SON haftada, birkaç kişiden birden, "Ankara’nın krize bakışı" konusunda yakınmalar dinledim. Dışarıda yaşayan, küresel krizi en derinden yaşayan ve küresel etkilerle birlikte Türkiye’ye bakan, dolayısıyla tabloyu daha makro açıdan gören bir iktisatçı, geçen yıl kriz yaklaşırken olduğu gibi, bugün de "Ankara’nın tabloyu göremediğini" belirtiyor.
Bir büyük işadamının Avrupa ve ABD’de üst düzey temaslar yaptıktan sonra Ankara’ya gelip duyumlarını, bilgilerini aktardığını, ekonomi yönetimiyle yaptığı temasların sonunda yaşadığı hayal kırıklığını çevresine açıkca söylediğini duydum. Hayal kırıklığının nedeni, "küresel gelişmeler hakkında Ankara’daki rahatlığı anlayamamış" olması.
İşadamı dışarıdaki gelişmeleri, tartışmaları anlattığını buna karşılık Ankara’daki ekonomi yetkililerinden "moralinizi bozmayın, marttan sonra işler düzelir,o zaman herşey yoluna girer" yanıtı aldığını söylüyor.
İşte uluslararası deneyime ve bilgiye sahip kişilere Ankara’da verilen yanıtlar böyle.
Bunlar olurken, küresel krize ilişkin yeniden büyük bir kötümserlik dalgasının yeniden yayılmaya başladığı gözleniyor. Obama’nın geldiği zaman uygulamaya koyacağı önlem paketinin bile şimdiden satın alındığı, buna rağmen kötüleşmenin sürdüğü söyleniyor.
Son günlerde en çok korkulan unsurların başında, mali kesimdeki krizin giderek ağırlaşması ve mevduat bankalarına sıçrama tehlikesi geliyor. Yani yaşanan durgunluğun sonunda mevduat toplayıp kredi veren büyük uluslararası bankaları vurmasından endişe ediliyor.
Bu olduğu takdirde, küresel krizde çok daha büyük dalgaların gelmesi kaçınılmaz olacak. Lehman Brothers’ın batışıyla ortaya çıkan dalgalara baktığınızda, bu tehlike açıkca görülür.
İşte dışarıyı bilenler, gelip Ankara’da durumun kötü olduğunu, kötüleşmenin daha uzun süre devam edeceğinin konuşulduğunu, kayıpların daha da büyümesinin beklendiğini söylüyorlar.
Buna karşılık Ankara’dan bekledikleri, "Şu olursa bunu yaparız, bu planı devreye sokarız" gibi somut önlemler. Ama onlar sadece "Üzülmeyin, moralinizi bozmayın, düzelir" oluyor.
Sonra da Başbakan çıkıp dışarıdaki bu olumsuzlukları gösteren, bizde de mutlak önlem alınmasını isteyenleri, "moral bozmakla" suçluyor...
Geç kalmanın bedeli ağır olacak
HÜKÜMETİN bir şey yapmadan beklediği, KOBİ’lere tahsis edilen kredi miktarlarını artırmakla yetindiği görülürken, çok toplantı yapıldığını ama birşey çıkmadığını da söylemeliyiz.
Bir şey yapılmadığı için ortaya çıkan görüntü; "ekonomi yönetiminin birşey yapmadan bekleyip, kadercilik içinde küresel krizin bitmesini umuyor" şeklinde. Piyasaların bu görüntü karşısında ister istemez moralleri bozuluyor. Daha doğrusu ekonomi yönetiminin bu işi kıvıracağı konusunda azalan güvenleri daha da azalıyor.
Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) bu süreçte yine de "Gerekenin yapıldığı konusunda piyasalara güven verdiler" sayılır. Ancak bu iş o kadar büyük ki; mutlaka Hükümetin devreye girmesi, siyasi kararların alınması gerekiyor.
Hükümet bunları yapmak yerine, "Tamam kötü gidiş var ama bu küresel kriz ve yapacağımız fazla bir şey yok, mecburen bekleyeceğiz" havası veriyor.
Mart ayı sonunda yerel seçimler sırasında işsizlik daha artmış, dalgalar ekonomiyi daha da vurmuş olacak ama AKP’liler meydanlarda "Ne yapalım, krizi biz çıkarmadık ki." diyecekler. Bundan hiç şüpheniz olmasın...
Ancak ikinci yarıda işler iyice kötüleşince ne yapacaklar?
O zaman erken davranıp önlem alan ülkelerin, krizden bizim kadar etkilenmedikleri ortaya çıktığında, Hükümet halka çıkıp ne söyleyecek?
Kimsenin şüphesi olmasın; geç kalındıkça, güven azaldıkça, halka yüklenecek fatura büyüyor.