10 Nisan 2004
<B>ŞU ‘saygısızlık duruşlarına’, </B>birilerinin artık <B>‘dur’ </B>demesi gerek.. Maçtan önce, <B>Tevfik Lav </B>için 1 dakikalık saygı duruşu yapılıyor. Bırakın 1 dakikayı, 10 saniye bile dayanamıyoruz. Çeşitli sloganlar, rakip takıma küfürler.. Bu sadece Rize’de mi oluyor? Hayır.. Türkiye’nin her yerinde.. Göreceksiniz, diğer maçlarda da aynı ‘saygısızlık’ görüntüleri tekrarlanacak.. Niye, insanlarımıza bu derece saygısızız? Bu kadar insani değerlerden yoksun bir toplum mu olduk? Bunun yanıtı, maalesef evet..
Maç başlıyor, bir futbol saygısızlığı da sahada.. Karşınızdaki takımlardan biri şampiyonluğa oynuyor.. En azından, göze hoş gelen bir futbol bekliyorsunuz.. Bu da sizin en doğal hakkınız.. Bekleyip bekleyip, futbol adına bir şey göremiyorsunuz.. Godot’u beklemek, bundan kolay..
Aman nazar değmesin
Rizespor, F.Bahçe’ye oranla daha aktif ve gole yakın.. Orta sahada etkin.. Özellikle Şener, sağdan harmanladığı her topla tehlike yaratıyor. F.Bahçe savunması, çoğunlukla zor durumlarda kalıyor. Saffet ve Zafer biraz beceriden yana nasibini alabilse, Rizespor için galibiyet, çok daha erken gelecek.. Belki, 87 dakika beklenmeyecek.. Bütün özelliklerini yitirmiş görünen Petkov, solda ağır.. Ortada Luciano da öyle..
Kanatlarda ne Serhat, ne de Tuncay bir şey yapabiliyor. Ümit, renksiz maçlarından birini sergiliyor. İleride Nobre ile Hooijdonk’un da varlığıyla yokluğu belli değil.. Böyle bir F.Bahçe, taraftarını nasıl mutlu edecek? Şampiyon olsa, ne değişecek? Bu soruların yanıtlarını dürüstçe verebilecek kişi var mı? Daum, beni düş kırıklığına uğratmaya başladı.. Bu Alman da, Samandıra’nın havası ve suyundan etkilendi herhalde.. Sakın kendini başarılı filan saymasın.. Ak ile karayı, takım Avrupa’ya çıktığında göreceğiz!
Hakem Cem Papila, son günlerin yükselen değeri.. İlk yarıda Tuncay’ın attığı golün ofsaytla değerlendirilmesi, onun değil, yardımcı hakem Nihat Mızrak’ın hatası.. Luciano’ya gösterdiği sarı kart doğru.. Ufak tefek yanlışları varsa, bunlar kadı kızında da olur.. Aman, çok fazla da övmeyelim.. Sonra, nazar değiverir.. Çünkü, yetenekli insanların birdenbire bozuk para gibi harcandığı bir ülkede yaşıyoruz. Ne yazık ki!
Yılmaz Vural, F.Bahçe’nin başının belası.. Hangi takıma gitse, sarı lacivertlilerin başına çorap örüyor.. Bu kez de yapacağını yaptı, F.Bahçe’nin şampiyonluk şansını zora soktu.. Kısacası hiç kimseden çekmedi F.Bahçe, Yılmaz Vural’dan çektiği kadar!
Yazının Devamını Oku 4 Nisan 2004
<B>YOO,</B> bu iş sandığınız kadar kolay değil.. 50. saniyede 1-0 yenik duruma düşüyorsun.. Ki, Selahattin'e atılan pas öncesi topun taca çıkıp çıkmadığı tartışılır. Bana, dışarıda gibi geldi.. Ardından, Hooijdonk'un attığı nizami gol, ofsayt gerekçesiyle güme gidiyor.. Buna rağmen moralini, konsantrasyonunu yitirmiyor, oyun disiplininden kopmuyorsun.. Topu sahanın her santimetrekaresinde dolaştırıp, pozisyon buluyorsun. Sonra, yüzde 101'lik bir golü kaçırıp, akıl ve beceri dolu goller atıyorsun..
F.Bahçe'nin kötü futbolunu bazen eleştiriyoruz. Ama, maça sonuna dek asılmasını, 90 dakika oyundan kopmamasını takdir etmemiz gerekir. Bu kez F.Bahçe'nin sadece gollerine değil, Akçaabat Sebatspor karşısında özellikle ilk yarıda oynadığı güzel futbola da alkış tutuyoruz.
Sarı lacivertlilerde Tuncay, Nobre ve Hooijdonk, yetenekli oyuncular.. Bir müsabakanın kaderini her an değiştirebilecek kapasitede futbolcular.. Serhat da kendini bulup bunlara katılırsa, F.Bahçe kötü oynadığı maçlara bile damgasını vurur. Serhat, 60 dakika oynadığı G.Birliği kupa maçını saymazsak, uzun bir aradan sonra formasına kavuştuğu karşılaşmada enfes gollere imzasını attı.
O bir lider
Şu Marcio Nobre'yi bir göreceksiniz.. Sahada terinin son damlasını akıtıyor. Pres yapıyor, koşuyor, mücadele ediyor. Hooijdonk, takımın temel direği.. Gol atıyor, arkadaşlarına sayısız pozisyonlar hazırlıyor. Takımını bir lider gibi yönetiyor.
Orta alanda Aurelio, kendisine verilen görevi en iyi şekilde yerine getiriyor. Ümit Özat, durgunluk devresine girdi. Bizi güzel futboluna o kadar alıştırdı ki, ondan her zaman daha iyisini bekliyoruz. Takımı sırtında taşıyan oyunculardan biriydi. Eski günlerine kavuşana dek, biraz da arkadaşları onu sırtında taşıyıversin..
Savunmada Ali Güneş, her geçen gün daha iyiye gidiyor. Sınırlı kapasitesinin tamamını takımının emrine veriyor. Bir ekibi sadece yıldızlar taşıyacak değil ya.. Ali Güneş tipinde görev adamları da elbette olacak.
Şu gerçeği hepimiz kabul etmeliyiz.. Fenerbahçe, 'doludizgin' gidiyor.. Engelleri birer birer aşarak.. Bazen iyi, bazen de kötü oynayarak.. Ama, inancını, kendine güvenini, direncini hiçbir zaman yitirmeyerek.. Böyle devam ederse, zengin kız, fakir oğlanla evlenir, bu film de mutlaka mutlu sonla biter!
Yazının Devamını Oku 28 Mart 2004
<B>TAKIMLARIN </B>biri hafif, diğeri ağır sıklet.. Biri şampiyonluğun en büyük adayı, diğeri küme düşmüş.. Adanaspor, kalesini 17 yaşında bir çocuğa teslim etmiş.. Oyuncuları, aylardır simitle karnını doyuruyor.. F.Bahçe, ‘‘güçlü’’ diye tanımlanan bir ekip.. Futbolcuların beherinin değeri milyon dolarla ifade ediliyor.
İşte böyle bir maçta, F.Bahçe'den rahat galibiyet bekliyorsunuz. Beklemeniz de normal. Çünkü, aralarındaki güç dengesi anormal.. Ama, bir kez daha yanıldığınızı anlıyorsunuz. Sarı lacivertliler, ecel terleri döktüğü karşılaşmada, zor bela 3 puanı alabiliyor.
Adanaspor şok bir golle maça başlıyor. Ümit Ozan, kafa karıştıran bir pozisyonda topu kapıyor, ortalıyor. Murat Özatak hafifçe dokunuyor, Volkan bu yavaş topa hamle yapıyor, hakim olamıyor. Murat Özatak bir kez daha tamamlıyor ve meşin yuvarlağı filelere gönderiyor. Aynı Ümit Ozan, Murat Özatak'la birlikte maç boyunca geniş alanda cirit atıyor, herkes seyrediyor. Mahmut ve önünde oynayan Ümit Özat çok kötü. Luciano ile Tomas uyumsuz, Fatih sık sık hata yapıyor. Selçuk, ayağındaki her topu eziyor. Adanaspor bu arada net gol pozisyonları yakalıyor. Eğer biraz becerikli olabilse, maçı koparıp gidecek.
Bu kadarına da pes!
Tel tel dökülen F.Bahçe, devrenin ortasında Hooijdonk'un frikiğine kafayı yapıştıran Nobre'nin golüyle eşitliği sağlıyor. 36. dakikada Rebrov giriyor, Tomas çıkıyor. Fatih savunmanın ortasına, Ali Güneş sağa, Selçuk orta sahada içeriye alınıyor. Tomas kulübede önce formasını, sonra atletini fırlatıyor. ‘‘Ne yapıyorsun’’ diyen olsa, orada dövüverecek! İkinci yarıda da kulübede gözükmüyor. Eh, disiplinsizliğin bu kadarına da pes!
Adanaspor ikinci devrenin başında Ümit Bilican'ın ayağından iki net pozisyonu heba ediyor. Vallahi bunları atamamak, atmaktan daha zor. Her iki fırsat öncesinde de F.Bahçe savunması ayakta uyuyor. Hele sol kanat, tam bir felaket!
Bu kaçan gollerin ardından, soldan atılan kornerde Nobre iki hamlede topu ağlara yolluyor. F.Bahçe'de ayakta kalan isim, Marcio Nobre.. Koşuyor, yırtınıyor, gol atıyor, takımını sırtlıyor.. ‘‘Helal olsun’’ filan demek, hafif kalır onun için..
Bakın, ben size bir şey anlatayım.. Destansı edebiyatlar, şişirme yazılar, amigo yazarlık devri geride kaldı artık.. Delikli demir icat oldu, mertlik bozuldu. Maça gelmeyenler de, televizyonlarda her şeyi açık seçik görüyor. F.Bahçe bu futbolla hiç zevk vermiyor, gelecek için ışık saçmıyor. Şampiyon olsa da bu gerçek değişmez!
Yazının Devamını Oku 22 Mart 2004
<B>TALİH</B> kuşu adamın başına nadiren konar.. Konduğu zaman paranı iyi değerlendirecek, yaptığın işten tat alacaksın.. Fenerbahçe'ye Milli Piyango'dan büyük ikramiye isabet etti, bir türlü keyfini çıkaramıyor. Kim, bundan iki ay önce durumun böyle olacağını, Beşiktaş'ın tel tel döküleceğini, Fenerbahçe'nin 8 puan farkı kapayıp üstelik açık puan farkıyla liderliğe yükseleceğini tahmin edebilirdi. ‘‘Efendim, ben söyledim’’ diyen varsa, en büyük yalancıdır..
Moralin süper, şartlar olağanüstü, taraftarın mükemmel, stadın tıklım tıklım. Karşındaki rakip, sezonun en formsuz ekiplerinden, tam iki yıldır deplasmanda galip gelemeyen, düşme adayı Bursaspor.. Futbolunu oyna, farka erken git, şampiyonluk biletini bir an önce almanın yollarını ara.. Ne gezer? Tam 85 dakika, seyircini fıtık ediyorsun. Eğer Okan biraz becerikli olabilse, Volkan kalesinde devleşmese, yenilmeyi bir yana bırak, Bursaspor uzun süre sonra ilk deplasman galibiyetini alacaktı belki de..
Görünmeyen kahraman
Fenerbahçe'de görünmeyen bir kahraman var.. Hiçbiri, onun özverisini gösteremiyor şu sıralarda.. ‘‘Ofansif oyunda yok’’ diye, eleştiriye bile uğruyor. Marco Aurelio'nun ne denli boğuştuğu, enerjisiyle rakip takımların orta sahasına bazı maçlarda tek başına kafa tutmaya çalıştığı dikkatlerden kaçıyor. Siz, 78'inci dakikada oyundan alındığına bakmayın. Alınma nedeni, ciğerinin ancak bu kadarına tahammül edebilmesi..
Marco'nun dışında, bir de Volkan'ı sayabiliriz. Biraz da Tuncay.. Geri kalanlar, sadece görevini yapma gayreti içinde.. Ne var ki, bu yeterli değil.. Fenerbahçe büyük takımsa, büyük oyunculara sahip olmalı.. Herşeyi, Tuncay, Nobre, Hooijdonk ve Ümit Özat'tan beklememeli. 4-5 oyuncuya bel bağlayan bir takım, yarın Şampiyonlar Ligi'nde süt dökmüş kediye döner.. Savunma dan-dun oynamayı bırakmalı, orta saha daha iyi top yapmalı.. Her zaman bu denli şanslı olunmaz..
Bursaspor'a yazık oldu.. Beş dakika daha dayanabilse, en azından bir puan çıkarması işten bile değildi. Nejat Biyediç tercihini geç yaptılar. Eğer kümede kalmayı başarabilirlerse, Bursa'nın bir yerine Biyediç'in heykelini diksinler!
Yazının Devamını Oku 18 Mart 2004
<B>G.BİRLİĞİ,</B> Türkiye'nin en iyi takımlarından biri.. Sıralamada rahatlıkla ilk üçe girer.. Mükemmel top yapan, yüksek tempoda top oynayan, kaliteli oyunculardan kurulu bir ekip.. Tek eksiği, karşısında ‘‘büyük’’ diye tanımlamadığı veya o ayarda görmediği rakipler karşısında oyuna bir türlü konsantre olamaması.. UEFA Kupası'ndaki başarısını, büyük takımlar önündeki göze hoş gelen futbolunu diğerleri karşısında tekrarlayamaması, ligde istikrarsız grafik çizmesi ve bekleneni verememesi, bu nedenden ötürü..
G.Birliği diri, etkili, mücadeleci bir futbol sergiledi.. Başa baş, dişe diş ve son derece arzulu oynadı. İlk yarıda ikisi Youla, ikisi Mustafa Özkan'dan olmak üzere dört net pozisyon yakalarken, rakibine fırsat tanımadı. Alan savunmasını hatasız uygularken, Hooijdonk-Nobre ikilisini etkisiz hale getirdi. Oyuna arzulu başlayan Mehmet Yozgatlı'nın 21.dakikada sakatlanması, F.Bahçe adına büyük dezavantaj oldu. Savunmada Luciano ile Tomas, Youla-Mustafa Özkan karşısında zor durumlara düştü. Yenilen ilk golde Kemal çok büyük hata yaparak, topu Ali Tandoğan'a kaptırdı. Onun yerden ortasına ayak koyan Tomas da Recep'i gafil avladı. Kısacası, asist Kemal'den, gol Tomas'tan geldi.
Beyaz bayrak
İkinci yarının başında Skoko'nun enfes golü F.Bahçe'yi şok ederken, hiç kimse kısa bir süre sonra Tuncay'ın buna aynı güzellikte yanıt vereceğini beklemiyordu doğrusu.. Tuncay, harika bir şutla G.Birliği filelerini sarsarken, sahada emekleyen takımına hayat iksiri sundu. Tribünler ateşlendi, F.Bahçeli futbolcular canlandı, G.Birliği bir ara paniğe kapıldı. Ümit Özat'ın bazukası direkten döndü, fırsatlar kaçtı ve Ankara'da F.Bahçe'nin yanında olan ‘‘şans tanrısı’’, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda saf değiştirdi.. Üstüne üstlük bir de, 80. dakikada Ali Tandoğan'ın Sporting Lizbon'a attığı frikik golünün benzerini filelerinde görünce, ‘‘beyaz bayrağı’’ çekiverdi.. Hooijdonk'un şaheser serbest vuruşu bu acı gerçeği değiştiremezken, Mustafa Özkan G.Birliği adına maça son noktayı koydu.
G.Birliği'ni kutluyor, mucizevi başkan İlhan Cavcav ve teknik direktör Ersun Yanal'a tebriklerimizi sunuyoruz.. Türk futbolunda bir ‘‘İlhan Cavcav gerçeği’’ var ve bunu inkar edecek bir kişi bile çıkabileceğini sanmıyorum!
Yazının Devamını Oku 14 Mart 2004
<B>F.BAHÇE,</B> <B>'hepyek'</B>e ayarlanmış hileli zarla düşeş attı.. Brezilya dizisini andıran bitip tükenmek bilmeyen seferlerin ardından, <B>Marcio Nobre</B>'yi getirdi.. Adam, Güney Amerika-Avrupa karışımı sanki.. Teknik ve mücadeleci, üstelik de golcü.. Sahanın her yerinde.. Hollanda'nın nadide çiçeği Hooijdonk ile mükemmel bir ikili oluşturdular.. Orta sahada Aurelio, Tuncay iyi, Ümit Özat her zamanki gibi mükemmel, Ali Güneş de sağbekte formayı kapmış göründü..
Sarı lacivertlilerin en önemli sıkıntısı, solbek ve sağ dışta.. Solbekte neredeyse, bir takımın tamamına yakın oyuncu denendi. Dün de burada Kemal oynadı ve nefis ortasıyla Nobre'nin ilk golü atmasını sağladı. Sağ dışta Mehmet Yozgatlı, oyunda bir var, bir yok.. Tam ‘‘iyi’’ diyorsunuz, sizi mahcup ediyor. ‘‘Kötü’’ diyorsunuz, bu kez de enfes hareketler yapıyor. Artık bu kadar deneme-yanılma metodu yeter.. Sevgili Daum, bu takıma lütfen, devamlı oynayacak bir sağ dış oyuncusu ve solbek bul.. Bulduğuna inanıyorsan da, bunlarla devam et.. Takımı, deneme tahtasına çevirme..
Zafer Biryol ve Altan'sız Konyaspor, F.Bahçe'ye erken teslim oldu. Sonradan açıldı ama, iş işten geçmişti. İtiraz ettikleri penaltı pozisyonunda Niyazi, Mehmet Yozgatlı'yı kontrolsüz hareketle yere indirdi. Bunun adına da futbol literatüründe ‘‘penaltı’’ denir.
Cem Papila, sakin ve temiz bir maç yönetti. MHK bu tip hakemleri, korkmadan her önemli maça sürmeli. Sürmeli ki, öküzün altında buzağı arayanların sayısı azalsın.. Zaten, buzağı işine bir girersek, ortalık mezbahaya döner.. Boşboğazı cehenneme atmışlar, ‘‘odun az’’ diye bağırmış.. Onun için, boşboğazlarla filan uğraşmayalım.. Sahadaki başarısızlıklara kılıf aramanın anlamı yok. Biz bu filmi senelerdir izleye izleye bıktık usandık!
Yazının Devamını Oku 7 Mart 2004
<B>PES </B>vallahi.. Adam savunmacı mıdır, orta saha mı, yoksa forvet mi? İki kez topu kendi kale çizgisinden çıkardı.. Orta sahaya geldi enfes paslar dağıttı, ileriye gitti gol attı.. ‘‘Değirmenler ülkesinden gelen siyah lale’’ F.Bahçe'ye çok şeyler katıyor, bundan sonra da katkılarına devam edecek.. Bravo sana Hooijdonk.. Seni, haftanın karmasında nereye koyacağız? Lütfen, beğendiğin yeri bize şimdiden bildir de, zahmetten kurtulalım!
Ağır zeminde, Türkiye'nin en iyi üç takımından ikisini karşı karşıya getiren müsabaka, özellikle ilk yarıda hataların ağır bastığı bir maç oldu. Top kontrolü zor, ayakta kalmak ise beceri istiyordu. Bu yarıda en fahiş hatayı yapan da G.Birliği idi. 24. dakikada topu ayakla uzaklaştırmak isteyen Damir'in vuruşu Nobre'ye çarpıp Ümit Bozkurt'un önüne düştü. Ümit meşin yuvarlağı ayağından kaçırınca, sahanın her yerinde bitiveren Hooijdonk çok akıllı bir vuruşla F.Bahçe'yi öne geçirdi. Yalnız, bu golde Ümit Bozkurt'un payı en az Hooijdonk kadardı.
Şans yanlarındaydı
İkinci yarıda kar yağışının durması, zeminin futbol oynamaya nisbeten uygun hale gelmesi, tekniğin de ön plana çıkmasına yol açtı. Bu da doğal olarak teknik kapasitesi daha yüksek G.Birliği'ni oyunda üstün kıldı. Skoru koruma gayreti içinde olan sarı lacivertliler, Veysel'i de oyuna alarak üç forvete dönen G.Birliği karşısında çok zor durumlara düştü. Bu dakikadan sonra adeta ‘‘tek kaleye’’ dönen oyunda, direkler ve şans, hep F.Bahçe'nin yanındaydı.. Ancak, şansın yanı sıra, savunmada Luciano ile Tomas'ın uyumlu oyunları F.Bahçe'yi ayakta tutan başlıca etkendi. Bu ikili, zaman zaman Fatih ile Ali Güneş'in gediklerini de kapattı. Orta sahada Mehmet Yozgatlı ile Marco Aurelio etkisiz, Tuncay eskiye oranla daha başarılı göründü. Orta sahada Ümit, ileride Nobre iyi pres yaptılar ve çok çalıştılar.
Gençler üzülmemeli
G.Birliği, oyunun üstünlüğünü elinde tutmasına rağmen son hareketlerde beceri noksanlığı gösterdi. Hele ilk yarıda Youla'nın iki metreden filelere yollayamadığı bir fırsat var ki, saç-baş yoldurur. Kırmızı siyahlılar her şeye rağmen, Türkiye'nin en iyi futbol oynayan ekiplerinden biri.. Avrupa sahalarında da medar-ı iftiharımız.. Başkent ekibi bu yenilgiye üzülmemeli ve Valencia maçı öncesi moralini bozmamalı.. Galip sayılır bu yolda mağlup!
Yazının Devamını Oku 1 Mart 2004
<B>BİR </B>atmosfer, futbolcuyu ateşleyen 50 bini aşkın muhteşem taraftar.. İstanbulspor'un Beşiktaş'ı yenmesiyle, 8 puan geriden gelerek yakalanacak muhtemel bir liderlik.. Hepsinden öte, yüksek bir moral ve üstün form düzeyi.. Karşısındaki rakip ise, şu anda yelesi yolunmuş bir arslan..
Yukarıda belirttiklerimiz, Fenerbahçe adına hiç kimse tarafından inkar edilemeyecek artılardı.. 17. dakikada Tuncay'ın müthiş şutunun üst direkten dönmesinin ardından, Nobre’nin akıl dolu golü geldi.
Bu golden sonra artık herşey Fenerbahçe lehine dönecek denirken, düşünülenin tam tersi gerçekleşti. 1-0 mağlup duruma düşen ve Galatasaray, oyunda dengeyi kurdu. İlk sinyali Prates'in frikiği verirken, sarı lacivertli savunmanın ortaklaşa seyrettiği bir pozisyonda Ömer Erdoğan kafayla eşitliği sağladı.
Artı eksiye dönüştü
Bu kadar artı, birdenbire nasıl eksiye dönüşüverdi hayret.. Yelesi yolunmuş arslan, aniden nasıl kükremeye başladı, o da bir başka muamma.. Ama bunda, Fenerbahçe'nin erken rehavete kapılması ve oyundan düşmesinin önemli rolü vardı.
Fenerbahçe, defansta sağ kanadına bir türlü çözüm bulamıyor. Fatih ile oyuna başlamak hataydı. En azından, Ali Güneş baştan oynatılmalıydı.Rebrov ilk onbirde yer alamıyor, çünkü o zaman formda olan 5 yabancının birinden feragat edeceksin. Zaten, onların da alternatifi yok. Nitekim Rebrov 72. dakikada oyuna girerken, o ana dek takımın iyilerinden Aurelio çıkarılmak zorunda kalındı..
İkinci yarıda ‘‘kördöğüşü’’ devam ederken ve film dramatik sonla noktalanacak diye düşünürken, 85. dakikada Mehmet Yozgatlı'nın golü Fenerbahçe'nin imdadına yetişti. Sarı lacivertliler pek de iyi oynamadığı, beklenen performansı gösteremediği ezeli rekabette Galatasaray'ı devirerek, birkaç hafta önce hayal dahi edemediği liderlik koltuğuna oturdu. ‘‘Kazanan her zaman haklıdır’’ derseniz, söylenecek fazla bir şey yok.
Düşüşünü sürdüren Galatasaray'a, Romalı filozof Seneca'nın şu sözlerini hatırlatmak kafi: ‘‘Bilen birine öğüt vermek gereksizdir, bilmeyen birine ise yetersiz!’’
Yazının Devamını Oku