Ve örnek modellerle yaralar sarılmıştı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde “Bir kira bir yuva” kampanyasına binlerce İzmirli katılmıştı.
Bana göre Türkiye’ye örnek bir projedir.
Depremde evini kaybetmiş yurttaşlar ile kira desteği vermek veya boş durumdaki evini kullanıma açmak isteyen kişileri buluşturan “birkirabiryuva.org” ile 12 milyon liralık katkı sağlandı. Kampanyayla 354 kişi kira desteği vereceğini, 382 kişi evini paylaşacağını söyledi.
Bu rakamlar her saat, her gün artıyor.
Ben İzmirlilerin bu süreçte de yaraların sarılmasında büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer deprem anından hemen sonra bölgeye gitti.
O gecenin görüntüleri önümüze düştükçe dehşete kapılıyoruz.
Türkiye tarifsiz bir acı yaşıyor.
Bu yaraları sarmak uzun sürecek.
Uzmanlar uyarmaya devam ediyor; çünkü Türkiye bir deprem ülkesi ve ülkenin üçte ikisinden fazlası için benzer bir tehlike sözkonusu...
Körfez depreminden ders almadığımız ortada...
İmar aflarıyla daha da kritik hale gelen bu iskan sorunu bence Türkiye’nin gündeminde uzun yıllar kalmalı.
Değerli olan budur.
Öyle öğrendik, öyle öğrettik, öyle yaptık.
Büyük bir felaket yaşıyoruz.
Acımız tarifsiz...
Bu yaraları sarmak için zamana ihtiyacımız var.
Ve elbette büyük bir kaynağa...
Devlet elinden geleni yapacaktır, olanaklarını vatandaşı için harcayacaktır.
Belki de o yüzden İzmir’de zaman zaman yaşadığımız o küçük depremler sonrası hep bu diyaloglar aklıma gelir.
Ve her küçük depremin açığa çıkan enerjiden dolayı iyi olduğunu düşünürüm.
Tabii son yaşadığımız deprem faciasının şiddeti ve boyutu düşünüldüğünde bizim yaşadıklarımızla kıyaslanmayacak kadar büyük olduğunu anlıyoruz.
Peki biz böyle bir dehşeti yaşarsak ne olacak?
Aslında Prof. Dr. Naci Görür bunun cevabını veriyor; “99 senesinden itibaren her an olmak kaydıyla 30 yıl içinde depremin olma olasılığı yüzde 62. Biz 23 yılını geçirdik. Yüzde 62 olasılık 70’lere çıktı. Artık uzatmalara oynuyoruz...”
Uzatmaları oynayan sadece İstanbul mu?
Ve her seferinde dedim ki...
“Devletin vatandaşıyla barışmasına, el sıkışmasına itirazım yok. Ama imar aflarına karşıyım...”
Ben böyle yazınca birkaç yerden çıktığı belli olan binlerce mesajlar geldi.
İçinde hakaretler de vardı, ağır yorumlar da...
Ben yine doğru bildiğimi yazmaya devam ettim.
Devletin vatandaşıyla barışmasına kimin itirazı olabilir.
Bilim Akademisi Üyesi ve Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür’ü uzun yıllardır takip ediyoruz.
Ve biliyoruz ki; her fırsatta Türkiye’yi uyardı.
Sadece Görür değil tabii; Türkiye yer bilimi konusunda deneyimli isimlere sahip...
Görür; hem 2020’deki Elazığ, hem de 2022’deki Zonguldak depreminin ardından Kahramanmaraş bölgesindeki olası depremlere dikkat çekmişti. Pazarcık’taki depremin ardından da sosyal medya hesabından, “Bu depremin gelmekte olduğunu yerbilimciler olarak söyleye söyleye, yaza yaza dilimizde tüy bitti. Hiç kimse ne diyorsunuz diye tepki bile vermedi” demişti.
Naci Görür, Hande Fırat’ın sorularını cevaplamış.
Diyor ki; “Fark ettim ki Elazığ bir deprem kentinde yaşadığını bilmiyor. Depremin geleceği belli. 2003 yılında kolları sıvadım, Vali, Kaymakam hepsiyle konuştum, konferanslar verdim. Bingöl, Adıyaman ve Malatya’nın da tehlikede olduğunu anlattım. Devlet Planlama Teşkilatı’na proje hazırladım. Kıvrandım, dilimde tüy bitti, 7 yıl uğraştım. 2010’da Elazığ depremi oldu.”
Dedi ki; “Bu deprem 17 Ağustos 1999 depreminden sonra en büyük deprem. Maalesef o büyüklükteki depremi yeniden yaşıyoruz. Hep ‘Marmara’da deprem ne zaman olacak’ diyorduk. Türkiye’de yaşıyorsak maalesef bu depremlere hazır olmamız gerekiyor.”
İzmir depreminin görüntüleri hala hafızalarımızda duruyor.
Ki bu deprem; İzmir’den çok daha şiddetli ve uzun sürdü.
Sadece Türkiye’de değil; yakın ülkelerin tamamında hissedildi ve oralarda da can ve mal kaybı var.
Tablonun ağır olduğu bir gerçek...
Evet; gerçek bu...
Türkiye’de yaşıyorsak depremlere karşı hazır olmamız gerekiyor.
Bir yandan da birçok çocuk gibi Harry Potter’ın kitap dizisini okudu ve çok sevdi. Ben de onunla birlikte serinin tamamını okudum, filmlerini de birkaç kere izledik.
Ve bir gün Youtube’da Watford’da film çekimlerinin yapıldığı alanın hemen yanına yapılan Harry Potter Stüdyoları’nı gördü.
Sinema okumuş, film endüstrisinin gücüne inanın biri olarak hep fırsat kolladım.
Ve sonunda Atlas’ı da alarak Warner Bros Şirketi’nin açtığı Harry Potter Müzesi’ne gittik.
Tüm zamanların bana göre en başarılı film serilerinden biri Harry Potter filmleri ve bir kez daha anladım ki, iyi bir şey yaptığınızda dünyanın her yerinden insanlar gelip sizi buluyor.
Harry Potter filmlerini dünya çapında bu kadar popüler yapan özel efektler ve animatronikler yani multidisipliner teknolojiler olmak üzere yakından korunan bazı sırlar...