Telgrafın telleri

Sayın editör arkadaşlar arayıp; "Yerin kısa" diye haber ettiler, sağolsunlar. Bu da telgraf babında bir yazı olsun madem:

Sevgili okur. Stop.

N’aber, iyi misin? Stop.

Valla sorasın varsa ben fena değilim; iyi olmaya çalışıyoruz. Stop.

Cep telefonunun kulağına, pardon, piline su kaçırdım. Stop.

Telefon iptal oldu. Yarın yeni bir tane edinmem gerekecek sanırım. Stop.

Gündüzüm gecem birbirine karışmış vaziyette yine. Geçeceğini umarım. Stop.

Neyse diyelim... Stop.

Şaka maka, hakikaten en son ne zaman huzurlu bir uyku uyuduğumu hatırlamıyorum ya, bu da bu topraklara mahsus bir şeydir gibi geliyor çok zaman. Stop.

Her dakka bir sürtüşme, her dakka bir dürtük... Stop.

Hayat, işte, bildiğiniz sürtük... Stop.

Akselerasyon, koordinasyon, analetik düşünce, fiziksel dirayet ve en önemlisi de takım oyunu... Stop.

Bu aralar ısrarla, takmış durumda, hayatın basketbola ne kadar çok benzediğini düşünüyorum. Stop.

Sokaktaysanız toz ve toprağın, spor salonundaysanız tahtanın plastiğe karışmış bir kokusu vardır. Basketbol oynayanlar bilirler. Topun kokusu, insanın avcunun içine siner. Stop.

Ve basketbol öyle bir oyundur ki maçın sonucunu son dakikalar değil, son saniyeler değil, son saliseler belirler. Stop.

Çok çocukken aşkına düştüğüm bir oyundur. Zamanın ta kendisi gibi, kendi süratini aşarak ilerler. Stop.

Bazen aklın senden önde koşar, bacakların bile n’aptığına öööyle bakar. Stop.

Bazen ayakların aklını geçer, şaşırtır; beyin kendi yaptığına şaşar. Stop.

Olabilir. Stop.

Bu iyiye delalettir. Stop.

Çağlar haritası diye bir şey vardır ya hani; ona baktığınızda, zaman kendi düzeninin bir mantığı olduğunu zaten ifade eder. Devran, döner. Döner, vaktiyle bulunduğu yerden kendi doğrularını toparlar cebine koyar, yanlışlarını tükürür, ilerler.... Stop.

Bunu yaparken de o onu demiş, bu bunu yemiş mevzuatını iplemez. Stop.

Oyunun selámeti adına der, basketbol oynadığım zamanlardan arkadaşlarımla buluşmak üzere, müsaadenizle konudan uzarım...

Stop.
Yazarın Tüm Yazıları