Paylaş
Birçok uzmanla konuştum.
Paketin olumlu olduğunu ama desteklenmesi gerektiğini söylediler.
Neden böyle söylüyorlar.
Çünkü son yıkıcı depremden sonra kentsel dönüşme bakış çok değişti.
İnsanlar depremin bu travmatik etkisiyle oturdukları evlere, çalıştıkları yerlere daha dikkatli bakmaya başladılar.
Ama bu dönüşümün gerçekleşmesi için bence daha büyük ve somut desteklere ihtiyaç var.
Ve tabii yasal bazı düzenlemelere...
Çevremden de biliyorum.
Birçok konutun dönüşmesi gerektiğini o evlerde oturanlar da biliyor.
Ama test yaptırmaktan çekiniyorlar. Daha doğrusu olumsuz çıkacak o test sonuçları sonrasında ne yapacaklarını bilmiyorlar.
Bu dönüşümü maddi olarak karşılayabilecekler var, karşılamayacaklar da...
O yüzden kentleri dönüştürürken daha geniş bir vizyona ve planlamaya ihtiyaç var.
Yık yap yerine ada bazında ve büyük alanların dönüştürülmesi halinde bu maliyetlerin düşebileceği ve bu sayede müteahhitlere de bir alan yaratılabilir.
Özetle...
Açıklanan son paketi çok olumlu buluyorum.
Bir başlangıç olarak kabul ediyorum.
Ve devamının da gelmesini bekliyorum.
Barış iklimi makul
olanı getirecektir
İKİNCİ Yüzyılın İktisat Kongresi’nde beğendiğim konuşmalar oldu. Onlardan birini Sıtkı Şükürer yaptı.
“Demokrasinin ılık güneşi” başlığında topladığı yazısında şu satır araları ilginçti...
“Hayat ilave gelen her yaşanmışlık ile kendi gerçeğini yeniden tanımlar. Bu çerçevede toplumumuz bu defa Cumhuriyet kazanımlarıyla ilave zenginleşmiştir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı demokrasinin gerçek manada yürüyüşe geçiş zamanlarını çağırmaktadır. Demokrasi evvel emirde özgür birey vicdanından yeşeren bir kalitedir. Özgür birey; onu kendisi yapan tüm kadim değerlerini rezervsiz, kana kana, doyasıya yaşayabilen ve bu sayede iç dünyasında huzurunu temin etmiş, aklını vicdanı ile yönlendiren kişiye denir. Her özgüvenli toplum gibi bu tercihin yaralarına dair gereken özeleştiri ve yüzleşmeden kaçınmamalıyız. İşte o cesur tutum sonrasında oluşacak barış iklimi, engel olarak büyütülmüş çok şeyi makul ve kolay hale getirecektir. İkinci yüzyılın birincil önceliği ortak değerlerimizin çelişkilerimize çok daha ağır bastığını 85 milyona hissettirmektir. Eksiğimiz tüm kurum ve kurallarıyla gelmesini beklediğimiz gecikmiş demokrasimizdir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı bu beklentinin başlangıç vuruşudur. Hiç şüphesiz demokrasi yürüyüşü sürekli bir çabayı gerektirir.”
Her fırsatta yazıyorum.
Demokrasimizin eksikleri var.
Ama bunu yüceltecek, güçlendirecek yine bizlerimiz.
Türkiye’nin bu gücü ve insan kaynağı var.
Vicdan yeni dünyanın
en önemli kavramı
SİYASAL iletişim uzmanı Dr. Gülfem Saydan Sanver gibi düşünüyorum.
İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde konuştu Sanver ve dedi ki; “Yeni siyaset yazılırken ön planda tutmamız gereken ana kavramlardan birinin vicdan olması gerektiğini düşünüyorum...”
Ve devam etti; “Vicdan önemli bir kavram, kültürel bir kavram. Eski siyasetin bizi getirdiği nokta ortada. Dünyada da Türkiye’de de ortada. 33 ilde kadın vekilimiz yok. 81 il içinde 3 ilde kadın vali var. Bu rakamları görüp vicdanımızın sızlamaması mümkün değil.”
Katılıyorum.
Göz kırpmayla her şeyi
yapmak mümkün mü?
İLGİNÇ konuşmalardan birini de dünyaca ünlü teorik fizikçi Prof. Dr. Michio Kaku yaptı.
Dedi ki; “Bütün insani bilgileri bir göz kırpma ile elde edeceksiniz. Avatarlara baktığımız zaman aklımızdan çıkacak imajlar gerçeğe dönüşecek. İnternet, bütün insan bilgisi gözünüze taktığınız lenste saklı olacak. Gelecekte üniversite öğrencileri gözlerini kırpacak ve bütün sınav sonuçlarını kontak lensimde göster diyecek. Gözünüzdeki lenste tüm bilgiler istediğiniz dile tercüme edilecek. Göz lensleri bir bilim kurgu değil. Zaten var. Gelecekteki iletişim şeklimiz bu şekilde olacak. Bu çok faydalı olabilir. Gelecekte kiminle ne konuştuğunuzu bileceksiniz. Bunu her dilde yapabileceksiniz.”
Bir kurgu filmi gibi geliyor değil mi?
Ve çok uzak bir zamanda olacakmış gibi de geliyor.
İnanın o yenilikler bir anda hayatımıza giriyor ve insanoğlu kısa sürede buna adapte oluyor.
Paylaş