Bulantı

Bazen hakikaten aşırı doz magazin yüklemesinden dolayı nalları dikmekten korkuyorum.

Sahtekárlığın sonu yok ve bu kronik mide bulantısı ne zaman geçecek, hiç geçecek mi, kuvvetle muhtemelen geçmeyeceği için bununla yaşamayı öğrenmenin bir yolu var mıdır, varsa da nedir; bilemiyorum.

Denizötesi bir haberle girelim ve hep birlikte ufak çaplı bir palavra resmi geçidini, şöyle bir dikizleyelim...

Efendim, son zamanların global arenada en çok geyiği çevrilen çifti Brad Pitt ile Angelina Jolie’nin başrolleri paylaştığı Mr. and Mrs. Smith filminin yönetmeni Doug Liman, İngilizler’in Mirror gazetesine şöyle bir açıklama yapmış:

‘Normalde sevişme sahnelerinde rol alanlar çekinir. Ancak bu filmde onların sevişmesini çekerken ekip olarak bizim yüzümüz kızardı. Kesinlikle rol yapmıyorlardı.’

Paçozluk elbette ki beynelmilel bir ‘haslet’ ve hatta ‘promosyon’ söz konusuysa, Hollywood çiyanları, yurdum kasaba kurnazlarını suya götürüp susuz getirirler evelallah.

Postacı Kapıyı İki Kere Çalar’la ilgili de böyle efsanevi bir geyik vardır malûmunuz. ‘46 yapımı klásiğin Bob Rafelson tarafından yönetilmiş ikinci versiyonu olan ‘81 yapımı filmle ilgili en çok ne konuşulmuştu, hatırlayınız:

O ünlü, mutfak masasının üzerinde vuk’u bulan sevişme sahnesinde Jack Nicholson ile Jessica Lange harbiden sevişti mi sevişmedi mi?

Vakt-i zamanında, yanlış hatırlamıyorsam Amerikan Esquire’da, ‘Waiting for Wood / Kütüğü Beklerken’ başlıklı, porno film çekiminin son derece meşakkatli bir iş olduğu üzerine, şahane bir feature haber okumuştum. (Ki bu şahane yazıyı, dilerseniz, önümüzdeki perşembe analım.)

Porno filmlerde bile insanları kamera önünde seviştirmek son derece zorken, Brad Pitt ile Angelina Jolie koca sette harala gürele sevişecek de bizim mutaassıp yönetmenin yüzü kızacarak da biz de bunu yiyeceğiz, ‘Abi bak bunlar gerçekten sevişiyorlarmış’ diye gişelere koşacağız.

Hey yavrum hey...

Bu arada, konuyla alákası yok ama bir başka ezberi şaşmış sitaremiz olan Aysun Kayacı, Hülya dergisine röportaj vermiş:

Taze (Fatih Aksoy) ve eski (Emre Aşık) ilişkileri üzerine hede hödö konuşmuş ama bir yandan da elbette özel hayatın kutsallığından dem vurmayı ihmal etmemiş.

Hele hele bir ‘Yalnızlık bana iyi geldi, kendimi keşfetmeye başladım’ geyiği var ki, çiğne çiğne gevişi tükenmez.

Kendilerine, kendilerini keşfetme prosedürünün müsait bir seansında; ‘Merhaba yeni müşerref olduğum ben, küçük bir sorum olacaktı, hangi ara yalnız kaldım da benden başka kimsenin haberi yok? Bizleri bu konuda bir aydınlatır mısınız?’ diye sorarlarsa sevineceğiz.

Veee son olarak: Elimizde en CHP’lisinden ve Kemalist’inden bir Tuğba Özay’ımız var ki evinde gözaltına alınan Kürşat Yılmaz’la ilgili; ‘Adamı sokakta yakalamayıp niye benim evime kadar gelmesini bekliyorsunuz? Sansasyon mu yaratmak istiyorsunuz?’ şeklinde polisleri fırçalamışlığı var biliyorsunuz.

Ben bu konuda hakikaten bir şey söyleyemeyeceğim. Nutkum tutuk, kelimeleri kaybettim.

CHP’nin ileri gelenleri, 27 yaşındaki bu masum genci üzmemek adına ellerinden geleni yapadursunlar, bendeniz ağzıma bir Emedur atabilmek için revirin yolunu tutayım. Onların ar damarı çatlamış olabilir ama bizim bünyenin bir yerlerinde hálá bir nebze iyi aile terbiyesi kalmış olacak; ortalıkta kusmaktan utanırım.
Yazarın Tüm Yazıları