Deniz...

BİR haftadır CHP Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in yıllık iletişim faturasını konuşuyoruz.

Haberin Devamı

Tam 1 milyon 189 bin TL...

Eski parayla 1 trilyon 189 milyar lira...

Daha iyi anlaşılsın diye şöyle anlatayım:

Asgari ücretli bir işçinin, 914 ay boyunca (yaklaşık 76 yıl) alacağı maaşın toplamı...

Ya da şöyle söyleyelim: 914 asgari ücretlinin 1 ayda alacağı toplam ücret...

Sayın Türkmen ile konuşmak için iki kere girişimde bulundum ama ‘Bu konuyu konuşmak istemiyor’ diye haber gönderdi.

Konuşabilsek, faturanın kaynağını ve 650 bin TL’nin Adana’daki 1 milyon 200 bin kişiye tek seferde gönderilen ‘miting daveti’nin ücreti olduğu iddiasını soracaktım.

Neticede “Kişisel değil, parti faaliyeti” diye geçiştirilecek bir durum değil.

CHP’lilerin “Hukuksuz bir durum yok. AK Partililer de yapıyor, onlara sorulmuyor, CHP’liye niye soruluyor” diye işin içinden çıkmaya çalışması da nafile...

Net olmak lazım.

Sayın Türkmen’in ister kişisel, ister CHP’yle ilgili harcaması olsun.

Fark etmez...

Kamunun kaynağı, tüyü bitmemiş yetimin hakkıdır ve nereye ne kadar harcanması gerekiyorsa, oraya o kadar harcanabilir.

Başka bir yere, har vurup harman savururcasına harcanmışsa kabul edilemez. Gereği yapılır...

CHP’li Türkmen’in yanlışının bu kadar tepki çekmesi, konuşulması güzel...

Bu sayede, kamu harcamalarında şeffaflığın önemini bir kez daha görmüş olduk.

Ancak, daha güzel olan, şeffaflık konusunda aynı duyarlılığın parti ya da kişi ayrımı yapmadan gösterilmesi.

Mesela, TBMM’de sınırsız iletişim harcaması yapabilen kişi sayısı 55.

Oysa sadece üç CHP’li milletvekilinin harcamaları sızdırıldı. Diğerlerini bilmiyoruz. Bilmediğimiz başka bir şey de TBMM yöneticilerinin taşıt, yakıt vs gibi ulaşım harcamaları.

TBMM’den detaylarını çok bilmediğimiz bir başka örnek daha vereyim: Bütün kamu personelinin ilaç ve tedavi giderleri toplamı 25 milyon TL iken, TBMM’nin 2016’daki tedavi ve ilaç giderleri toplamı 10 milyon TL’den fazla.

TBMM yönetiminin bütün bu verileri vergi verenlerle paylaşması şeffaflık ilkesinin bir gereği değil midir?

Durum sadece TBMM’de mi böyle?

Tabii ki hayır!

Bakın, kamunun 2016’da büro/kırtasiye malzemeleri, temizlik, güvenlik hizmeti alımları, kira gibi sadece “tüketime” yönelik harcamalarının toplamı, tam 17 milyar 389 milyon 367 bin TL.

Karşılaştırasınız diye şu rakamı vereyim: Osmangazi Köprüsü’nün maliyeti, yolları, kamulaştırma giderleri dahil 12 milyar TL.

Kamunun 2016’da haberleşme giderleri toplamı ne kadar biliyor musunuz?

1 milyar 66 milyon 767 bin TL.

Eski parayla 1 katrilyon liradan fazla...

Bunun 900 milyon TL’si posta, telefon ve internet faturası...

Araç ve hizmet binası kirası faturası 1 milyar 133 milyon 258 bin TL olan devletimiz, 2016 yılında 777 milyon TL’yi de satın aldığı kara taşıtlarına ödedi.

Ortaokulda, beyaz kâğıt ve telli dosya ihtiyacını memur velilerinin getirdiği DMO damgalı ürünlerle karşılayan arkadaşlarınız var mıydı?

Hangimiz ya da hangi öğretmenimiz bu duruma tepki gösterirdi? Tersine, onları şanslı görürdük.

Geçenlerde, üst düzey bir bürokratın, yakındaki marketten 10 TL’ye satın alabileceği gazeteleri, makam aracı ile evine 20 km uzaktaki işyerinden getirttiğini duyunca nedense hiç şaşırmadım.

Neticede, 120 bin TL’lik (hadi diyelim 250 bin TL’lik) bir aracı makam aracı olarak kullanabilecekken, 1 milyonluk aracı tercih eden kamu görevlisini eleştirirken hedef olabileceğiniz bir ülke burası..

Bütün mesele ‘Devletin malı deniz’ demeyi bırakmak ve bu durumlara şaşırıp hayret etmek... Bir de her attığınız adımda ‘tüyü bitmemiş yetimin hakkını’ hatırlamak...

Yazarın Tüm Yazıları