Son "maganda kurşunu" kurbanımız, Samsun’da maaile yılbaşını kutlarken, lise öğrencisi, 15 yaşındaki akrabası C.K. tarafından başından vurularak hayatını kaybeden altı yaşındaki Tuğba biliyorsunuz.
Ki bu hadiselerin tek bir kurbanı da olmuyor çoğu zaman malûmunuz...
Düşününce, kime yanarsınız? Altı yaşında mezara giden kıza mı, katil olmanın ağırlığıyla bir ömür tüketecek 15 yaşındaki çocuğa mı, bu ikisinin ebeveynine mi? Kimse suçlu değilse, pompalı tüfeğe mi?
Gözümüz aydın, hastası olduğumuz o klişe tabir caizse, "dünya ligine girme yolundaki" Türkiye, bir konuda "şampiyon"luğunu ilan etmiş ve bu yolda sağlam bir adım daha atmış bulunuyor. Evet efendim, taze okuduğumuz bir "çıktı" haberine göre, Türkiye’nin, dünyada -yine hastası olduğumuz o meş’um tabirle- "maganda kurşunu"na en çok kurban veren ülke olduğu ortaya "çıktı."
Beher seneye 700 kişi...
ABD’de Ateşli Silahlardan Korunma Merkezi Ajansı’nın yaptığı bir araştırmaya göre, dünyada "kutlama"larda serseri kurşuna kurban veren ülkelerin başında Türkiye var.
Hemen arkamızdan Porto Riko ve Dominik Cumhuriyeti geliyor ama esasında hakkımızı yemişler; ilk üç sırayı da biz hak ediyoruz zira... Yine aynı araştırmaya göre, "kutlama" kurşunuyla bir başkasının canına kıyanların yüzde 87’si, hapis cezası almıyor, öööyle elini kolunu sallaya sallaya sokaklarda dolaşıyor.
Gelelim bir başka habere: DHA Malatya’dan Mikail Pelit’in haberine göre, 21 yaşındaki Ömer Akçin, Malatya’da cezaevine GİREBİLMEK için, dört kişiyi bıçakladı!!!
Çocukcağız çaresiz kalmış neylersiniz. Şöyle ki, kendi ifadesine göre, geçen hafta, yine cezaevine koyarlar "ümidiyle" birini bıçakla yaralıyor. Fakat savcılık tarafından serbest bırakılıyor.
E o da n’apsın? "Ben cezaevine girmek istiyorum. Buralardan sıkıldım. Cezaevi belki daha iyi olur. Eğer yakalanmasaydım bir kişiyi daha vuracaktım" diyen Akçin, önce tanımadığını öne sürdüğü 20 yaşındaki Ayşin Öznur’u sırtından, sonra ilkokul dördüncü sınıf öğrencisi 10 yaşındaki Ç.Ç.’yi göğsünden, son olarak da 75 yaşındaki Bekir Tayfun’u yine göğsünden bıçaklıyor.
Hani adaletin karşısında boynumuz kıldan ince ya, ben yine de mevzuu adalete bırakmadan harekete geçmekte fayda olduğunu düşünüyorum naçizane.
Zira "Türkiye’de iyi şeyler de oluyor" tarzı haberlerden birine göre, Diyarbakır’da, Liceliler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Sait Şanlı, Arı ve Maydar ailelelerinin iki kişinin ölümüyle son bulan kan davasına, aileleri barıştırarak son vermiş.
2005 yılında, 72’si kan davası olmak üzere toplam 175 anlaşmazlığı sona erdirdiğini, beş yıl içinde 405 kan davasını barışla neticelendirdiğini söyleyen Şanlı’nın önünde saygıyla eğiliyoruz ve kendisinin şiir gibi sözlerine kulak veriyoruz: "Amacımız bölgede kan davalı aile bırakmamaktır. Şu anda görüşmelerimizin devam ettiği 57 kan davalı aileyi de 2006 yılında barıştırmayı umut ediyoruz. "
Sait Şanlı, şahsi "Su testisinden sorumlu millet bakanı" adayımdır. Saygılarımı sunar, gözlerinden muhabbetle bus ederim.