PİYASA ekonomisi ile demokrasi arasındaki bağlantıya, ikisinin birbirinden ayrılmaz olduğuna ilişkin bu köşede sık sık görüşlerimi aktarma imkanı buldum.
Piyasa ekonomisinde odak noktada olan birey ile demokraside odak noktada olan vatandaşın aynı kişi olduğunu, kurallı, kimseye ayrıcalık tanımayan, adil bir piyasa ekonomisi sisteminin kurulması gerektiğini, bunun aynı zamanda demokrasiye hizmet anlamına geleceğini çok yazdım.
Bu temel anlayış doğrultusunda yazdığım haber ve yorumlar nedeniyle, çok sayıda Başbakan ve bakanın yanısıra, siyasi davranan ya da yolsuzluğa bulaşmış bürokratlarla da sık sık karşı karşıya kaldım. Bunların çoğu kızdıkları, temel anlayış ve ilkeler çerçevesinde yazdığım bu yazılara; muhalefete düştüklerinde hak verdiklerini söylediler.
Aslında bu temel anlayış nedeniyle AB hedefini, daha doğrusu bu çağdaş AB standartlarını ve Hükümetler doğru yoldan saptıkları zamanlarda, IMF ile anlaşma yapılmasını savundum.
BÖYLE HÜKÜMET GÖRMEDİM
Belki daha önce de söyledim ama bu dönemde altını çizerek tekrar söylemek istiyorum ki; 25 yıllık gazetecilik hayatım boyunca bugünkü iktidar kadar piyasa ekonomisine aykırı işlem yapıp, demokrasiye bu kadar zarar vermiş bir Hükümet görmedim...
Benim de bir çalışanı olduğum Doğan Grubu’na şimdiye kadar çok sayıda haksızlık yapıldı, çok üstüne gelindi ama son "vergi salması" artık tüy dikti.
Tüy dikilen şey sadece Doğan Grubu’na haber ve yorum yazan gazetelere sahip olduğu için yapılan saldırının dozu değil, aynı zamanda piyasa ekonomisi, aynı zamanda demokrasi...
"Vergi salması" diyorum çünkü bunun normal bir vergi işlemi ya da denetimi olmadığı artık çok açık. Bu kararı savunmak için kameraların karşısına çıkan, Maliye Bakanlığı’nda gözü olan, eski Maliyeci Nurettin Canikli’nin bile açıklama yaparken dili sürçtü, "salınan vergi" dedi. Yani kendileri de bunun normal bir vergi işlemi olmadığını, "salma" olduğunu kabul ediyorlar. Nasıl kabul etmesinler ki; bu konuda tek bir uzman bile, böyle bir vergi işlemi olabileceğini, bunun normal vergi ahlakına uygun bir ceza olduğunu söyleyemiyor.
Medya üzerindeki baskının anlamı
AKP Hükümeti başından beri yerleşik sermaye üzerinde baskı uygularken, bir yandan da kendi sermayesini yaratmaya çalışıyor. Mevcut sermayeden sadece kendisine biat edenlerle, o da geçici süre olmak üzere, çalışırken, sadece kendisine bağlı sermaye oluşturmak istiyor.
Bu köşede daha önce yerel bazda, 300-500 adet satan yerel gazetelerin takip edildiğini, orada eleştirel sözleri çıkan yerel işadamlarına bile ertesi gün vergi memurlarının gittiğini, bu yönde yıllardır şikayet geldiğini yazmıştık. Bu nedenle küçük ve orta boy işletme sahipleri kesinlikle seslerini kıstılar, şikayetçi olmalarına rağmen bu korku nedeniyle seslerini çıkaramıyorlar.
Büyük sermaye de aynı şekilde "Hükümete eleştiri yapmak zorunda kalırım, başım belaya girer" diye, sadece ekonomik konulardaki sorulara bile yanıt vermediklerine çok şahit olduk.
Dünkü Referans Gazetesi’nde Doğan Grubu’na son vergi salma işine tepki veren işadamlarının tepkilerini gördünüz. Ama hiç biri isim veremiyor. O nedenle başlık, haklı olarak "korku cumhuriyeti" olarak konmuş. İsmini saklayarak konuşan işadamlarının kimliklerini bilseniz, AKP’ye ideolojik olarak yakın-uzak ayrımı olmadan, tepkinin nasıl yayıldığını bilirsiniz.
Çünkü aklı başında kimse Maliye’nin bu eyleminin "siyasi olmadığını" söyleyemiyor.
Normal işadamına siyasi olarak yapılan "vergi baskısı" piyasa ekonomisine de demokrasiye de aykırıdır. En hafifinden adil rekabete aykırıdır. Ancak gazete ve TV sahiplerine siyasi olarak "vergi baskısı" yapılıyorsa, durum çok daha vahim demektir.
Çünkü son örnekte gördüğümüz gibi; AKP Hükümeti, ayrımsız herkese karşı "kamuoyu denetimi" görevini yerine getirmeye çalışan gazetecileri susturmak istiyor.
Haber ve özgür yorum demokrasi için olmazsa olmaz şarttır. Çünkü bu haber ve yorumlar kanalıyla iktidarlar başta olmak üzere, toplumu, bireyleri etkileyen kesimlerin doğru ya da yanlış yaptıkları ortaya çıkar, halk karar verir, bir dahaki seçimde tercihini ona göre yapar.
O zaman neden açık; foyalar ortaya çıkmasın diye piyasa da demokrasi de hiçe sayılıyor...