilişkileri istediği gibi sürdürdü.
Ancak çıkan son gemi krizi, ardından dün yapılan BM Güvenlik Konseyi’ndeki İran’a yaptırım kararının oylanması gibi gelişmeler, artık bırakın İsrail’i, ABD ile ilişkileri de ciddi biçimde bozmuş bulunuyor.
Hem Cumhuriyetçilerin hem demokratların adamı olarak bilinen ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in dünkü açıklamaları bence somut olarak bu bozulmayı ortaya koydu. Türkiye-İsrail ilişkilerinin bozulmasının Washington’ı endişelendirdiğini belirten Gates, AB’nin Türkiye’ye karşı isteksiz tutumunun Ankara’nın doğuya yönelmesinde etkili olduğunu belirtti.
İşi bilenlere bu açıklamayı yorumlattığımda, ilk söyledikleri, “Gates gibi ABD devletinin has adamı sayılan bir yetkili, ilk kez Türkiye’nin Doğu’ya kaydığını açıkca kabul etmiş oldu” dediler. Türkiye’nin Doğu’ya kaydığını ama bunun AB’nin suçu olduğunu söyleyerek de, “Biz de Türkiye’deki yönetime yardım ettik ama Batı’da tutulacağını düşünmüştük” demeye çalışmış olabileceğini kaydettiler. Gates’in açıklamasının BM‘deki oylamadan önce yapıldığını hatırlatarak, bunun “Hala Türkiye’nin kurtarma imkanı var” mesajını vermek için yapılmış olabileceği belirtildi. ABD yönetiminin İsrail’deki mevcut yönetimi tasvip etmediğinin açık olduğunu hatırlatan yetkililer, “Ancak yönetimlerin dışında İsrail ile Türkiye’nin ilişkilerinin kopmasını istemediklerini” de bir kez daha ABD’nin ortaya koyduğunu söylediler.
Bu arada Başbakan Tayyip Erdoğan’ın genel başkan yardımcısı yaptığı Ömer Çelik’i gelecek hafta ABD’ye gönderecek olması da Ankara kulislerinde yankı buldu. Partiyi tanıyan bir uzman, Ömer Çelik ve Cüneyt Zapsu’nun Başbakanın yanındaki ilk çekirdek kadro olduğunu ve 2002 ortalarından 2004’e kadar ABD ile ilişkileri bu kadronun götürdüğünü hatırlatarak, “Belli ki Başbakan Dışişlerine de bakanlara da fazla güvenmeyip, yine güvendiği yakın çevresine bu görevi vermiş ama o dönem ile şimdiki dönem o kadar farklı ki...” dedi.
FİNANSMANI BATI YÖNETİR
Türkiye’nin dışarıdaki algısının artık “Batı’dan kopup Doğu ile bütünleşmeye çalışan bir ülke” olarak tescil edildiği ortada. Ancak herkes biliyor ki, bu normal, sancısız bir kayma olmaz ve bir sürü iç ve dış sıkıntılara neden olacaktır.
İşte özellikle bu açıdan, diplomaside yapılan hataların ekonomiye yansımaları da başlayacaktır. Zaten Avrupa krizinin derinleştiği, daha uzun süre devam edip, yeni bir küresel kriz ortamına girildiği ortada iken, Türkiye’nin ekonomik istikrar açısından en son ihtiyaç duyacağı şey, eksen kayması algısının pekişmesi ve içerde yaşanacak siyasi çatışmalardır. Kimse “Artık sermaye Doğu’da var, Türkiye bununla da idare eder” demesin. Çünkü işi bilenler bilir ki; Doğu’daki sermayeyi yönlendiren ve nereye akacağını büyük ölçüde belirleyen de yine Batı sermayesi ve profesyonelleridir...
Türkiye’nin, belki boyutlarını aşar biçimde üstlendiği Filistin sorunu konusunda Arap ülkelerinin tavrını bir hatırlayın. Türkiye ihtiyaç duyduğunda, sizce Türkiye’ye “bizde sermaye var, verip yardım edelim” mi diyeceklerdir, yoksa “Zaten fazla öne çıktı, biraz törpülenmesi lazımdı” mı diyeceklerdir? Unutmayın her şey kar maksimizasyonu için...
Türkiye ekonomik yapısı gereği büyümek için dışarıya bağımlı olan, hem girdi, hem pazar, hem de sermaye açısından Batı’ya ihtiyaç duyan bir ülkedir. İçeride siyasi çatışmalar yaşayıp, dışarıda eksen kayması algısı pekişen bir ülke olarak, Türkiye ihtiyaç duyduğu sermayeyi çekemez. O zaman da ekonomik istikrar da kalmaz, büyüme de...
Paylaş