Paylaş
TBMM Kurulmuş, Anadolu’nun işgalci yedi düvele karşı “kurtuluş isyanı” sürüyordu. Mustafa Kemal ile kurucu liderler savaş meydanında bile “Er ya da geç kazanacağız, istiklal gelecek” düşüncesiyle yeni devletin temel unsurlarını düşünüyordu. İstiklal Marşı da kurucu liderlerin bizzat uğraştığı bu konulardan biriydi.
1920’de Meclis öncülüğünde bir yarışma yapıldı ve katılan 724 eserden hiçbiri kabul görmedi. Ünlü şair Mehmet Âkif’in kapısını çalan Hamdullah Suphi, Âkif’in, konulan 500 liralık para ödülü nedeniyle yarışmaya başvurmadığını öğrendi. Vatan sevgisini para karşılığı şiire dökmeyi onuruna yediremeyen Âkif, ödül başka bir yere bağışlanınca ikna oldu. 6 Ocak 1921’de başlayan Yunan taarruzunun, Miralay İnönü’nün komutasındaki ordu tarafından püskürtüldüğü, Batı Cephesi’ndeki ilk zaferin haberinin geldiği günlerdi (Âkif, bir sohbetinde, İstiklal Marşı’ndaki coşkunun altında yatan nedenlerden birinin bu haber olduğunu ifade etmişti). 1 Mart 1921 günü, ilk kez Hamdullah Suphi tarafından Meclis’te okunan şiir, Atatürk dahil herkes tarafından ayakta alkışlamış, 11 gün sonra da kabul edilmişti.
‘HER İŞİMİZ BİTTİ DE MARŞLARA MI KALDIK?’
Meclis beste için de bir yarışma açtı. Ağır savaş koşulları, Anadolu’nun yaşadığı büyük zorluklar ortadayken Ankara’nın böyle bir uğraşa girmesi bazı vekillerin tepkisini çekiyordu. Bestelerin İstanbul’a gönderilmesi ve meselenin orada halledilmesini isteyenler vardı. 1 Kasım 1921 günü yapılan Meclis Genel Kurulu tutanağında Erzurum Mebusu Durak Bey şunları söylüyordu: “Reis Bey rica ederim, her işimiz bitti de şimdi marşlara mı kaldık? Bunları bırakalım, beyhude vakit geçiriyoruz. Bırakınız rica ederim, bırakalım bu münakaşaları, başka şeylere geçelim. Memleket kan ağlıyor. (Gürültüler)”
Bolu Mebusu Tunalı Hilmi Bey ise yine şiddetli gürültüler arasında “Milletin marşı mukaddestir. O mukaddesata karşı marşı takdir etmek lazım” diyerek işin Ankara’da yapılacağını ilan ediyordu.
Tartışmalar 1923’e dek sürdü. Açılan yarışmayı Şark Musiki Cemiyeti Başkanı Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi kazandı. 1924’ten 1930’a kadar Âkif’in şiiri o beste eşliğinde Milli Marş olarak çalındı. Ancak 1930’dan itibaren yeni bir kararname ile Osman Zeki Üngör’ün halihazırda kullandığımız bestesi çalınmaya başlandı.
ERDOĞAN ESKİ TARTIŞMAYI YENİDEN HATIRLATTI
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 14 Mart günü yaptığı konuşmada “En büyük üzüntüm, bu emsalsiz marşın hakiki manasını yüreklere nakşedecek bir bestenin yapılamamış, bulunamamış olmasıdır” dedi ve ekledi: “Temenni ederiz ki o da çıkar, inşallah bir gün o da olur.”
Erdoğan, bu sözleriyle aslında geçmişten gelen bir tartışmanın fitilini yeniden ateşlemiş oldu. “Beste 1930’da değişmişti, yine değişebilir” diyenler her zaman vardı. Bazı uzmanlar, İstiklal Marşı’nda güfte ile beste arasında uyumsuzluklar olduğunu bu talebe gerekçe yapıyordu. Ancak, aynı uzmanlar, bestenin var olan bir şiirin üzerine yapılmasından kaynaklanan bu uyumsuzluğun birçok ülkenin marşında da olduğunu kabul ediyordu.
KILIÇDAROĞLU: GÜNDEM DEĞİŞTİRMEK İSTİYOR
Erdoğan’ın sözlerine destek verenler de oldu, karşı çıkanlar da. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise sessiz kaldı. Telefonla görüşme fırsatı bulduğum Kılıçdaroğlu’na konuyu sorunca şu yanıtı aldım:
“Türkiye’nin bu kadar meselesi var. Şimdi İstiklal Marşımızdan rahatsız oluyorlar. Vatandaş borç batağı içinde, işadamları bankalardan kredi bulamıyor, işsizlik almış başını gidiyor, Türk Lirası değer kaybediyor, uluslararası derecelendirme kuruluşları notumuzu düşürüyor, eğitim sorunlar yumağı, İran’ın üniversiteleri bile bilimsel üretimde bizim üniversitelerimizi geçmiş, çiftçi perişan, bu sorunları bırakıyor, İstiklal Marşı’nı tartışmaya açıyor. Gündem değiştirmeye çalışıyor.”
Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın “3. dünya savaşı”ndan söz etmesinden de rahatsız olmuştu. Ömrü savaş meydanlarında geçmiş bütün liderlerin “barış” dediğini ve Atatürk’ün 1923’te Adana’da söylediği “Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe savaş cinayettir” sözünü anımsatan Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Seçimi kaybedeceklerini anladılar, milleti gaza getirip savaştı, ittifaktı diyerek ‘Oyumu nasıl garantilerim’ arayışına girdiler. İnsanların hayatı üzerinden siyaset bu ülkeye zarar verir. Bakın Suriye savaşı 7 yıldır sürüyor. 2. Dünya Savaşı bile bu kadar sürmemişti. Akan gözyaşını, acıları görmüyor mu?”
Paylaş