Cari açık enflasyon ve güçlü Türkiye

KASIM ayı enflasyon rakamları beklenenden de kötü geldi. Piyasa beklentisinin ortalaması yüzde 1.2 idi ama gelen rakam 1.7’yi bulunca, yıllık enflasyon da yüzde 9.5’e çıktı.

Özetle; Aralık ayı rakamıyla birlikte, artık “Türkiye’de çift haneli enflasyon”a geri dönülecek.
“Ha yüzde 9 olmuş, ha yüzde 10 ne farkeder?” denilebilir, haklılık payı vardır ama çift hanenin psikolojik olarak enflasyon beklentilerinin daha da yukarı çıkmasına neden olması bekleniyor. Zaten Merkez Bankası yönetimine ilişkin olarak enflasyonla mücadele konusunda ciddi endişeler oluşmuşken, çift haneye ulaşılması enflasyonist beklentileri azdıracaktır.
Çift haneli enflasyonun bir başka sonucu da, risk algısını yükseltecek olması. Dışarıdan gelen raporlarda yüksek cari açığın zaten ciddi risk unsuru olduğuna dikkat çekilirken enflasyonun da yeniden kontrolden çıkmasının bu raporlara yansıyan risk algısını artıracağı kesin gibi.
Siz yabancı yatırımcıların yerine kendinizi koyun; elinizdeki parayı, zaten cari açık problemi yaşayan, bunun üzerine enflasyonu da kontrolden çıkmış görüntüsü veren bir ülkeye yatırır mısınız? Elbette alternatifi yoksa, risk primi dolayısıyla  getirisi fazlaysa, yine de yatırabilirsiniz, Ancak ekonomisi daha güçlü benzer ülkeler varsa, ya da konjonktürel olarak sıkıntıya girmiş ama ciddi paket açıklayan gelişmiş ülkeler varsa ve bunlar da  benzer getiriyi sağlıyorsa,  yatırmanız mümkün mü?
Yaşadığınız yüksek büyümeyi başkasının parasıyla sağladığınız için, sıcak para girişi yavaşladığında kurlarınız yükselmeye başladı. Kurlarınız yükselince de, bunun enflasyona katkısı büyük oldu. Bunu gördüğünüz halde, faiz gibi asıl parasal araçları da, politik nedenlerle kullanmadığınız için, kurları, dolayısıyla enflasyonu kontrolden kaçırdınız.
Yani kötü bir ekonomi yönetimi sergilediniz ve işler bu noktaya geldi.
Bundan sonra yapılacaklar belli; içtalebi ciddi biçimde kısacaksınız, büyümeyi iyice yavaşlatacaksınız, dolayısıyla yabancı para ihtiyacınızı da azaltıp, bir yandan cari açığı küçültecek, diğer yandan enflasyonu dizginleyeceksiniz.
Bunları yapmak yerine, yine Başbakandan korkarak, büyüme oranını yüzde 4’ün altına düşürmeyeceğim derseniz, harcamaları kısmazsanız, faiz gibi asıl parasal araçları kullanmaktan kaçarsanız, mevcut dengenin bozulduğuna  şahit olursunuz.
GERÇEKTEN GÜÇLÜ OLMAK BAŞKA
Dünkü yazımda bir yandan enflasyonun çift haneye yükseleceğinden söz ederken öte yandan da Hükümetin “aşırı güven”ine dikkat çekmiştim. Dünkü gazetelerde Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın Girişimcilik Zirvesi’nde yaptığı konuşmada ABD ve AB’yi küçümseyen, kendi ekonomimizin durumunu abartan siyasi söylemine ABD Başkan Yardımcısı’nın verdiği yanıtı görmüşsünüzdür. Babacan’ın bu tavrı üzerine konuşmasını değiştiren ABD Başkan Yardımcısı, “Genç köpekbalıkları çoktur ama o denizde ABD hala dev bir balinadır” demiş. 2000-2001’de yapılan asıl bankacılık reformunu 2004-2006 yıllarında yapılmış gibi gösterip kendi Hükümetine maledip, ekonomiyi ne kadar iyi yönettiklerini anlatmaya çalışan Babacan’a verilen bu yanıt, sözünü ettiğim “aşırı özgüven”e verilen yanıttır.
Ne kadar başka türlü algı yaratmaya çalışsanız da, Türkiye ekonomisi gösterdiğiniz kadar güçlü ve dayanaklı değil. Cari açık raydan çıkmış, üzerine enflasyon kontrolden çıkmış iken, bu algıyı yabancılara vermeniz de mümkün değil. Hep söylüyorum; elimizde kalan tek istikrar çıpası bütçe disiplini. Bu enflasyon rakamından sonra korkup, yüzde 30’lara ihtiyaç duyan enerji zamları yapılmaz, harcamalar aynen sürerse, 2012’de bu çıpa da elimizden kayabilir.
Güçlü ekonomi tüm yönleriyle istikrarı sağlamış, yapısal tedbirlerini tamamlamış, yüksek ve sürdürülebilir büyümeyi sağlıklı olarak sağlamış ekonomidir. Kendinizi güçlü göstermeye çalışarak, aslında güçlü olmanız da mümkün değildir. Siyaseten güçlü olmak, bölgede güç olmak ise “gerçekten güçlü ekonomi” ile olur. Olmadık bir gücü kendinize vehmedip buna göre caka satarsanız, gerçekleri göremeyip kendinizi düzeltmediğiniz gibi, gerçek güçlülerden de böyle yanıtlar alırsınız.
Yazarın Tüm Yazıları