Çanakkale’yi anmak demek bugünü de anlamaktır

TARİH dediğiniz şey, sadece kitap sayfalarında duran kuru bilgiler değildir.

Haberin Devamı

 

Bazen bir şehrin siluetinde, bazen bir şarkının içinde, bazen de bir sofranın ortasında çıkar karşınıza.

Çanakkale Savaşları da öyledir.

Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’ndaki en büyük zaferlerinden biri ama aynı zamanda en ağır kayıpları verdiği cephe.

Ve belki de Türk milletine özgüven ve milli şuur kazandıran en büyük sınav.

Her 18 Mart’ta, bu ruh bir kez daha anılır.

Ama bazen anma törenlerinden, resmi konuşmalardan daha etkileyici olan şey, o günü gerçekten hissetmektir.

Tıpkı Mustafa Reşitpaşa İlkokulu’ndaki o küçük tören gibi...

Çanakkale Savaşları deyince, hemen herkesin aklına bir menü gelir.

“Sabah hoşaf, öğlen bir parça ekmek, akşam boş...”

Hikâye o kadar anlatılmıştır ki sanki koca bir cephede herkes aylarca sadece üzüm hoşafıyla yaşamış gibi düşünülür.

Ama işin aslı farklıdır.

Haberin Devamı

Kayıtlara baktığınızda, Osmanlı ordusunun bütün zorluklara rağmen cephedeki askerlerin beslenmesine dikkat ettiğini görürsünüz.

Yine de şurası bir gerçektir:

Bu savaş, insan sabrının en uç noktaya kadar zorlandığı bir savaştır.

On binlerce asker, günlerce, aylarca açlık, susuzluk ve ağır koşullar altında vatan cephesini korumuştur.

Savaş, sadece silahla değil, tahammülle, inançla, dayanışmayla da kazanılmıştır.

Çanakkale anasına Mustafa Reşitpaşa İlkokulu’nda çok özel bir etkinlik yapıldı; belki de birçok yerde yapıldığı gibi...

Öğretmen Yeşim Akkuş, öğrencileriyle birlikte halk arasında çok bilinen Çanakkale Savaşı’nın menüsü hazırladılar.

Bir lokma ekmek... Bir yudum hoşaf...

Ama aslında bir tarih dersi.

Bundan 110 yıl önce, belki de tam bu saatte, Çanakkale’de bir siperde oturan askerin hissettiği o duyguya dokunma çabası...

Bugün çocuklar için belki sadece bir etkinlikti ama belki de hayatları boyunca unutmayacakları bir anı oldu.

Her milletin tarihinde dönüm noktaları vardır.

Çanakkale, işte o noktalardan biridir.

Orada sadece bir savaş kazanılmadı.

Orada bir milletin yeniden ayağa kalkacağına olan inancı doğdu.

O yüzden, Çanakkale’yi anmak demek, sadece geçmişi hatırlamak değil... Bugünü ve geleceği de anlamaktır.

Haberin Devamı

Çanakkale’yi anmak demek bugünü de anlamaktır

 

 

Moral bozmak yok bu

camia ayağa kalkmalı

 

KARŞIYAKA Spor Kulübü Türkiye’nin en köklü, en eski camialarından biri...

Hep söylüyorum.

Karşıyaka bir spor kulübü kimliğinden daha çok bir sivil toplum örgütü görevi üstlenmiştir.

O yüzden yeri ayrıdır.

Böyle geleneği olan, hafızası güçlü kulüpler bazen geçmişiyle bugün arasında sıkışıp kalıyor.

Bu durum Karşıyaka için de geçerli.

Futboldaki istikrarlı başarısızlığa camia alışmıştı.

Ama bir tesellisi vardı.

Futbol dışında birçok branşta milli sporcu üretmeye devam eden bir kulüp Karşıyaka...

Ve hala 15’ten fazla dalda yarışmacı bir kulüp olma özelliğini koruyor.

Bu sporu sadece futboldan ibaret sanan birçok kulüp için çok değerlidir.

Haberin Devamı

Galiba bunda basketbol takımının yetiştirici, iddialı ve uzun yıllardır devam eden kalıcı başarılarının büyük bir önemi var.

Ancak bu sihir bozuldu.

Basketbol Süper Ligi'nde kadrosundaki 6'sı yabancı 7 as oyuncusu kulüpte bu sezon yaşanan mali sorunlar yüzünden ayrıldıktan sonra üst üste 10 mağlubiyet alan Karşıyaka'nın düşme hattıyla arasında yalnız 2 galibiyet fark kaldı.

Her hafta ayrı sıkıntılarla boğuşan, FIBA'nın transfer ve lisans yasaklarını aşmaya çalışırken, oyunculara da maaş ödemesi yapmak için sürekli zamanla yarışan Karşıyaka, 53 yıldır yer alıp en köklü kulüplerinden olduğu ligde uçurumun kenarına geldi.

Birincisi camia bir araya gelmeli ve kalan maçlar için tedbirler almalı.

Haberin Devamı

Bazı girişimlerin olduğunu biliyorum; takip ediyorum.

İkincisi krizi yönettikten sonra ve bağımsız olarak gelecek yıl için yapılacaklar masaya yatırılmalı.

Camianın kenetlenmesi, bir araya gelmesi, geçmişin hatalarından ders çıkararak yeni bir ruhla yola devam etmesi de çok önemli.

Benden hatırlatması...

 

 

Harvard neden Harvard?

 

DÜNYADA üniversite denince akla ilk gelen isimlerden biri Harvard.

Peki, Harvard’ı Harvard yapan ne?

Sadece Ivy League’in en prestijli üyelerinden biri olması mı?

Nobel ödüllü profesörleri mi?

CEO’lar, başkanlar, dünya liderleri yetiştirmesi mi?

Evet, bunların hepsi doğru...

Ama başka detaylar da var.

Harvard yönetimi geçtiğimiz günlerde Amerikalı orta sınıf aileler için önemli bir karar aldı.

Haberin Devamı

Ailesinin yıllık geliri 200 bin doların altındaysa, öğrenciye öğrenim ücreti yok.

Gelir 100 bin doların altındaysa, sadece öğrenim ücreti değil, konaklama, ulaşım, yemek ve sağlık sigortası da ücretsiz.

Dünyanın en pahalı ve en prestijli üniversitelerinden biri, artık ABD’li orta sınıf için tamamen ücretsiz hale geliyor.

Harvard Üniversitesi Rektörü Alan Garber’ın bu kararı açıklarken kullandığı bir cümle var:

“Okulu maddi açıdan daha fazla kişinin ulaşabileceği konuma getirmek, tüm öğrencilerin bakış açısını genişletecek ve entelektüel gelişimlerini destekleyecek.”

İşte tam da bu yüzden Harvard, Harvard.

Çünkü büyük üniversiteler, sadece en zeki öğrencileri toplayıp elit bir dünya yaratmazlar.

Aynı zamanda toplumsal dengeyi, fırsat eşitliğini ve erişilebilirliği de düşünürler.

Gerçek büyüklük, eğitimi erişilebilir hale getirebilmekle ölçülüyor.

 

 

Bu hızla teknolojiye

yetişmem mümkün değil

 

ÇİN'in en büyük elektrikli araç üreticisi ve Tesla'nın rakibi olan BYD, hızlı şarj cihazlarının son model elektrikli araçlarını beş ila sekiz dakika içinde tam şarj edebileceğini, bunun da bir yakıt deposunu doldurmak için gereken süreye benzer olduğunu söylüyor.

Teknolojide gelişmeler gerçekten de çok hızlandı.

Artık birkaç ayda bir ezberler bozuluyor; filmlerde gördüğümüz birçok şey gerçeğe dönüşüyor.

Bakalım neler olacak?

Yazarın Tüm Yazıları