Paylaş
Dünya modası, paçalar kısaldı mı uzadı mı, etekler zil çaldı mı, bu yaz ne giyeceğiz gibi popüler kültürün ‘doldur-boşalt’larından artık çok daha farklı bir yerde. Modaya yön veren iki mühim fenomen var artık: Sokak stili ve blogging. Ve fakat sosyal medyanın önlenemez yükselişiyle birlikte bu alanlarda ciddi bir enflasyon yaşanması, olayı çığrından çıkardı. Geçen günlerde International Herald Tribune ve New York Times-T Magazine’in 35 yıllık moda yazarı Suzy Menkes’in yazısında kullandığı ‘moda sirki’ tabiri, yaşadığımız dönemin ruhunu özetleyen en yerinde tespitlerden biri.
Çok değil, 7-8 sene önce defile mekânlarılarının kapısında basın fotoğrafçılarından başka kimse olmazdı. Bir Givenchy defilesi öncesi, ‘blogger’ fenomenini başlatan kişilerden Scott Schuman, namı diğer Sartorialist, fotoğrafımı çekmek için izin istemişti. Daha sonra da fotoğraflarımı blog’una ve kitabına koymuştu. O zamanlar bu gayet ender bir olaydı. Şimdilerde yüzlerce blogger defile mekânına giden her sokağın köşesinde gelenlerin fotoğraflarını çekme yarışında, diğerleri de çekilme telaşında. Herkesin bir blog’da fotoğrafının yer alabilme ve 15 dakikalığına da olsa post-modern şöhreti yakalayabilme ihtimali, abartılı stillerle defile mekânlarına üşüşen meraklı bir kitleyi yarattı. Sırf bu ‘blogger’ enflasyonundan dolayı, ne iş yaptığını ne içerik ürettiğini bilmediğimiz birçok kişi moda dünyasında şöhret olmaya başladı.
DÖNEMİN RUHU BUDUR
Modada hiçbir hareket boşa değil. Bu yatırım da bir müddet sonra meyvesini veriyor, markalar ve tasarımcılar fotoğrafı çok çekilen bu blogger’lara sponsor oluyor. Bedelsiz kıyafet göndermeler, birlikte projeler ve kampanyalar yürütmeler... Söz konusu marka böylece bir ünlüyle çalışıp elde edeceği görünürlükten çok daha fazlasına daha uygun bir bütçeyle ulaşabiliyor. Londra’da moda editörlüğü yapan bir arkadaşım bir keresinde “Her defile öncesi onlarca fotoğrafımı çekiyorlar ama neden hiçbir yerde yayımlanmıyor?” diyerek blogger’lara isyan bayrağı açmıştı. Arkadaşım gibi isyanda olanlar için artık ‘Sartorialist gibi sokak stilini fotoğraflayan blog’larda yer alabilmenin stratejik yolları’ gibi esprili başlıklı yazılar, kitaplar bulmak mümkün. Evet, çeken ve çekilen çok. Ama bunların içinden önemli dergilerin ve moda sitelerinin sayfalarında yayımlananlar genelde dünya çapında 50 kişiyi geçmiyor. Bu dönemde dünya modasının ‘trendsetter’ olarak belirlediği, bol bol ilham aldığı işte o 50 kişi! İşte ‘zeitgeist’ budur, ‘dönemin ruhu’ budur. Bundan 20 yıl sonra geriye dönüp baktığımızda bu günlerin ruhunu işte bu sokak modası fotoğrafları özetleyecek. Haydi buyrun, yakalayabilene aşk; kaçırana da geçmiş olsun.
Tom Ford bile boyun eğdi
Birkaç sezondur koleksiyonlarının sosyal medyada yer almasını engellemek için davetlilerin cep telefonu kullanmasına izin vermeyen, sunumlarını sadece belli editörlerle paylaşan Tom Ford bile çark etti. Burun kıvırdığı sosyal medya tüketim çemberine geçen hafta Londra’da yaptığı şaşalı defileyle geri dönmüş oldu.
Sokak modası nasıl olmamalı?
Buyrun, ‘Moda Sirki’ne. Sırf fotoğrafı çekilsin diye uç kıyafetleriyle, defile önlerine gelen ayarı kaçırmış birkaç örnek...
Paylaş