EKONOMİ yönetiminin bir süredir yapmak istediği belli; ekonomide yumuşak iniş sağlayarak, bu küresel olumsuzluk içinde aşırı büyümeyi frenleyip, kaçınılmaz küçülmeyi önlemek...
Amaçta bir sorun yok. Sorun alınan tedbirlerin ve yönetimin bakış açısının bu amaca uygun olmaması. Ekonomi yönetimi siyasi kaygılarla ne kadar hareket ediyor, Başbakana doğruları söylemiyor mu yoksa korktukları için mi gereken kararları alamıyorlar, detaylarını bilemeyiz. Sebebi ne olursa olsun, bu amaca dönük karar alamadıkları, yanlış karar aldıkları ise açık.. Alınan yanlış kararları, bir süre sanki “dünyanın en iyi kararları” gibi göstermeyi başardılar, kamuoyunda bu kararların sağlıklı tartışılmasını engellediler, korkuttukları “sadece yarını” gören banka yöneticileri ve analistlerine bu kararlar lehine demeçler verdirttiler, hatta yandaşları kanalıyla, kendilerini “ekonomi dünyasının guruları” ilan ettirdiler... Ancak mızrak çuvala sığmıyor, alınan kararların yanlışlığı artık açıkça ortada... Sadece, bu yanlışı gördükleri için “kurumlarına iş verdirtmeme” mesajı verilen, dolayısıyla kendi işlerini kaybetmekten korkan, ya da eleştirel rapor yazdıkları için özel hayatlarının muhafazakar gazetelerde ifşa edildiğini gören birkaç yabancı uzman objektif bir şeyler yazmaya çalıştı, daha sonra da vaçgeçirildiler. Ama süreç işledi; şimdi açıkça söylemeseler de, yerli analistler de bankacılar da, alınan kararların ne kadar yanlış olduğunu kendi aralarında konuşur oldular. Eleştirel yazılara “Siz eskide kaldınız, artık yeni ekonomik parametreler var ve siz bunları anlamıyorsunuz” tepkisi veren, böylece kendi “günlük çıkarları” için temel ekonomik kuralların değişebileceğini sanan bankacıları, son günlerde bir dinleyin... Ekonomi yönetiminin aldığı yanlış kararların artık listesini yapıyorlar... Merkez Bankası Başkanı’nın “Türk icadı” diye övündüğü “faiz koridoru”na bile sıcak bakan, “Nasıl olsa bu kılıf altında bizi fonlamaya devam ederler” diyen bankacılar, şimdi temel parasal politikanın faiz olduğunu, Merkez Bankası’nın Hükümetten korktuğu için faizi artırmayıp, böyle bir şey uydurarak günü kurtarmaya çalıştığını ama olmadığını söylüyorlar. Alınan kararların sonuç vermediğini, kaç aydır yumuşak iniş gerçekleşiyor dendiğini ama bir türlü bunun olamadığını, bundan sonrasının da şüpheli olduğunu, şimdi görüyorlar. İNCE AYAR GÜVEN GEREKTİRİR Başbakan Yardımcısı Ali Babacan bütçe görüşmeleri sırasında cari açığın yükselmesi, enflasyonun hedefin üzerinde olmasının konjonktürel ve yapısal sebepleri olduğunu belirterek, “Dikkat etmemiz gereken konu bir yandan cari açığın kontrol altında tutulması, öte yandan da Türkiye’nin bir resesyon dönemine girmesini engellemek” demiş... Zaten herkesin istediği o; kimse çok yüksek büyüme rakamları beklemiyor ama ekonomik gerilemenin de önlenmesini bekliyor. Zaten asıl olan da bu süreci yönetmek... Babacan aynı konuşmada enflasyondaki artışta gıda fiyatlarının yanı sıra kurlardaki yükselişin etkili olduğunu kaydetmiş. İyi de, hiç ilgisiz zamanda kurların yukarı çıkması için kendilerinin demeç verdiğini, bir ileri bir geri sürekli politika ve söylem değiştirildiğini, sonuçta yanlış yönetimle TL’nin bu kadar yüksek değer kaybettiğini kimse görmüyor mu? Babacan, kamu maliyesinde sıkı duruşun devam edeceğini söylemiş. Bence en kritik nokta bu; 2012’de bütçe disiplini, mali disiplin de giderse, ekonominin tutunacağı bir şey kalmaz. Bankacılar daha 2011 ortasında söylendiği zaman, Babacan’la birlikte, “yok artık” dedikleri cari açığın milli gelire oranının kritik düzey olan yüzde 10’u geçeceğini, üstüne enflasyonun çift haneye çıktığını ve en az 6 ay buradan geri düşmeyeceğini artık görüyorlar. İşte bu nedenle bütçe disiplini konusunda söylenenlere de, artık biraz kaygıyla yaklaşıyorlar... Babacan ve Merkez Bankası Başkanı “bilerek belirsizlik yarattıklarını”, Türk icadı faiz koridorunu bunun için uyguladıklarını övünerek söylüyorlar. Dediğim şu ki; bilerek yaratılan belirsizlikle, “resesyona girmeden makul büyüme”yi getirecek ince ayar kesinlikle yapılamaz. Resesyon da ancak; kredibilitesi olan, sözüne güvenilen, belirsizlik yerine piyasanın önünü görmesini sağlayan, ne yaptığını bilen Bakanlar ve bürokratlarla önlenebilir.