Para bolluğu devam eder mi

DÜNYA ekonomileri tarihlerinin en iyi dönemlerinden birini yaşıyor. Ekonomik büyüme tahminlerin üzerinde. Birçok ekonomide enflasyon düşük.

Uygulamadaki ekonomik politikalar şimdilik istikrarı tehdit etmiyor, aksine, istikrarı büyük ölçüde destekliyor.

Çoğu gelişmekte olan ülkelerde bütçe açıkları makul düzeylerde. Hükümetler harcamaları kısmak zorunda değiller. Çünkü, göreli olarak yüksek düzeydeki harcamalar ekonomik büyümenin getirdiği vergi artışlarıyla finanse edilebiliyor. Kol bükerek alınan yeni vergiler ya da artan vergi oranları da toplumları o denli rahatsız etmiyor.

NE ZAMAN BİTER

Gelişmekte olan ülkelere akan uluslararası sermayenin son üç yıldır her yıl bir önceki yıla göre düşeceği tahmin ediliyor
. Ama, gerçekleşmeler hep tahminlerin üzerinde gerçekleşiyor. Son tahminlere göre, gelişmekte olan ülkelere akan yabancı sermayenin 2006 yılında 550 milyar dolara ulaştığı (tahmin 500 milyar doların altındaydı) düşünülüyor.

Avrupa’daki gelişmekte olan ülkeler giderek uluslararası sermayeden daha fazla pay almaya başladılar. Toplam 550 milyar dolarlık hacimden Avrupa’nın gelişmekte olan ülkeleri (yeni AB ülkeleri, Rusya, Ukrayna ve Türkiye) 2006 yılında 236 milyar dolar uluslararası sermaye çektiler.

Uluslararası yatırımcılar gelişmekte olan ülkelerde ne bulsalar alıyorlar. Öyle ki, küresel düzeyde satın almaya hazır para sanki satılık maldan çok daha fazla. Dolayısıyla, fiyatlar artıyor. Faizler düşüyor. Borç almak çok kolaylaşıyor. Kredi verme standartları düşüyor ve düşürülüyor. Gelişmekte olan ülkelerin arada bir saçmalamalarının maliyeti neredeyse sıfırlanıyor. Bol para pislikleri de örtüyor.

Küresel düzeyde işler iyi giderken, "acaba bu parti ne zaman biter?" sorusu da daha sık sorulmaya başlandı. Risklerin arttığı biliniyor. Şişen balonun ne zaman ve nasıl patlayabileceğinin tahminleri yapılmaya çalışılıyor. Bunu yapanlar genellikle "kötümser" olarak nitelendiriliyorlar.

Küresel dengenin sürdürülebilirliği iki önemli parametreye bağlıymış gibi görünüyor: küresel ekonomik büyüme ve yüksek hammadde fiyatları. Ekonomik büyüme hammadde fiyatlarının yüksek kalmasını sağlıyor. Yüksek hammadde fiyatları yüksek miktarlarda küresel düzeyde "yatırılabilir fon" yaratıyor.

Yalnızca Körfez Ülkeleri’nin (Bahreyn, Katar, Kuveyt, Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri) diğer ülkelere yatırımlarının son beş yılda 500 milyar doları geçtiği tahmin ediliyor. Petrol fiyatlarının yüksekliğinden elde edilen fazlanın yarısından fazlası Amerika’ya gidiyor. Beşte biri Avrupa ülkelerine akıyor. Körfez ülkeleri kendi bölgelerindeki ülkeler kadar Doğu Asya ülkelerine yatırım yapmaya başladılar.

GELEN YENMEYE BAŞLANIYOR

Para bol ve ucuz olunca olası riskler önemsizmiş gibi görülmeye başlanıyor
. Ekonomi politikalarının gevşemesine göz yumuluyor. Bu şekilde riskler artırılıyor. Bunun en güzel örneklerinden biri Avrupa’daki gelişmekte olan ülkelerde yaşanıyor. Geçen yıla kadar cari işlemler fazlası veren Avrupa’daki gelişmekte olan ülkeler (Türkiye, Macaristan ve Bulgaristan hariç) giderek cari işlemler açığı vermeye başlıyorlar. Yani, bizim son beş yıldır yaptığımız gibi, gelen parayı yemeye başlıyorlar.

Aynı olgu Brezilya ve Arjantin de yaşanmaya başlandı. Tahminlere göre, gelişmekte olan ülkelerdeki cari işlemler dengesi, Avrupa’da 2006 yılında 22 milyar dolar fazlayken, 2007 yılında 38 milyar dolar açığa dönüşecek. Latin Amerika’da ise cari işlemler fazlası 51 milyar dolardan 18 milyar dolara düşecek. Asya’da ise cari işlemler fazlası artarak devam edecek gibi görünüyor.
Yazarın Tüm Yazıları