Şimdi düşünün ki bir sabah uyanıyorsunuz. Heyecanlısınız.
Yeni bir başlangıcın arefesindesiniz.
Yeni bir eve taşınacaksınız.
Bundan sonra hayatınızı sevdiğiniz adamla/kadınla paylaşacaksınız.
Her sabah, icazeti belediyeden onaylı birinin yanında uyanacaksınız.
Akşama doğru bunu kutlayacaksınız. (Küçük çocuklar birbirlerini tepikleyecek, pastalar kesilecek, göbekler atılacak, danslar edilecek, kimin ne giyip, ne dediğinin dedikodusu yapılacak, halaylar malaylar çekilecek...)
Evleneceksiniz...
Bunu, yani mutluluğunuzu belgeleyeceksiniz...
O anı ileride, yıllar sonra da hatırlamak isteyeceksiniz...
Ne yaparsınız?
Fotoğraf çektirirsiniz...
Gelin bir yere hülyalı mülyalı bakacak, damat önünde diz miz çökecek; asortik pozlar verilecek...
O fotoğraf, ‘Nah-a bak bu da bizim dedenle/ninenle en mutlu günümüzdü’ hesabına yıllar sonra, torunlara gösterilecek...
O fotoğrafı çektirirken, elinize ne alırsınız?
Çiçek?
Yok abi, havamız olsun.
Ha tamam o zaman: Silah???
Adapazarı’nda, bir fotoğrafçının vitrinine yerleştirilmiş o gelin-damat fotoğrafının resmini gördünüz mü?
Baş başa vermiş bir kadın ve erkek, ellerinde iki tabanca!!!
O fotoğrafın çekilme anını hakikaten merak ediyorum.
Gelin meselá, kuaförden çıkıyor. Saçını yaptırmış, makyajını yaptırmış; yanında, ne bileyim, annesi, en iyi arkadaşı, akrabaları filan var?
Damat gelip onu toparlıyor, fotoğrafçıya gidiyorlar...
Ve yanlarına, -Ammman abi, unutmayalım!- tabancalarını alıyorlar!..
Fotoğrafçı, ‘Gelin değişik bir şeyler yapalım’ mı dedi?
Elemanlar bunun üzerine; ‘Yav, biz karı-koca zaten ikimiz de ruhsatlıyız, duble belgeli insanlarız, bak bunu resmedelim’ diye cevap mı verdi?
Gelin ile damat, kendilerini Bonnie ve Clyde zannediyor olabilir mi?
‘Bizim aşirette böylesi görülmedi, bir de bunu deneyelim’ mi dendi?
Nasıl bir andır o, hakikaten merak ediyorum.
O ikilinin ilk karı-koca kavgasını bir üçüncü sayfa haberi olarak okuyacak mıyız, merak ediyorum.
O ikiliden nasıl çocuklar üreyecek, merak ediyorum.
O ikilinin balkonunda çamaşır asıldığında, çamaşırların suyu alt katta yaşayan insanların balkonunda asılı çamaşırlara damlarsa, iki ev ahalisi arasında çıkacak kavgada kaç kişi hacamat olacak, merak ediyorum.
Allah uzun ömürler versin, bireysel silahlanmanın en amansız neferi Canan Arıtman, ölmez de o günleri görürse, ne der, merak ediyorum.
‘Bunlar cahilmiş. Silah kullanma ruhsatı, bizim gibi elit mensuplarda bulunmalı’ filan mı? CHP usulü seçkincilik acaba oralara kadar varır mı?