Büyüme ile ısınmanın farkı

TÜRKİYE ekonomisi, dünyada yılın ilk çeyreğinde en hızlı büyüyen ülke ekonomisi oldu ama sevinemedik. Daha önceki yüksek büyüme dönemlerinde politikacılar böylesine rakamlar için nasıl demeçler verirdi, bir hatırlayın...

Geçen hafta belli olan rekor ilk çeyrek büyümesi için ise böylesine hamasi demeçlere rastlamadık. Bunda elbette aynı gün açıklanan rekor dış ticaret açığı, dolayısıyla cari açığın da rekor üstüne rekor kırmasının payı büyük...

Çünkü artık politikacılar da yüksek büyüme ile ekonominin ısınması arasındaki farkı açık biçimde görmeye başladılar. Bu nedenle fazla ses çıkarmıyorlar.
Bu kez rakamlar çok açık. Türkiye ekonomisi bu yılın ilk çeyreğinde rekor kırıp yüzde 11 oranında büyüdü ama yapısına baktığımızda, tehlike de kendiliğinden gözüküyor. İlk üç ayda dış talebin büyümeyi 5.5 puan aşağı çektiği, buna karşılık iç talebin büyümeye yüzde 16.5 oranında katkı yaptığı gözüküyor. Yani büyüme tümüyle iç talebe bağlı bir büyüme...

Bir başka deyişle sürekli olarak Merkez Bankası’nın uyardığı, “iç talep ile dış talep arasındaki farkın açılması” var ya, işte bu durum artık çok açık.
Merkez Bankası bunu görüyor ama ne yapıyor derseniz, bence hiç.

Merkez Bankası hâlâ yılın son çeyreğinde iç talebin duracağını, cari açıktaki artışın da yavaşlayacağını söylüyor... İlk çeyrekte büyüme iç talebe bağlı çok hızlı artıyor, dış ticaret açığı ve cari açık rekor üzerine rekor kırıyor ama Merkez Bankası Türkiye ekonomisinde ısınma olmadığını söylemeye devam ediyor.
Merkez Bankası dışında, yerli yabancı herkes ise artık bunun yüksek büyüme olmaktan çıkıp ekonominin aşırı ısınması olduğunu söylüyor. Söylemekle yetinmiyor, davranışları ile piyasayı da bu algıya göre yönlendiriyorlar.

The Economist Dergisi, “Yükselen piyasaların aşırı ısınma endeksi”ne dayanarak, aşırı ısınma riski olan 7 gelişmekte olan ülke arasına Türkiye’yi de ekledi. Financial Times bu büyüme oranının sürdürülemez olduğunun altını çizerken, “Aşırı derecede ısınan ekonomi politika yapıcıları için bir kutlama nedeninden çok, bir baş ağrısıdır” değerlendirmesinde bulundu.

Wall Street Journal ise piyasaların bu başarıya rakı kadehi kaldırmasının yanlış olacağını, çünkü bunun artık risk olduğunu söyledi.

VAKİT VAR AMA DARALDI

Bu etkili ekonomi yayınlarında yapılan değerlendirmeler, dış piyasaların Türkiye’ye bakışını ciddi ölçüde etkiler, zaten etkiliyor da...

İçeriden gelecek “Küresel finans Türkiye’de yine hır çıkarmak istiyor” ya da “Türkiye’nin büyümesini Batı istemiyor” itirazlarını duyar gibiyim. Hiçbir ülke rekabet ettiği başka ülkenin çok iyi olmasını istemez, bu doğal. “İstikrarlı yüksek büyüme” ile “aşırı ısınma”nın farkı da, zaten burada. Siz eğer gerçekten rekabette öne geçmek istiyorsanız, istikrarlı yüksek büyümeyi sağlayacak yapısal düzenlemeleri yapmak zorundasınız. Alacağınız önlemlerle aşırı ısınma algısını kıramazsanız, bu ileride ekonominin küçüleceği ortamlar gelecek demektir.

Hükümetin Türkiye ekonomisinin ısınmasına nasıl baktığını bence net olarak anlayamadık. Şimdiye kadar Merkez Bankası ve diğer otoritelerin aldıkları kararlara bakarsak, aşırı ısınma riskinin hâlâ bulunmadığını düşündüklerini görüyoruz. Ancak artık bence bu noktayı geçtik, önlem alma zamanı...

Bu uluslararası yayınlar hükümetin önlem almak için hâlâ vakti bulunduğunu ama giderek geç kalındığını da söylüyor. Ben de, küçük de olsa, hâlâ vakit kaldığını düşünüyorum. Ancak artık dünyada, alınması gereken önlemlerin alınmamasının “duyarsızlık” ve “riski görememe” olarak algılanmaya başladığını da söylemeliyim.
Bir başka deyişle, “artık çok geç” denebilecek döneme girdik...
Yazarın Tüm Yazıları