BUNDAN kabaca 4 yıl önce bir küresel ekonomik kriz çıkmıştı. İktisat dünyasının büyük ustaları, “bugünlerde yaşanan kriz 1929 Buhranı kadar ciddidir” şeklinde değerlendirmeler yaptılar.
Ne mutlu ki olaylar o istikamette gelişmedi. Küresel kriz, korkulduğu gibi küresel çapta bir tahribat yaratmadan kısa süre sonunda bitti. Burada kullandığım “bitti” fiilinin sayısal göstergeleri “Dünya Milli Geliri’nin artmaya ve işsizlik oranların düşmeye” başlamasıdır. Zaten iktisadi krizlerin şiddet ölçüsü bu iki parametredir. Bilhassa, milli gelir arttığı sürece krizden söz edilemez. Olsa, olsa duraklamadan bahsedilebilir. KRİZ, AMERİKAN FİNANSAL SEKTÖRÜNDEN ÇIKTI 2008/2009 krizi Amerikan menşelidir. Zaten tüm küresel krizler Amerika’dan çıkar. Çünkü nispeten küçük ülkelerde çıkan krizler, dünya ekonomisini sarsamaz. Hani “ateş olsan, cirmin (hacmin) kadar yer yakarsın” derler ya, aynen öyle. Amerikan ekonomisindeki bir çöküntü dünya ekonomisinde sallanmaya sebep olabilmektedir. Ancak bir süre sonra Amerikan ekonomisinin, küresel kriz çıkarma gücü kalmayacaktır. Diğer bütün krizlerde olduğu gibi bu kriz de “varlık fiyatları balonu” patlaması sonucu ortaya çıkmıştır. Varlık denince gayrimenkul ve menkul kıymetler kastedilir. Kısaca bir “arsa-borsa” hikâyesidir bu. Varlık fiyatları hızla düşünce, bankaların açtığı kredilerin teminatları yetersiz kalır ve bankacılık sistemi kredi geri çağırmaya başlar. Tabii krediler kapatılamaz. Ortaya banka zararı çıkar. Zarar bankaların sermayesini zayıflatır ve finansal kriz oluşur. Finansal kriz de döner, reel ekonomiyi vurur. AMERİKA KRİZİ NASIL ATLATTTI Amerikan Merkez Bankası Başkanı Bernanke, tabiri caizse kriz profesörüdür. Ne yapması gerektiği konusunda derin inanç sahibidir. Finansal krizlerde, ülkede bir “para kuraklığı” oluşur. Çaresi sisteme gökten (merkez bankasından) para yağdırmaktır. O da bunu yapmıştır. Krizlerde, insiyaki olarak harcamalarını yavaşlatan tüketiciler yüzünden paranın devir hızı düşer. Merkez bankası gökten yağmur gibi para yağdırsa da, insanlar hemen cıvımaz ve “talebin çektiği” bir enflasyon oluşmaz. Para çoğalsa da efektif para miktarı artmaz. AVRUPA KRİZİ NEDEN AŞAMIYOR Amerika’nın bu başarılı uygulamasını para birimi Euro olmadığı için İngiltere taklit edebildi ve ekonomisinin durumu pek parlak olmadığı halde krizi atlattı. Euro kullanan AB ülkeleri ise debelenip duruyorlar. Aslında AB ekonomisi, finansal istikrar kıstaslarına göre ABD’den daha iyi durumdadır. Mesela ABD’nin “Cari Açık/ Milli Gelir” oranı % 3,1 iken AB’de (Euro Bölgesi) sadece % 0,2’dir. 2011’de ABD’nin “Bütçe Açığı/ Milli Gelir” oranı % 9,6 iken AB’de bu oran % 4,1’dir. Hakeza ABD’nin “Kamu Borcu/ Milli Gelir” oranı % 100 iken, aynı oran AB için % 87’dir. Buna rağmen AB finansal krizi aşamamaktadır. Daha da kötüsü ABD finansal istikrarı sağlarken, AB’nin finansal istikrarı bozulmaktadır. Bunun tek bir sebebi vardır. ABD “sıfır” reel faizle kamu finansmanı yapabilirken, AB’de bu oran müşkül durumdaki büyük üyeleri için % 4’ün üstündedir. Bu da büyüme hızından yüksektir. En kısa zamanda AB Merkez Bankası, ABD’nin yaptığını yapmaya başlamazsa, EURO Birliği dağılacaktır. Son Söz: Devlet borçtan batmaz, faizden batar.