Batıklar artmaya başladı

BANKALARDAN ciddi "batık kredi" haberleri gelmeye başladı. Özellikle son iki haftadır kredilerinden kötü haber almaya başlayan banka yönetimleri, zor durumdaki şirketleri çok daha yakından izlemeye aldılar.

Banka şubelerindeki yöneticiler, daha önce genel müdürlükten kendilerine "kredi hacminin artırılması"nın sorulduğunu, son günlerde ise "kredilerin geri ödenmesi" konusunda erken uyarı alınması için ciddi baskılar geldiğini söylüyorlar. Bankaların şube yöneticileri özetle; bu yıla kadar kredi artırmanın öncelikli hedef olduğunu ama şimdi ise bu hedefin tümüyle unutulup, çalışmalarında büyük ölçüde geri dönüş riskine odaklandıklarını söylüyorlar.

Banka yönetimleri bir yandan şubelerini alarma geçirirken, öte yandan ise genel müdürler ve genel müdür yardımcıları, kendileri dolaşıp, riskleri birinci elden görmeye çalıyorlar.

Kredilerdeki denetimler yoğunlaşırken banka yöneticilerinin ilk gözlemleri, "batık kredilerin önümüzdeki dönem önemli ölçüde artacağı" yönünde.

Şu anda bile batık kredi oranlarının artmaya başladığını ancak henüz önemli boyutlara ulaşmadığını kaydeden bankacılar, "Buna karşılık önümüzdeki 1 yıl içerisinde ciddi batık kredilere zorunlu olarak sahip olabileceklerini" söylüyorlar.

Bankacılar hala, "batık krediler artsa bile tümüyle bankacılık kesimini zorda bırakacak boyutlara ulaşmayacağını" tahmin ediyorlar. 2001 krizi nedeniyle hem sermaye yeterlilik oranlarının yüksekliğine dikkat edildiğini hem de batık krediler konusunda da ciddi deneyim kazanıldığını kaydeden banka yöneticileri, bu nedenle temkinli davrandıklarını belirtiyorlar.

Bu temkinli tavrın, son dönemde olduğu gibi "bankaların kredi açmıyorlar diye suçlanması" sonucu doğurabildiğini ama bu tavrın kendilerini koruduğu gibi ülke ekonomisine de katkı yaptığını hatırlatan bankacılar "Şimdi kızıp bağıranlar daha sonra temkinli davrandığımız için bize teşekkür edecekler" şeklinde konuştu.

IMF ile erken anlaşılsa maliyet büyümezdi

FONKSİYONLARI gereği bankalar ekonomideki yaşanan değişimleri en önce hisseden kurumlardır. Bu nedenle bankaların batık kredilerin artmaya başladığı ve bundan sonra da ciddi batıklar olabileceği yönündeki uyarılarına, çok dikkat etmek lazım.

"Bu uyarılara karşılık ne yapılabilir"
dediğimizde ise yapılabileceklerin çok sınırlı olduğu da açık. IMF ile anlaşma konusunda, 1 yıllık müzakereden sonra artık sonlara geldiğimiz anlaşılıyor. Ancak IMF’den gelecek paranın miktarı ve nerelerde kullanılacağı önemli. 25 milyar dolar civarında bir kaynak gelebilir ama örneğin; bunun içinde mevcut 8.5 milyar dolarlık borcun geri ödemesinin uzatılması var mı, bunları daha sonra öğreneceğiz.

Ayrıca mali disiplinde fazla taviz verilmeyeceği de anlaşılıyor.

IMF anlaşması olsa da, artık batık kredi sorunu bir kez yaşanmaya başladı. Yani şirketler kimi finansman sıkıntısı, kimi talep yetersizliği nedeniyle, zarar yazmaya başladılar ve bu zararlar giderek büyüyor. O nedenle kimi şirket piyasaya ve bankalara olan borcunun altından kalkamayacağını anlayıp iflas istiyor, kimi patronlar borçlarını ödemeyip dükkanları kapatıp kaçıyorlar. Bu kaçma olayları başladı ve önümüzdeki dönemde daha çok göreceğiz...

Halbuki IMF anlaşması çok daha önceden yapılmış olsaydı, şimdi o programın üzerine reel sektörü kurtarmak için atılacak adımlar atılmaya başlamış olurdu. Ayrıca IMF anlaşmasının getireceği güven de, ekonominin bu kadar olumsuz etkilenmesi engelleyebilir, talebi bu kadar düşmesini ve finansman sıkıntısının bu kadar ağırlaşmasını engelleyebilirdi.

Şimdi şubatta anlaşma imzalanacak, ilk kredi dilimi gelecek ama ardından seçim havası iyice kızışıp, AKP’nin artık gelenekselleştirdiği çatışma havası büyütülecek, yani halkın geleceğe ilişkin güven duyması, dolayısıyla yeniden harcamaya başlaması gerçekleşemeyecek. IMF anlaşmasında geçe kalınması tümüyle AKP’nin suçu ama faturayı halk ödeyecek...
Yazarın Tüm Yazıları