İddia şu;
Erdoğan ve Bahçeli seçim tarihinin 30 Nisan’da olması için ön uzlaşma sağladılar.
Erdoğan Beştepe’deki Bahçeli görüşmesinin ardından AKP yöneticisi ve Meclis yönetiminde yer alan kurmayları ile yaklaşık iki saatlik bir toplantı yaptı.
Yine kulis bilgisine göre 30 Nisan tarihine Devlet Bahçeli’den de bir itiraz gelmedi.
Bu durumda seçimler ikinci tura kalırsa 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek.
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum’un bu konu hakkındaki yorumları da önemli.
Uçum seçim kanununda yapılan değişiklikleri hatırlatıyor ve bu düzenlemelerin geçerli olabilmesi için seçimlerin 6 Nisan’dan sonra yapılmasının şart olduğunu söylüyor. “Bu nedenle seçimler en erken 9 Nisan’a en geç 11 Haziran’a alınabilir. 30 Ocak’tan önce karar alınmaz çünkü yüzde 7 barajı yürürlüğe girmez. 9 Nisan’dan sonra karar alınamaz, çünkü o durumda 18 Haziran yasal seçim günü geriye çekilemez” diyor.
O kadar çok haber yaptık ki herkes gibi ben de sonuçları merak ediyordum.
Genel olarak insanlar mutlu, elbette itirazlar, eleştiriler var ama herkesi memnun etmek mümkün değil.
Şunu söylemem gerekir; Ben EYT düzenlemesini bir sivil toplum başarısı olarak yorumluyorum.
Şunu unutmayın.
Demokrasi seçimden seçime oy vermek değildir.
Evet; oyunuzu atacaksınız.
Size en yakın gelen partiyi, kadroyu tercih edeceksiniz.
Son günlerde nereye gitsem hep siyaset konuşuluyor.
Türkiye gibi ülkelerde siyaset gündemi belirler.
Bize bu çok normal geliyor.
Oysa yabancı medyayı izlediğimde çok farklı konular işleniyor.
Elbette Avrupa’da da siyasi gelişmeler konuşuluyor, tartışılıyor ama hiçbir ülkede bu kadar baskın değil.
Böyle olunca insanlar da siyaset dışında başka konulara odaklanıyorlar.
Örneğin dün de yazdım.
Şöyle bir model tartışılıyordu.
“Çalışanlar haftada dört gün çalışacak, aynı maaşı ve aynı sosyal yardımları alacak, ancak aynı iş yükünü taşıyacaklar.”
Aslında en cesur adımı Belçika Parlamentosu atmıştı.
Belçika’da Meclis’e sunulan tasarı 21 Kasım’da yürürlüğe girmiş, çalışanların haftada dört veya beş gün çalışıp çalışmamaya karar vermelerine izin verilmişti.
Avrupa’nın birçok yerinde benzer uygulamalar yaygınlaşmaya başladı.
Alman girişimciler daha kısa çalışma haftasını denemeye karar vermişlerdi. Almanya’nın en büyük sendikası IG Metall, işleri korumaya ve işten çıkarmaları önlemeye yardımcı olacağını savunarak kısa çalışma modeline sıcak baktığını açıklamıştı.
Pandemi sonrasında hibrit çalışmayı deneyen birçok şirket oldu.
Salgın bittikten sonra da evden çalışmaya devam eden bazı büyük şirketler var.
Ama çoğunluk hibrit bir çalışma hayatını tercih etti.
Ben hala yüz yüze iletişimden daha değerli bir şey olmadığını düşünenlerdenim.
O yüzden pandeminin en ağır günlerinde bile gazeteye gelip çalıştım.
Tabii yakın çalışma arkadaşlarım da bana uydular.
Euronews’te Josephine Joly imzalı bir makale dikkatimi çekti.
Yeterli mi?
Elbette değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da söyledi; devletin olanakları çerçevesinde bir karar verildi.
Ve gelişmelere göre yılın ikinci yarısında bir ayarlamaya da gidilebileceği söylendi.
Bir gün önce Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’yle beraberdik.
EYT konusunda işverene tazminat desteği verileceğini açıkladı.
Tabii tüm detaylar Ocak ayında belli olacak.
100 yıl sonra İktisat Kongresi aynı yerde yapılacak.
Yıllardır yazdığımız, üzerinde durduğumuz bir konu...
Aslında Türkiye Cumhuriyeti’ne ilham veren, yol çizen böylesine tarihi bir mekanın korunmuş olmasını isterdik.
Yıllar sonra orijinalinin aynısını burada görmek hepimizi mutlu edecek.
Bakan Nebati; “Nasıl ki; 1923 yılındaki kongre ülkemizin dört bir yanından farklı kesimleri temsil eden delegelerin katılımıyla yapıldıysa biz de altıncısını yine aynı yaklaşımla gerçekleştireceğiz. Tüm gayemiz, tüm gayretimiz ve attığımız her adım milli mücadele ruhundan kök bulmuş, aynı heyecanla ilerlemiştir” dedi.
Bazı konular, kişiler siyaset üstüdür.
Bir süredir yazıyorum.
Çünkü seçimler geliyor.
Her parti her seçimde bana göre listelerinin bir bölümünü yenilemeli.
Ve bunu yaparken gençlere, kadınlara pozitif ayrımcılık yapmalı.
Elbette sadece kontenjan diye bakmamak gerekir.
Siyasete uygun, Meclis’e katkı verecek insanları bulup çıkarmamız da lazım.