Büyüme düştükçe popülizm artar

HER zaman öyle olmuştur; ekonomiler küçülürken gidilen seçimlerin öncesinde, politikacılar popülizm dozunu iyice artırırlar. Bu hem ekonomik kararlar için geçerlidir, hem de siyasi kararlar için. Maalesef popülizm, yaşadığımız gibi, dış politika konularını da kapsar.

Maalesef diyorum çünkü dış politikada takınılan popülist hareketler, kısa dönemde bu kararı alan, bu tavrı gösteren politikacılara belki oy kazandırırlar ama sonuç olarak o ülkenin, özellikle de orta ve uzun dönemli menfaatlerine büyük zarar verirler.

Bu eğilim belki her ülke için geçerlidir ama bizim gibi, henüz kurumsallaşmamış, keyfiliğe yakın olan ülkeler için çok daha fazla geçerlidir.

Şimdi ekonomik olarak nasıl bir tablo ile karşı karşıyayız, bir bakalım....

IMF’nin son tahminine göre dünya ekonomisindeki genel büyüme 2009 yılında yüzde yarımda kalacak. Aynı değerlendirmede gelişmiş ülkelerin 2’inci Dünya Savaşı’ndan beri en derin resesyonu yaşadıkları belirtilirken, toparlanmanın ancak 2009 sonunda başlayabileceği kaydediliyor.

Gelişmekte olan ülkelerin 2009 büyüme hızı tahmini yüzde 5.1’den, yüzde 3.3’e indirilirken, finansman koşullarının özellikle yüksek borcu olan reel sektör için kötü olacağı belirtiliyor. Yani gelişmiş ülkelerin büyük bütçe açıkları vereceği, dünyadaki yatırıma gidecek paraların, bu açıklar için çıkartılacak kağıtlarla çekileceği, dolayısıyla gelişmekte olan ülkelere fon akışının çok büyük ölçüde kısılacağı tahmin ediliyor.

Yani gelişmekte olan ülkelerin, en çok da cari açık veren gelişmekte olan ülkelerin büyümeleri için fon bulmakta çok zorlanacakları söylenmeye çalışılıyor.

Türkiye tam da bu kapsamda değerlendirilecek yani hem cari açığını kapatmak, hem de

büyümesini yükseltmek için dış kaynağa ihtiyaç olan ülkelerin başında geliyor.

PASTA KÜÇÜLÜNCE KAVGA BÜYÜR

Bu kapsamda bazı uluslararası kurumlar Türkiye ekonomisinin 2009 yılında yüzde 1.5 oranında daralmasını öngörüyorlar. Bazı iktisatçılar henüz açıklanmayan 2008 son çeyrek ve yıllık büyüme oranları konusunda tahminler yapıyorlar. Tahminlere göre dördüncü çeyrekte ekonominin daralma oranı yüzde 3-5 arasında tahmin ediliyor. Bununla birlikte 2008 yılı büyümesinin ise yüzde 1-1.5 arasında kalacağı varsayılıyor.

Buradan yola çıkarak, ocak ayındaki ihracat rakamlarının yüzde 30 civarında gerilemeyi gösterdiğine ilişkin veriyi de baz alan bazı iktisatçılar, 2009 yılında çok daha kötü bir yıl yaşanacağı görüşündeler. Tüm bu veriler ve tahminler, gün geçtikçe kötüye doğru gidiyor.

Tüm bu veriler ve tahminler, bu hafta yapılan Davos toplantılarında ele alındı. Bunun yanısıra dünya ekonomisindeki kötüleşme de duyduğumuz kadarıyla hemen her panelde konuşuldu.

İşte bu toplantılar sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın olaylı Gazze toplantıları yaşandı.

Bence Gazze olayına başından beri ideolojik olarak yaklaşan bir Başbakanımız, hatta Başbakan ailemiz var. Kimse ondan "monşer diplomat"lar gibi davranmasını zaten beklemiyordu ama bu kadarını da bekleyen yoktu.

Dışişleri bürokratları, toplantı günü kendi aralarında, "Acaba akşam Başbakan ne yapacak da, biz temizlemeye çalışacağız" diye konuşuyorlardı ama kimse bu kadarını da beklemiyordu.

Davos toplantılarından Ermeni açılımı, IMF ile anlaşma konusunda da piyasaları rahatlatacak kararlar bekleyenler bu dış politika skandalıyla karşılaştılar.

Ekonominin daraldığı dönemler aynı zamanda herkesin pay almak için başına üşüştüğü pastanın da küçüldüğü dönemlerdir. Böyle dönemlerde popülizm arttığı gibi, pastadan pay kapma yarışı da hızlanır.

Popülizmin dozu Davos’ta da gördüğümüz gibi giderek artıyor, pasta kavgasını da bu yılın sonlarına doğru yaşamaya başlarız...
Yazarın Tüm Yazıları