Paylaş
Bize ne kadar sıradan geliyor değil mi çam balı? Hatta reçinemsi tadından dolayı çoğumuza da ‘ağır’ geliyor. Oysa o dünyanın en nadir ballarından. Yok yok, hiç abartmıyorum. Geçen hafta katıldığım 8. Uluslararası Muğla Arıcılık ve Çam Balı Kongresi’nde, hakkında epeyce bir şey bildiğimi sandığım bu özel balla alakalı şaşırtıcı bilgiler edindim. Mesela kilosu yüzlerce dolara satılan o ünlü manuka balını gölgede bırakabilecek fenolik (bitkisel gıdalardaki doğal, faydalı kimyasal bileşikler) değerlere sahip olduğu gibi...
Şimdi gelin size önce çam balının diğer ballardan niye ayrıştığını anlatayım. O bir salgı balı. Yani arılar bu balı çiçek nektarlarından değil, çam ağacının gövdesindeki salgıdan yapıyorlar. Yaz aylarında çam pamuklu koşnili denen canlı, kızılçam ağaçlarının gövdesinde, ağacın özünden elde ettiği beyaz ve renksiz bir salgı oluşturur. Bu salgı basura diye adlandırılır ve çoğu zaman ağacın gövdesinden bir ip gibi sarkar. Kovana nektar taşıyacak arılar da bu özlü salgıyı alır ve bu salgıyı kovana taşıyarak bünyelerindeki enzimlerle çam balına dönüştürüp peteklere yerleştirirler. Peteklerde arıların kanat çırpışıyla suyu uçarak olgunlaşması sağlanır ve bunun sonucu da çam balı elde edilir.Dünyada çam balının yüzde 95’i Türkiye’de Ege Bölgesi’ndeki kızılçam ormanlarında yaşayan Anadolu balarısı tarafından üretiliyor, kalan yüzde 5’se Yunanistan’da üretiliyor.
Yurtdışından talep çok
Basurayı salgılayan çam pamuklu koşnili çok az yerde yaşayabiliyor ve dolayısıyla da sadece bu bölgelerde çam balı üretilebiliyor. Türkiye’de sadece Muğla, Aydın ve az miktarda da Kaz Dağları’nın belirli bölgelerinde var. Dünyadaysa neredeyse yok denecek kadar az. Çam balının yüzde 95’i EgeBölgesi’ndeki kızılçam ormanlarında yaşayan Anadolu balarısı tarafından Türkiye’de, kalan yüzde 5’se Yunanistan’da üretiliyor. Bu durumda da Türkiye’ye özgü bir bal olduğunu söyleyebiliriz rahatlıkla.
Biz sıradanlaştırmış olabiliriz belki ama yurtdışından en çok talep gören balımız, çam balıymış. Yani aslında çok önemli bir ihracat kalemi. Ama gel gör ki ballar çok iyi olmasına rağmen ihracatında da çok önemli bir sorun yaşıyormuşuz. Balparmak Ar-Ge ve Kalite Direktörü Emel Damarlı’nın anlattığına göre Avrupa ülkeleri yanlış analiz metodu kullandığı için Türkiye’nin balları gümrüklerden dönüyormuş. Avrupa’daki laboratuvarlar çam balına çiçek balı analiz metodunu uyguluyor ve bu metot da içindeki şeker miktarını olduğundan yüksek gösteriyormuş. Ve Emel Hanım’la ekibinin dört yıllık meşakkatli çalışması sonucunda çam balına özel bir analiz metodu geliştirilmiş. Bu arada çalıştıkları laboratuvarın, bir ürünü 833 ayrı parametrede analiz edecek gelişmişlikte olduğunu belirteyim. Sahte bal üretenlerin yaratıcı tekniklerine karşın onlar da bu parametreleri yıllar içinde geliştirip bal konusunda dünyadaki en büyük laboratuvarlardan biri haline gelmişler.
Dönelim çam balına... Bu tarz şeylerde sadece analizleri ve araştırmayı yapıp doğru yolu bulmak yetmiyor. Camiaya da bunu kabul ettirmek gerekiyor. Bu metodu hakemli bilim dergilerinde bilimsel makalelerle yayımlatarak Avrupa’ya kabul ettirmişler. Tüm bu çalışmalar sayesinde çam balı ihracatının da önü açılmış. Çok şükür ihracatın önü açılmış açılmasına ama bu nadide balla alakalı sıkıntılar bu kadar değil. Bölgede yaşanan orman yangınları ve küresel iklim değişikliği etkileriyle çam balı üretim alanları daralmaya başlamış. Çam balının oluşumunda dört ana etken var: Arıların güçlü olması, basra böceği denen çam pamuklu koşnilinin hâlâ yaşıyor olması, hasat zamanı sabah çiyinin varlığı ve son olarak da o dönemde poyraz esmemesi lazımmış. Yani birazcık da ‘Doğa ne derse o’ durumu var.
Çalışmalar sürüyor
Çam balımızın yüksek bir marka değerine sahip olması için sahada yapılan önemli çalışmalar da var. Kendisi de Milas doğumlu olan Muğla İl Tarım ve Orman Müdürü Barış Saylak, çam balımızın korunması ve üretimin arttırılması konusuna oldukça önem veriyor. Basralı yeni çam alanlarının oluşturulmasının yanında arı konaklama faaliyetlerinin düzenlenmesi, araziye yayılan arı kolonilerinin homojen dağılımının sağlanarak kaynakların verimli kullanılması, koloni başına düşen verimliliğin arttırılması, konaklamalardan kaynaklanan sorunların giderilmesi gibi pek çok konuya da el atmışlar. Hatta tüm bu yapılanlarla bakanlık tarafından verilen Tarıma Değer Katan Projeler ödülünü de almışlar.
Hani az önce dedim ya bilimsel çalışmalar ve bunlarla alakalı yayımlanan makaleler önemli diye... Barış Bey’in söylediğine göre manuka balı için yapılan bilimsel yayın sayısı 296 iken çam balı için bu sayı sadece 30’muş. Olsun. Bizim böyle iyi analiz yapan laboratuvarlarımız ve idealist yöneticilerimiz varken çam balının sırtının yere gelmeyeceğine inanıyorum. Tabii, bizler de onu daha çok tüketerek hatta yabancı misafirlerimize hediye ederek gönüllü çam balı elçileri olalım, ne dersiniz?
Paylaş