DÜNKÜ yazımda koroner damarların tıkanıklığının giderilmesinde kullanılan stentlerden bahsedilmişti.
Stentlerin ne olduğunu bilmeyen okurlarım için biraz açıklama yapma ihtiyacı duydum.
Kalbin kendisini besleyen damarları olan koroner damarların daralması halinde tedavi yöntemlerinden biri, koroner damara sönük olarak yerleştirilen özel bir balonun, daralmanın olduğu yerde şişirilmesiyle, burada oluşan pıhtının ezilmesi yöntemidir. Balon anjiyoplasti adı verilen bu yöntemde, pıhtının ya da çevre dokunun elastik olmasına bağlı olarak, daralmanın tekrarlaması riski de bulunmaktadır. Uzmanlar buna karşılık stent adı verilen bir cihaz geliştirdiler. Özel bir metal alaşımıyla, file şeklinde bir borucuk olarak tanımlanabilen stentler, anjiyoplasti balonuna yerleştirilmekte, balonun şişirilmesi sırasında genişleyen stent damar içinde bırakılmaktadır. Bu da elastiklik nedeniyle oluşan yeniden daralmayı önlemektedir.
Ancak bununla da her şey çözüme kavuşmuyor. İçeride yabancı bir maddenin bulunması bazen vücudun tepki göstermesine yol açabiliyor. Burada oluşan doku, damarın yeniden tıkanması sonucunu yaratıyor. Bu konuyla ilgili olarak yapılan çalışmalarda, stent konulduktan sonraki 6-8 aylık dönemde damarın yeniden tıkanması oranının yüzde 10-35 civarında olduğu görülmektedir. Bu da yeniden girişimlere yol açmaktadır.
Bu durum üzerine bilim adamları yoğun çalışmalar yapmaya başladılar. Aralarında ışın tedavisinin de yer aldığı çok değişik yöntemler denendi.
Bu çalışmalar sonucu oluşturulan stentlerden biri Cypher adını taşıyor. Bu stent, vücuda konulduktan sonra Sirolimus ya da Rapamune adı verilen bir ilaç salgılamaya başlıyor. Bu ilaç, organ nakilleri sonrası vücudun o organı reddetmesini önlemek amacıyla kullanılıyordu. İlaçlı stent takılan hastaların 2 yıllık takiplerinde, stent yüzeyinde, metalin kanla temasını ve buna bağlı olarak pıhtı oluşmasını engelleyecek derecede ince bir tabaka oluştuğu ancak damarı tıkayacak herhangi bir doku gelişmesi görülmediği belirlendi. Bu da, normal stent takılan hastalarda ortaya çıkabilen yeni müdahalelere tıkanan yeri yeniden açmak ihtiyacını ortadan kaldıran önemli bir gelişim olarak nitelendiriliyor.