Sağlıksız güneşlenmenin en büyük sonuçlarından birinin “lekeler” olduğunu söyleyebilirim. Güneş hasarını en aza indirmek için hâlâ vakit var.
Cilt bariyerini güçlendirmek, cildin nem tutma kapasitesini artırmak için somon DNA ve hyalüronik asit kombinasyonunu deneyebilirsiniz. Bu karışımla cildin güneşten daha az etkilenmesini sağlamanız mümkün.
İçeriğinde çeşitli vitaminler, çapraz bağlı hyalüronik asit, birçok mineral ve peptit bulunduran nem aşılarını da kür halinde uygulatarak cildinizi güneşten koruyabilir, hasarı en aza indirebilirsiniz.
Ayrıca botoksla göz çevresi ve kaş arasındaki ince çizgilerin derinleşmesinin önüne geçebilirsiniz.
Güneşlenirken cildinizin mutlaka temiz ve homojen yapıda olmasına dikkat etmenizi öneririm. Bunun için de her mevsim gönül rahatlığıyla yaptırabileceğiniz yeni nesil cilt bakımlarından faydalanabilirsiniz. Böylece daha sağlıklı bir bronzluk elde edersiniz.
Güneşlenmek için en ideal saatler; güneş ışınlarının dünyaya dik açıyla gelmediği sabah 11.00’e kadar olan saatlerdir. Akşamüstü de 16.00’dan sonrayı tercih etmek gerekir.
Yaz tatiline gitmeye hazırlananlara, ilk gün saatlerce güneş altında kalmak yerine her gün süreyi biraz daha uzatarak kontrollü bir şekilde güneşlenmelerini öneririm.
Doğada gördüğümüz hiçbir şey rastgele oluşmamıştır. Bir çiçeğin yapraklarında, bir deniz kabuğunda, bir ayçiçeğinin tohumunda hep aynı matematiği, aynı oranı görüyoruz. Bunu ben değil, bu işin sırrını aramış, araştırmış matematikçiler diyor. Güzelliğin salt bakan gözde olmadığının, güzel, çekici, sevimli görünenin sırrını araştıran matematikçiler; dünya üzerindeki nesnelerin, canlıların ve insanların kendi içinde bir orana sahip olduğunu ve bu orana en yaklaşık olanın her zaman daha çok beğenildiğini ortaya çıkardılar. Bu da sabit bir Phi: 1.618 değeri olarak “altın oran” şeklinde adlandırıldı.
Ünlü kadınların sırrı
Aslında hiçbir şey tesadüf değil. Scarlett Johansson, Kim Kardashian, Charlize Theron, Katy Perry, Salma Hayek, Rita Ora, Adriana Lima, ülkemizde de Demet Özdemir, Hande Erçel, Eda Ece gibi başarılı oyuncular ‘altın oran’a sahip ünlü kadınlar arasında anılan isimler...
Hangi uygulamalarla yakalayabilir?
Herkesin hayranlık duyduğu, “keşke ona benzeseydim” diye olmak istediği bir sanatçı veya ünlü oyuncu vardır. Hatta hayranlık duydukları ünlülere benzemek için bir dizi ameliyat geçiren insanların varlığını haberlerden okuyoruz. Orada ona benzeme isteği yerine kendi altın oranına yakalaması için yapılacak müdahalelerle inanın hastayı daha mutlu etmek mümkün. Çünkü bir başkasına benzeme isteğinin sebebi karşısındakinin fazla beğenilmesinden kaynaklanıyor. Peki ne yapmalıyız? Kendi yüzüne uygun müdahalelerle kendi yapısına, enerjisine uyan bir uygulamalar sunmalıyız ve o işlemler ona özgü olmalı.
Burun en belirleyici organ
Yüz güzelliğinde burun, yüzdeki diğer organlara ve yüzün tamamına oranı ile yüz güzelliğinin en önemli organı diyebiliriz. Burnu endoskopik operasyonlarla küçülterek ya da büyüterek, ufak dokunuşlarla ucunu kaldırıp indirerek yüzdeki orantıyı yakalamaya çalışırız. Ancak yüz orantısını sadece burnu düzelterek istenen sonucu elde etmek mümkün değil.
Terleme sorunuyla gelen danışanlarım genellikle şöyle diyor: “Dilek hocam her şeyi denedim ama terlemenin önüne geçemedim. Kullanmadığım deodorant, denemediğim bitkisel yöntem kalmadı ama çare olmadı. Aşırı terleme için ne yapabilirim?”
Burada önce terlemenin sebeplerine bakmalıyız. Çünkü aşırı terlemeye sebep olabilecek birden fazla neden var.
Hipoglisemi, ateş ve enfeksiyonlar, diyabet, hipotiroidi yani tiroid bezinin normalden fazla çalışması, kalp ve akciğer rahatsızlıkları ya da bazı vitaminlerin eksikliği aşırı terlemeye sebep olabilir.
Ben danışanlarıma önce gerekli tetkikleri yaptırıp yaptırmadıklarını sorar, terlemenin sebebiyle ilgili gerekli araştırmaları teyit etmek isterim. Eğer herhangi bir sorun bulunmadıysa, koltuk altı ve avuç içi ya da ayak tabanı botoksunu öneririm.
OSCAR’DA MODAEVLERİ
BOTOKSU ŞART KOŞUYOR
Aşırı terleme sorununda botoksun nasıl uygulandığına geçmeden önce sizinle kısa bir anekdotu paylaşmak isterim. Bu sorunla gelen hastalarım nedense sadece kendilerinin bu durumdan muzdarip olduklarını düşünüyor. Oysa TV’de, sinemada gördüğümüz oyuncular, göz önünde olan birçok insanda da aynı problemin olduğunu bilmelisiniz.
Her yaş grubunun, cilt yapısına göre farklı bakımlarla ve ameliyatsız yüz gençleştirme-iyileştirme uygulamalarıyla desteklenmesi gerekir. Normal şartlarda 30’lu yaşlarda biri, botoks gibi ufak dokunuşlarla ve yeni nesil cilt bakımları ile uzunca bir süre o yaştaki tazeliğini ve canlılığını koruyabilirken 40’lı yaşlarda cildin artık daha fazla bakıma ve desteğe ihtiyacı olur. Çünkü yıldan yıla azalan kolajen miktarı, cilt altında doku kaybına sebebiyet verir ve bu da şakaklarda çökmeye, yüz ovalinde bozulmalara; yer çekimi ile de sarkmaların daha görünür hale gelmesine sebebiyet verir. O yüzden de bakım ve iyileştirme uygulamaları düzenlenirken her yaş grubuna ayrı işlemleri sunmak gerekir.
Kişiye özel, kişinin yaşantısına, yaşına, genetik yapısına uygun ve cilt/yüz sorunlarına çözüm sağlayacak, danışana kendisini iyi hissettirecek tedavi iyileştirme uygulamaları sunulmalıdır. Bununla birlikte danışan/hasta da ameliyatsız yüz gençleştirme uygulamalarının ciltte yarattığı iyileşmenin süresini uzatmak için uygulamalarına sadık kalmalı ve harfiyen uymalıdır.
Sadece botoks yeterli olur mu?
Cildine daha genç yaşlarda yatırım yapmış, minik minik botoks ile ince çizgilerin görünümünü iyileştirmiş, cildinizi de vitamin uygulamalarını rutin olarak takviye ettiyseniz şanslısınız.
Çünkü bu yaş grubuna bir adım önde ve avantajla gireceksiniz. Evde krem sürmeye üşenenlerdenseniz sadece botoks sizin için yeterli olmayabilir.
Ancak yine de botoks bu yaş guruplarında uygulanacak işlemlerle birlikte göz çevresinde ve alın bölgesinde yerleşmeye başlayan kırışıklıkların görünümünün iyileştirilmesi için kullanılmalıdır.
Oysa doğum sonrasında toparlanmak için sadece zamana ihtiyaç var. Bu yazımda doğum sonrasında toparlanmak için neler yapılabileceğini, yeni bebek sahibi olmuş annelerimizle paylaşmak istedim.
Hamilelik, kadınların vücudunda değişimlere sebep olan ve doğum sonrasında da toparlanması zaman gerektiren bir süreç. Kimi kadınlar doğumdan hemen sonra eski formlarına kavuşsalar da büyük bir bölümünün toparlanmak için zamana ihtiyaçları oluyor.
Öncelikle yeni annelere ilk önerim, bebekleriyle tüm anların keyfine varmaları olur.
Zaten o süreçte hamilelikte alınan kiloların bir kısmı emzirme ile veriliyor. Eğer süt yapsın diye fazlaca tatlı ve kalorili yiyecekler tüketmezseniz toparlanma dönemi de çok uzun sürmüyor.
Doğumdan belli bir süre geçtikten sonra hafif yürüyüşlere de başlarsanız inanın bebeğiniz yaşına gelmeden epey yol kat etmiş olacaksınız. Hâlâ kendinizden memnun değilseniz emzirme dönemi sonrasında bir uzmana danışarak birlikte çizeceğiniz yol haritası ile formunuza kavuşabilirsiniz.
Hamilelik sonrası anneler bize
Bugün aslında hepimizin bildiği ancak bilse de riayet etmekte zorlandığı bir takım formda kalma kurallarını ramazan ayını da fırsat bilerek yazımda yer vermek istedim. Çünkü ne yazık ki büyük bir çoğunluğumuz “Aman nasıl olsa oruç tutuyorum. Akşam da istediğimi yerim” düşüncesiyle mükellef sofralarda oruç açıyor. Oysa bütün gün aç kalmış beden için doğru bir tercih değil. Değerli beslenme uzmanları arkadaşlarımızın önerisi; et suyuna bir çorba, ardından dinlenerek yenilecek protein ağırlıklı bir beslenme düzeni ardından sahura kadar bol su tüketmek ve yine sahurda yeni güne başlamak.
Oruç tutarken mutlaka düzenli yürüyüş yapmalıyız. Ağır yenen yemeklerin, akşam geç saatte afiyetle yenen tatlıların diyetini hafif tempolu yürüyüşlerle mutlaka ödemeliyiz. Sizlerin de bildiği gibi geç saatte yenen tatlılar, karbonhidratlı yiyecekler ne yazık ki hanemize yağ olarak ekleniyor. Beslenme ile ilgili altın kurallara uyduktan sonra şimdi de ramazan ayında eksi kiloda ya da formumuzu koruyarak çıkmak için kliniklerimizde sizlere nasıl destek olabileceğimizden de bahsetmek istiyorum.
Ameliyatsız uygulamalar
Önümüz yaz olduğu için özellikle formumuzu korumak ve içinde bulunduğumuz pandemi sürecini düşünürsek alınan kilolarla mücadele ettiğimiz bu dönemde bölgesel yağlanma, bölgesel incelme ve selülit uygulamalarına ramazanda rahatlıkla yaptırabilirsiniz. Danışanlarıma önerdiğim etkin sonuç aldığımız uygulamaları yazın bu bölümünde okuyabilirsiniz.
Genel olarak ameliyatsız vücut estetiği olarak nitelendirdiğimiz bu uygulamalar ağrısız, acısızdır ve anestezi gerektirmez.
Bu yılın trendlerinin en başında gelen ve etkin sonuç aldığımız, danışanlarımızın çok memnun kaldığı; ameliyatsız, radyofrekans ile incelme sağladığımız cihazlı bir uygulamadır.
Medikal estetik teknolojileri geliştikçe acıyı, ağrıyı azaltan cihazlar da artmaya başladı. Dolayısıyla özellikle ramazan ayında açlığın üzerine acı çekmeyi danışanlarımız istemiyor. Gönül rahatlığı ile önerdiğimiz bu uygulamada, karın, bacak, sırt ve kol bölgelerine rahatça uygulanabiliyor. Bu sistemde vakumlu radyofrekansla yağ hücreleri sıvılaştırılıyor ve daha sonra lenf sistemiyle uzaklaştırılıyor.
Dolgu dediğimizde dudaklara bir daha asla tekrarlanması gerekmeyen, kalıcı bir işlem olarak düşünürüz. Dudaklara ilk dolgu yapılmaya başlandığı zamanlarda kullanılan içeriklerden dolayı o dönem yapılan uygulamalar kalıcı olabiliyormuş.
Ancak medikal tıpta teknolojiler ilerledikçe dudak dolgusunda kullanılan maddeler de değişti. Danışanlarımızın isteğine bağlı olarak ürün tercihi yapılarak, dudak dolgusunun çeşidine karar verebiliyoruz. Artık sadece dudaklara hacim vermek için değil, farklı sorunlara çözüm sağlayacak, farklı akışkanlıkta ve yoğunlukta dolgular önerip, kullanabiliyoruz.
Burada belirtmek isterim ki dudaklarınızın görünümü yüzünüzle bir bütünlük sağlamalı, alt ve üst dudak orantısına muhakkak dikkat edilmelidir. Güzel bir dudak nasıl olmalı diye sorarsanız; hacmi, simetrisi, yüzünüzle genel ve kendi içinde orantısı olmalı. Ayrıca gülümserken diş etleri görünmemelidir.
Dolgu nedir? İçeriğinde ne vardır?
Dilimize dolgu olarak oturmuş olan bu uygulama aslında hyalüronik asit bazlı akışkan ve hacim kazandırma özelliği olan medikal içeriktir. Hyalüronik asit dışında farklı elementleri, maddeleri içeriğinde barındıran cildin su tutma kapasitesini artırarak enjekte edildiği bölgeye kısa sürede hacim kazandırır.
Yaş alma ile birlikte artan, dudağa dik inen ve barkod çizgisi olarak anılan, dudak konturunu bozan, özellikle ruj sürüldüğünde dağılmış bir görüntü yaratan çizgilerin iyileştirilmesinde de önerdiğimiz ve sıkça uyguladığımız bir medikal estetik uygulamadır. Yazımın başında dediğim gibi teknoloji geliştikçe danışanlarımızın talebine uygun olarak dolgu seçebiliyor, önerebiliyoruz.
Nasıl yapılır?
Çoğumuzun el bakımı dendiğinde aklına manikür geliyor. Oysa manikür ya da gece sürülen kremler ellerimize sadece yüzeysel bakım sağlar. Ne mevsim geçişlerinde oluşan ne de ilaç kullanımı ve genetik yatkınlıklardan dolayı oluşan kurulukları süreceğimiz kremlerle tedavi etmek, iyileştirmek mümkün olmayabilir.
Bunun yanı sıra güneşlenme ya da hamilelikle oluşabilecek lekeler de yaş alma ile derinleşir, renkleri koyulaşır.
Ancak söylemek isterim ki medikal estetik uygulamalarla ellerimizin görünümün iyileştirebilir, yüzümüz ve vücudumuzla daha bütünleşik bir görünüm almalarını sağlayabiliriz. Yine özellikle 30’lu yaşlara gelindiğinde önce duran ve sonra da her yıl yüzde 1 oranında azalmaya başlayan kolajen ile birlikte ellerimizde başlayan yaşlanma, yaş alma sürecini de uygulanacak tedavi protokolleri ile durdurabilir, yaş almanın ellerimizde görünen izlerini silebiliriz.
Doku kaybı ile ilgili neler yapıyoruz?
Ellerimizin üzerinde yaş alma ile ortaya çıkan içi boşalmış, kemikli ve kırışmış görünümü yağ enjeksiyonları ya da kristal bazlı dolgu uygulamaları ile iyileştirmek mümkün. Yağ enjeksiyonlarında vücudun farklı bir bölgesinden alınan yağ, lokal anestezi ile ellere tatbik edilir. Uygulama sonrasında ellerde ödem oluşabilir. Uygulama sonrasında aynı gün içinde sosyal hayata dönülür. Ellerde kullanılacak dolgu diğer uygulamalarda kullanılan şekillendirme amaçlı ürünlere göre daha yoğundur. Kalıcı çözüm sağlamaz, ancak 1 yıl ile 18 ay arasında tekrar edilebilir. Yağ enjeksiyonunda olduğu gibi kişi, uygulama sonrasında aynı gün sosyal hayatına dönebilir. Her iki işlem de çok ağrılı, acılı değildir.
Lekeler için neler yapıyoruz?