Paylaş
1- Anoreksiya psikolojik bir rahatsızlıktır. Kişinin gıdalar ile sağlıksız, problemli bir ilişkisi vardır. Ayrıca beden algısı ve egzersiz gibi konularda da gerçek dışı inançlara sahip olunduğundan, anormal davranışlar içine girilir. Sonuç olarak kişi, kendi isteğiyle normalin oldukça altında bir kiloya düşer.
2- Kişinin kilosunun normal olup olmadığı Vücut Kitle İndeksi’ne bakarak karar verilir ve Dünya Sağlık Örgütü’nün referans verdiği değerler kullanılır. Vücut Kitle İndeksi (VKİ), kilonuzun, boy değerinizin karesine bölünmesiyle (kg/m²) hesaplanır. Dünya Sağlık Örgütü’nün referans aralığına göre, VKİ 17’nin altında olan kişiler aşırı düşük kilolu olarak sınıflandırılmıştır ve bu durumun nedenleri incelenmelidir.
3- Anoreksiya, özellikle genç kızlarda ve kadınlarda daha sık görülür. Diğer yandan son yıllarda genç erkeklerde de sıklıkla gözlenmektedir. Bu nedenle, kilosunun oldukça altında olan erkeklerin düşük kilolu olmalarının nedenleri araştırılmalı ve anoreksiya ihtimali gözden kaçırılmamalıdır.
TRAVMATİK OLAYLAR HASTALIĞI TETİKLİYOR
4- Söz konusu rahatsızlık genellikle ergenlik ve genç yetişkinlik döneminde başlar. Başlangıcı sıklıkla stresli bir dönemin ardından olur. Ergenlik öncesi ve 40 yaş sonrası ortaya çıkması ender bir durumdur.
5- Araştırmalar bu hastalığın, güzel ve çekici olmanın zayıf olmakla bağlantılı kabul edildiği toplumlarda çok daha yaygın olduğunu gösteriyor. Bunun yanında genetik faktörler, bazı kişilik özellikleri ve psikolojik faktörler de yeme bozukluklarının oluşmasına yol açabilir. İlişki problemleri, istismar veya cinsel taciz gibi travmatik olayların ardından yeterli desteği alamayan kişilerde yeme bozuklukları tetiklenebilir.
6- Bu sorunu yaşayanlarda, kişinin beden ağırlığı ya da biçimini nasıl algıladığı ile ilgili bir bozukluk vardır. Aynaya baktığında kendini hiçbir zaman “yeteri kadar” güzel, zayıf, iyi görmez. Bu kişiler çok zayıf olsalar bile hiç durmadan özellikle karın, kalça ve bacak bölgelerinin “çok şişman” olduğundan yakınırlar. Yağlı görünmekten aşırı rahatsız olurlar. Başkalarının ne dediğinin hiçbir değeri yoktur. Düşük kilosunun veya bunun yaratacağı tehlikelerin önemini göz ardı ederler. Bedenin görüntüsüne yersiz bir önem yükler, sürekli tartılır, aynaya bakar, kendilerini kontrol ederler.
GÜNLÜK KALORİ ALIMI 200’E KADAR DÜŞEBİLİR
7- Bazı kişilerde gıdalara karşı takıntılı bir düşünce ve davranış yapısı da gözlenebilir. Böyle durumlarda Takıntı Bozukluğu da ele alınmalıdır.
8- Ergenlikte başlayan yeme bozukluğuna bakıldığında, bazı durumlarda, basit bir diyetle başlayan kilo verme isteğinin yeme bozukluğuna kadar gidebildiği gözlenmiştir.
9- Bu kişiler kilo almaktan aşırı korkar. Bu nedenle günlük kalori tüketimini minimuma indirmeyi hedeflerler ki bu günde 200-300 kaloriye kadar düşebilir.
10- Başkalarının ısrarı ile yedikleri bir dilim ekmek bile aşırı bir suçluluk duygusuna neden olabilir ve kişi aldığı kaloriyi yakmak için aşırı egzersiz yapabilir.
ÖZGÜVENLERİ TAMAMEN GÖRÜNTÜYLE İLİŞKİLİ
11- Özgüvenleri nasıl göründükleri ile ilişkilidir. Kilo kaybı onlar için etkileyici bir başarı ve olağanüstü bir öz disiplinin işaretidir. Diğer yandan kilo alımı kabul edilemeyecek bir yenilgidir.
12- Kişiler, tedavi olursa yemek yemek zorunda kalacağı ve kilo alacağı korkusuyla tedaviye yanaşmayabilir, kendisinde ciddi bir problem olduğunu kabul etmeyebilir. Tam tersine, zayıf olmanın onu ne kadar mutlu ettiğini, hiçbir şikayetinin olmadığını anlatarak çevresindekileri ikna etmeye çalışabilir.
13- Ciddi bir şekilde düşük kiloya sahip kişilerde depresif duygu durumu, öfke, sinirlilik, sosyal geri çekilme, uykusuzluk, cinsel isteksizlik gibi şikayetler de ortaya çıkar.
YAŞANACAK PROBLEMLER ÖLÜME YOL AÇABİLİYOR
14- Kişi, tedavi görmezse ciddi sağlık problemleriyle karşı karşıya gelecektir. Adet görmenin kesilmesi, kabızlık, karın ağrıları, üşüme, böbrek işlevlerinde bozulma gibi birçok problem ortaya çıkabilir, organlar zarar görebilir ve bu problemler kişiyi ölüme kadar götürebilir.
15- Akıl hastalıkları içinde en yüksek ölüm oranına sahip olandır.
16- Medikal, psikolojik, aile ve beslenme ile ilgili alanlarda müdahalelerle, ek olarak sosyal destek sayesinde, kişiler bu hastalıktan kurtulabilir.
Paylaş