BİR yumruk büyüklüğünde kastan oluşmuş kalp, yorulmadan, bıkıp usanmadan devamlı olarak çalışır. Ortalama olarak 70 yıllık bir yaşam süresince 2.5 milyardan fazla kez kasılır.
Ancak tüm organlar gibi kalbin de hastalıkları oluşabiliyor. Tüm dünya ölçeğinde bakılırsa toplam ölümlerin % 20 kadarı kalp-damar hastalıklarına bağlı olmaktadır. Ülkelerin gelişmişliği ile bu hastalıkların sıklığı arasında da paralellik var. Örneğin, Avrupa ülkeleri toplamında, 74 yaşın altındaki ölümlerin % 40 kadarı kalp-damar hastalıklarına bağlıdır. Tabii ki ülkeler arasında farklar da var. Örneğin, bu rakam Fransa için 100 binde 330 iken Ukrayna'da 1490 gibi rakama ulaşmaktadır.
Kalp-damar hastalıkları deyince, koroner damarlara bağlı enfarktüs ve angina pektoris gibi hastalıklarla, damar sertliği, yüksek tansiyon ve inme kastedilmektedir.
Koroner damar hastalığı, damar sertliği sonucu bu damarların daralmasına bağlı olarak dolaşım ve bunun sonucunda da kalp kasının oksijenlenmesinin bozulması demektir.
Koroner damar hastalığının oluşmasında, sık sık belirttiğimiz gibi, risk faktörleri olarak adlandırılan çeşitli etkenler rol oynar. Risk faktörleri arasında, yüksek kolesterol düzeyi, yüksek tansiyon ve sigara içimi en önemlilerini oluşturmaktadır. Major riskler denilen bu risklerin yanı sıra şeker hastalığı, şişmanlık, hareketsiz yaşam, aşırı alkol tüketimi, doymuş yağlardan zengin beslenme ve kandaki faydalı kolesterol (HDL) düzeyinin düşüklüğü gibi başka riskler de vardır ve bunlar değiştirilebilir riskler olarak adlandırılır.
Ayrıca, kalıtım, erkek ve 40 yaşın üzerinde olmak gibi değiştirilemeyen risk faktörleri de kalp-damar hastalıklarının oluşumunda rol oynar.
Risk faktörlerinden sık sık bahsetmemin nedeni, bunlara dikkat edildiği takdirde kalp-damar hastalıklarının önlenmesinin mümkün olmasıdır. Hastalığın oluşumunda çok faktör etkili olduğuna göre, korunmada da olabildiği kadar risk faktörünü ortadan kaldırmaya çalışmak önemlidir.
Örneğin, kandaki kolesterol düzeyini azaltmaya yönelik kararlı tedavilerin yararları, kalp-damar hastalıklarının görülme sıklığının azalması şeklinde kendini göstermektedir. Birçok çalışmada, kandaki kolesterol düzeyinin % 1 azalmasının kalp-damar hastalığından ölme riskini % 2 oranında azalttığını göstermiştir.
Yüksek tansiyon için de aynı örnekler verilebilir. Özellikle yaşlılarda görülen yüksek tansiyonun tedavisinde kullanılan Nitrendipine etkili maddeli ilaçla yapılan çalışmalar, bu ilaçla tansiyonun kontrol altında tutulmasıyla damar tıkanması ya da kanamasıyla, beyin kaynaklı, bazen ölümcül olabilen felçler (inme) görülme sıklığının % 42 oranında, kalp krizi geçirme riskinin de % 26 oranında azaldığı görülmüştür.
Bütün bu önlemlerin bilinçli olarak yürütüldüğü ülkelerde kalp-damar hastalıklarından ölüm ya da malul kalma oranı giderek azalmaktadır.
Risk yönetimi olarak adlandırılan bu önlemleri bilinçli olarak uygulamak çoğu zaman yaşam kurtarıcı olmaktadır.