Karartma günleri bitene kadar beni zindana koyun

Şu geçtiğimiz birkaç gün, tüm ülke için yoğun ötesi, korkunç bir gündem anlamına geliyor ama biz gazeteciler için mesleki anlamda da ayrıca şapşahane bir beyin humması manasına geldiğini takdir edersiniz herhálde.

Sabahtan beri haber kanalları arasında dolanıyorum. Hani ortalığın siyaseten bu denli kaotik olması yetmiyormuş gibi, Aziz Yıldırım’ın istifasını, Hakim Yücel Özbilgin’in cenazesinin kalktığı gün vermiş olmasına ne denir, bilemiyorum. (Aynı sıralarda Fransa Meclisi’nde, Ermeni soykırımını inkárın suç sayılmasını öngören yasa tasarısının tartışılıyor olmasına filan değinmiyorum.)

Kocatepe’de toplanmış kalabalık, Erdoğan’dan AKP bakanlarına, Ağar’dan Mumcu’ya, Ecevit’ten Baykal’a, kim varsa protesto ediyor.

Sonra zaplarken, baktım, kanallardan birinde, lay gülüm loy gülümlü yarışma programlarından biri yayınlanıyor; bir an için içim rahatladı. Türkiye’de olduğumu hatırladım. Başımıza her an her şeyin gelebileceğinin taş gibi bir gerçeklik olduğunu bilmeme rağmen, "Ooooh, bize bişi olmaz abi" hissiyatına sığındım. Hani bir an için, hayatımda yapmadığım şeyi yapacak, neredeyse kalkıp masanın üstüne çıkıp göbek filan atacaktım.

Lafı gelmişken, ben esasında bugün, İsmail YK’nın acayip kelimesinden öte nasıl tanımlayacağımı bilemediğim "pek cilveli" (Ecnebi lisanıyla "horny" mi demeli?) şarkısı Bomba’nın klibini yazacaktım. Fakat sonra yine memleket ahvaline takıldı gözüm; yapamadım.

Biliyorum, hayat devam ediyor, belki biraz soluklanmak, durulmak, rahatlamak lázım. Fakat neylersiniz, bünye elvermiyor. Hálet-i ruhiye ve hál bu hálken, kendimi gazoz havuzuna bandırsam, iyice çitilesem ve çıkarıp bir güzel sıksam, sıka sıka bu çıkar yani:

Karartma Geceleri...

HER SEFERİNDE DİLİM SÜRÇÜYOR

Pardon ya, Funda Arar’ın Karartma Günleri diyecektim, ezber dağınık, sürçtüm, kusura kalmayın. Ama hálim budur yani; anlayın...

Karartma Geceleri, Rıfat Ilgaz’ın II. Dünya Savaşı dönemi Türkiye’sinde bir aydının yaşadıklarını anlattığı kitabıdır bildiğiniz gibi. Aynı zamanda, 1990 yılında Yusuf Kurçenli’nin senaryolaştırıp yöneterek sinemaya kazandırdığı bir filmdir.

Fakat sette Funda Arar’ın, o, ne söylerse söylesin muhteşem söyleyen Funda Arar’ın Karartma Günleri’nin klibi dönüyor, benim dilim, şarkının o bölümü geldiğinde, her seferinde Karartma Geceleri’ne dönüyor.

Oysa, Arar’ın Karartma Günleri, Son Dans albümünden bir aşk şarkısı. Sözler Burcu Tatlıses’e, müzik Febyo Taşel’e ait. Klip, Neslihan Yeşilyurt’un yönetmenliğinde çekilmiş. Aşk belásından mustarip bir kadının sevgilisini düşünerek karanlıkta (Karanlık derken, klip tamamen gece çekilmemiş, hava, yani ortam karanlık...) aldığı yolun hikáyesini anlatıyor. Arar, pek düşünceli bir şekilde şarkısını söylüyor:

"Sen gitme, ben yalnız / Geçmez gün göz göre göre / Bin pişman, bir düşman / Zaman hep yüz bula bula / Sevensiz, soransız / Ben sensiz ah bile bile / Kalır, meçhul olurum."

Hoş, şarkının girişinde "Bir zindana koyver beni / Karartma günleri geçer gider / Bir kurşunla çek vur beni / Kanım diner, yaram geçer gider" de diyor ama bu satırların yazarı (!) bu satırları anmayı yekten reddediyor.

Biliyorum, andım bile di mi? Her zamanki salaklığım...
Yazarın Tüm Yazıları