Bürokrasi değil ama hükümet ekonomi yönetiminde çok kötü

FARKINDA mısınız, 2007 yılı sonundan bu yana IMF ile yeni bir anlaşmayı konuşuyoruz ama hálá anlaşma yapıp yapmayacağımız bile belli değil. O dönemde ihtiyati stand-by bile yapmayan siyasi irade, şimdi de gereken normal stand-by’a karşı çıkıyor.

Aslında, "karşı çıkıyor, yapmayacak" dese rahatlayacağız. Ama ne yapacağım, ne de yapmayacağım demiyor, süründürüyor. Bir başka deyişle piyasaları oyalıyor. Öyle ya da böyle bir netlik olmadığı için de ekonomideki karar alıcılar ne yapacaklarını bilemiyor, ancak "nasıl olsa zorunlu kalınca yapacaklar" iyimserliğine sarılıyorlar.

Zaten puslu küresel piyasalar yüzünden önünü göremeyen Türkiye’deki ekonomi aktörleri, hükümetin bu belirsizliği iyice artırması nedeniyle hiç hareket edemez oldular.

EKONOMİ KÖTÜ YÖNETİLİYOR

Böyle bir dönemde tüketicinin önünü görüp, yeniden harcamaya başlaması mümkün mü? Basına bu kez de "krizi abartıyorsunuz" diye çıkışanlar, aslında yayılan karamsarlıktan, belirsizliği artırdıkları için kendilerinin sorumlu olduğunu görmüyorlar mı?

Özetle; ekonomi çok kötü yönetiliyor. Hem de en derin küresel kriz sırasında... Aslında ekonomi kötü yönetiliyor derken, ekonomi bürokrasisini daha doğrusu bürokrasinin genelini ayırmak lazım. Bir de teknisyen gibi çalışan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’i... Tüm bürokrasi, sevse de sevmese de, Hazine Müsteşarlığı’nın bu dönemki performasına şapka çıkartıyor. Diğer ekonomik birimlerdeki bürokratlar da, başta Müsteşar İbrahim Çanakçı olmak üzere, bu dönemde Hazine’nin çok başarılı çalışmalar yaptığını söylüyorlar. Özellikle IMF ile yapılan müzakerelerde,sabahın kör saatinden gece yarılarına kadar zorlu pazarlıklar yapıldığı ve anlaşma için olumlu bir noktaya gelindiğini belirtiyorlar.

Ama sonuçta ne oluyor; hükümet daha doğrusu Başbakan Tayyip Erdoğan, çıkıp anlaşmayı baltalıyor. Son bir kaç gündür, Başbakan’la birlikte anlaşma sağlanmamasında bence en önemli paya sahip olan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, "IMF’nin katlanılamaz iki yeni şart ileri sürdüğünü, bunların detay olmadığını" söylüyor.

Şu kadarını söyleyelim; bürokrasi ekonominin geleceği için IMF’nin söylediklerini uygun buluyor. Bu da, siyasi olarak bu kararın alınamadığını, halbuki üzerinde teknik olarak mutabık kalınan metnin aslında ülkenin geleceği için yararlı olduğunu gösteriyor.

İyi ki Merkez bağımsız

BUGÜN Bakanlar Kurulu’ndan krize dönük bir kaç karar daha çıkmasını bekleyenler var. Ama bunların ekonomiyi rahatlatacak, önümüzü görmemizi sağlayacak kararlar olmayacağını, şimdiden rahatlıkla söyleyebiliyoruz.

Önümüzü görmek için herşeyden önce IMF anlaşması gerekliliği çok açık...

Bu arada, hükümetin "krize karşı önlem almadınız" denildiğinde, "hayır aldık" diye, öne sürdüğü çoğu tedbirin Merkez Bankası ya da Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) kararları olduğunun farkında mısınız? Yani hükümet işine geldiğinde iş alemine şikayet ettiğini, "bizden bağımsız" diye topu bu kurumlara attığını unutmuş gibi, şimdi bu bağımsız kurumların icraatlarını üstleniyor. Milletvekillerine özellikle bu fikri yaymışlar, gittikleri heryerde AKP’liler "bu kararları biz aldık" diyor.

Şurası kesin ki; Merkez Bankası ve BDDK bu dönemde genelde başarılı bir yönetim sergiliyor. Piyasayı yakından izleyip makro ekonomiyi tehlikeye atmadan gerekli tedbirleri alıp, piyasalara güven verdiler. Piyasaya danışıp görüş aldılar ama kamu menfaati gözeterek kendi kararlarını kendileri aldılar, niye aldıklarını da piyasaya anlattılar.

Ne diyelim; iyi ki Merkez Bankası ve BDDK zamanında bağımsız kılınmış. Başbakan’a kalsa bunları bağımsız kılmazdı ama iyi ki yapılmış... Bu kargaşa ve kötü yönetim içinde bir de bu iki kritik kurumun Başbakan’a doğrudan bağlı olarak karar aldığını bir düşünsenize...
Yazarın Tüm Yazıları