Kafayı yememe ramak kaldı. Daha önce de kurmuş olduğum bir cümledir, tekrar kurmakta beis görmüyorum: Hani hamiline çek yazıp elime tutuştursalar, üzerine adımı yazasım bile yok. Anla yani, o kadar yazasım yok.
Fakat nedir? Yılbaşı münasebetiyle öne, öne, daha da öne çekilen takvimler, planlar, programlar sağolsun, bugün üç yazı birden ‘attırmam’ gerekiyor.Üstelik, yine yılbaşı münasebetiyle içimize bir ‘sosyal maymun’ kaçtı. Partilemekten bitap düşmüş háldeyiz. Gecede dört kapı filan yapılıyor.Bizim işimiz de zor yani. Okur mazur görür mü bilemeyeceğim, ama bari sen hálden anla ve mazur gör günlükçüğüm.Aklımda hoyrat, hodbin, kunt gibi kelimeler geziniyor, neden geziniyor, bilmiyorum.Salak zihin, takıldı mı takılıyor; bir mantık dizimiyle de değil, öylesine, haybeden, aynı kelimeleri beynimin kıvrımlarında hava almaya çıkardığım bir sevimli kuçu misáli dolaştırıyorum: Hoyrat. Hodbin. Kunt.Dün akşam, uyumaya giderken, yatak odasının kapısını ‘biraz’ sert kapatmışım, Kapının camı kırıldı. Elim kesildi. Sağ avcumun yüzük parmağının eklem yeri hareket ettikçe ‘tatlı tatlı’ kanıyor. Kan, klavyeye damlıyor. Kendimle, ‘Kaleminden kan damlayan yazar’ muhabbetine sarıp fena hálde, hunharca dalga geçesim var; sorma yani, bu şişko kendiyle gurur duyuyor.Sabah yedi küsurda kalkıp, ortalıktaki cam kırıklarını kabaca toparlayıp işe geldim. Saat 10 gibi, Leyla, birikmiş ütüleri yapmaya eve gidecek. Gittiğinde cam kırıklarını görecek. Muhtemelen ne mene bir manyağa çattığını düşünecek. Vakit yoktu, bir not bile yazamadım. Önümüzdeki hafta görüştüğümüzde; ‘Yanlış anlama Leyla, ben aslında manyak değilim’ derim. İnanır, inanmaz, artık ona kalmış.Gülesim var biliyor musun günlükçüğüm. Yeni yıla gülerek girmeye çok kararlıyım. Allah nasip eder diye umuyorum. Yani ben kahkahayı sağlam kazığa bağlayayım, Allah’a öyle emanet edeyim. O hesap. Sorma günlükçüğüm, sorma, bu aralar hesap-kitap işlerinden kafamı kaldıramıyorum. Üstelik bunu muhasebe cahili hálimle yapıyorum.Bünye günün erken sabah saatlerinde uyanmayı reddededursun, yolda gazeteleri gözden geçirdim. Uykuyla uyanıklık arasındaki o yerden okuduğunda, haberler, insanın gözüne, olduğundan bile acayip görünüyor.Bizim gazetedeki bir haber örneğin, İskoçya’daki Heriot-Watt Üniversitesi’nden muhterem bilimadamlarının bazı giysilerin neden popoyu daha iri gösterdiğini anlamak için ‘dev’ bir araştırmaya soyunduğunu müjdeliyor.Kadın gönüllüler, değişik tarzda kıyafetler giyip, arkadan fotoğraf çektirecekmiş, fotoğraflar araştırmanın katılımcılarına gösterilecekmiş ve mevzubahis popoların hangi kıyafetle daha büyük ve/veya küçük göründüğü belirlenecekmiş.Sanat için soyunmaktan öte bir şeyden bahsediyoruz, dikkatini çekerim. Bilim için giyinmek... Soylu bir amel. Torunlara anlatılacak türden bir şey. Düşün ki pamuk saçlı tonton bir nine olmuşsun, torununa anlatıyorsun: ‘Bugün popon, olduğundan küçük görünüyorsa, işte üzerindeki illüzyonist pantolon-etek, benim vaktiyle popomun fotoğrafını çektirmek suretiyle verdiğim done sayesinde icat edilebildiği içindir yavrum. Hayır, inan ki bu ‘dev’ araştırmada neden sadece kadın gönüllüler kullanıldığını ben de bilmiyorum. Bakma yani, biz de vaktiyle adamların popolarına bakmaz mıydık, bakardık... Ama o zamanlar bir Jennifer Lopez furyası vardı, sanırım onun yüzünden böyle oldu.’Sevgili günlük; yavşamış bir tona sardırdığımın farkındayım. Fakat elimde değil... TBMM’nin bütçe görüşmelerinde Erdoğan ile Baykal’ın nasıl atıştığından ziyade, Başbakan Yardımcısı ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in Hülya Avşar’dan ilham alan ‘Hülya Cup’a hazırlanmak için tenis dersi almasına takılıyorum. (Hülya Avşar’ın adını analım ki kendilerinin ‘en çok haberi çıkan magazin ünlüsü’ sıfatıyla Guinness Rekorlar Kitabı’na girmesine mütevazı bir katkımız olsun. Türk’ün gücü olayı!..)Ve bir de, hakikaten, ciddi ciddi, Abdullah Gül’ü, ilk kim George Clooney’e benzetmişti, onu merak ediyorum. Teşbihte hata olmaz derler ama pes yani, bu kadar mı olmaz, sorarım sana günlük?Sevgili günlük; huzurundan ayrılırken, balataları sıyırmış olduğuma dair bir şüpheye kapılırsan diye... Bkz: İlk cümle.