İstanbul’un finans merkezi olması

İSTANBUL Türkiye’nin finans merkezi. Türkiye’nin finans merkezi olması finans şirketlerinin neredeyse tümünün genel merkezlerinin İstanbul’da olmasından kaynaklanmıyor.

Ekonomik faaliyetlerin neredeyse yarısının İstanbul’da gerçekleşmesi İstanbul’u finansal merkez yapıyor. Finansal işlemlerin çoğunun İstanbul’da olması İstanbul’u özel kılıyor. Finansal şirketlerin neredeyse tümünün merkezlerinin İstanbul’da olması yoğun faaliyete yakın olma kaygısından kaynaklanıyor.

Şimdi, İstanbul’un bölgesel ya da küresel finans merkezi olması isteniyor. O halde, küresel ya da bölgesel finansal işlemlerin İstanbul’a çekilmesi hedefleniyor. Bunu gerçekleştirmek için Türkiye’de kurulmuş hiçbir finansal şirketin merkezinin İstanbul’a taşınması gerekmez. Önemli olan finansal işlemlerin İstanbul’da gerçekleştirilmesidir. Küresel ve bölgesel finansla işlemlerde ağırlığı olan finansal kurumların İstanbul’a gelip başka ülkelerdeki işlemlerini İstanbul’da kayda geçirmeleridir.

DEĞİŞMELİYİZ

İstanbul küresel ve bölgesel finansal işlemleri gerçekleştirmek için çekici bir şehir midir? Bu sorunun yanıtının arkasında ne İstanbul’daki gayrimenkul fiyatlarıdır ne de İstanbul’un trafik sorunları vardır. Bu sorunun yanıtı Türkiye’nin finansla işlemlerde ne denli ucuz bir ülke olduğunda yatar.

Ucuzluk geniş bir kavramdır. Finansal işlemlerin vergiler dahil maliyeti önemlidir. Ama, aynı şekilde, hukuk sisteminin asgari maliyetle çabuk ve adil karar alması da önemlidir. Konunun bu yanlarını görmezden gelerek finans kurumlarını İstanbul’a taşımak İstanbul’u gereksiz kalabalıklaştırmaktan öteye gitmez.

Önce kafaları değiştireceğiz. Ardından, kamu finansmanını sağlam temellere oturtarak finansal aracılık faaliyetlerini bütçeye gelir sağlayan altın yumurtlayan tavuk olarak görmekten vazgeçeceğiz.

Kafaları değiştireceğiz ki; kredi kartından bankaların aldığı yıllık ücret, bir müşteriden haksız alınmış gibi olduğu için tüm bankalarca alınması yasaklanabilecek bir ortam oluşturulmasın; Faizler yüksek bulunduğu için kredi kartı borçlarına uygulanan faizlere devletin karışması söz konusu olmasın; Faizlerin yükselmesinden mağdur olduğu düşünen kesimler kısa vadeli faizleri artırdığı için para otoritesini mahkemeye vermesin.

Kamu finansmanını sağlam temellere oturtalım ki; her finansal kazançtan devlet yüzde 5 kadar banka ve sigorta muamele vergisi almasın; harcamalar yoluyla ödenen dolaylı vergiler gelirler yoluyla tahsil edilen başka dolaylı vergilere mahsup edilebilsin; bankaların sağlığına yönelik düzenlemeler aynı zamanda Hazine’nin finansmanına kolaylık sağlamayı amaçlamasın; finansal kurumların noterlerle iç içe çalışması durdurulabilsin.

BİZ NEDEN GİDİYORUZ?

Bütün bunları şöyle özetleyebiliriz. Türkiye’de kurulu finansal kurumlar Türkiye’de gerçekleştirdikleri finansal işlemleri neden yurtdışındaki şube ya da iştiraklerinde kayda getirmeye çalışıyorlar? Bu nedenleri ortadan kaldırabildiğimiz zaman İstanbul’un coğrafi özelliklerini kullanarak küresel ya da bölgesel bir finans merkezi olma şansını artırabiliriz. Aksi takdirde, kendi kurumlarımızın kaçmaya çalıştığı yere başkaları neden gelsin ki?

Trafiğinin yoğun olması, ofis kiralarının yüksek olması gibi nedenlerin hiçbiri önemli değil. Dünyanın belli başlı finansal merkezlerinde trafik keşmekeş. Ofis kiraları dünya rekorları kırıyor. Yanıltıcı göstergelere takılmayalım.

Bir seyahatim nedeniyle yazılarıma eylül ayı başına kadar ara veriyorum.
Yazarın Tüm Yazıları