Bakmayın sert adam pozlarına esip gürlemeyi pek severler ama yumuşak karınları, öyle böyle değil, pek yumuşaktır bizim erkeklerimizin.
Yok canım, geçtiğimiz günlerde, "derin devlet" sandığı için telefon muhabbeti koyduğu, sonra para istenince "kamu görevlisi olmadığına" aydığı ve ilişkisini kestiği(ni söylediği) çeteyle ilgili savcılığa ifade veren İbrahim Tatlıses’in; daha evvelden açılmış, Asena’yı tehdit suçuyla yargılandığı bir başka davadan, şu tesadüfe bakın ki tam da 14 Şubat’ta (manitalar günü) beraat etmesinden ilham almış falan değilim.
Ondan bahsetmiyorum. (Fakat o kadar bahsetmiyorum ki, kendilerinin "İnsan sevdiğini tehdit eder mi, ben o lafları sevgim kabardığı için sarf ettim" mealinden cümlelerini pek içimden kıkırdayarak (!) anmadan da edemiyorum.
Benim derdim o değil. 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemeleri’nde fikstür belirleme toplantısı öncesi NTV’ye konuşan Fatih Terim’in ağlağını izliyorum.
Mimikrisi şaşmış, kötü role yazılmış Kadir İnanır edasıyla kaşı gözü hoplaya zıplaya konuşuyor: "Mağdur olduğumuz için anlayış bekliyoruz."
Ardından Haluk Ulusoy’a uzatıyorlar mikrofonu: "Tabiii, kesinlikle bir mağduriyet söz konusu..."
Oldu annem...
Olmasa şaşardık...
Ulusoy, FIFA Başkanı Sepp Blatter’ın elini öptü mü öpmedi mi meselesine geliniyor. Efendim kendilerinin, Haluk Ulusoy’un yani, Blatter ile 10 yıldan beri süregelen bir baba-oğul ilişkisi varmış. Bu anlatılmazmış, yaşamak lázımmış: "Biz onunla öpüşüyoruz, koklaşıyoruz. Başımı göğsüne koyabiliyorum. Sarılıyoruz sımsıkı..."
Ne gülüyorsunuz? Tek kelime eklediysem, en adi şerefsizim; alır anamı (!) giderim.
Vallahi de billahi bunlar tıpıtıpına Ulusoy’un ifadeleridir. Televizyonda yaptığı açıklamanın, birebir deşifresidir.
Futbolu seviyorum... Valla...
Türk erkeklerinin böylesine duygusallaştığını bir orada görebiliyorsunuz, bir de orada... (Ha, Aziz Valentin sağolsun, son 10 yıldır senede bir gün gül mül de satın alıyorlar.)
Böyle en coşmuş kabarmış háliyle, ya el etek öpmecesine ya da ağız burun dağıtmacasına, bildiğiniz, ölümüne sevda...
İsviçre’den cezaların çıktığı gün, tartışmalar ışık hızıyla Lozan’a kadar uzandı bildiğiniz gibi. "Türk’ün Türk’ten başka dostu yok" meselesine, yaklaşık 30 saniyede gelindi.
Milliyetçilik, mağduriyet, baba şefkati, göğüs baş teması, sarılmalar sımsıkı; anlatılmaz da yaşanır ne varsa işte...
Haluk Ulusoy’un Federasyon Başkanı seçildiği gün, lacilerini, grilerini çekmiş koskoca adamların, kendilerini, bıyıkları kulaklarında bir coşkuyla altı okka yapmasına değinmiyorum bile...
Futbolu seviyorum
Oyunun kendisine hasta olmanın çok ötesinde... Sahanın dışında oynanan tuluat, ayrı bir şenlik ya, onun kadri kıymeti ayrıca bilinmeli, saha dışı tuluat turnuvaları düzenlenmeli; onu diyorum.
Hayır efendim, hiç de kinaye yapmıyorum.
Hislerim kabardı, biliyor musunuz.
Aynen Ulusoy ve Terim gibi hissediyorum. Evet; tamamen duygusal...