Paylaş
Hele de Kıbrıs'ta yaratılmak istenen bu iyimserlik bir de Türkiye'nin AB üyeliği süreci çerçevesinde değerlendirilip, kamuoyunda "Kopenhag Zirvesi'nde takvim alacağız" yorumu ile birleştirilince işler iyice çığrından çıkıyor. Bunlardan bana ne mi? İyi de borsadaki yükselişin sadece ve sadece AKP'nin tek başına iktidarı ile ilgili olduğunu mu sanıyorsunuz?
Bugün İMKB ile ilgisi olan kime sorarsanız sorun Ekim ayı başından bu yana yaşanan ve geçen hafta iyice dikkat çeken yükselişin ana ekseninin AB ve Kıbrıs olduğunu söyleyecektir. O zaman da sağlıklı yatırım için AB ve Kıbrıs meselesinin yatırımcı açısından analizini yapmak şart oluyor.
Mevcut duruma baktığımızda şunu görüyoruz:
* Türkiye Kopenhag Zirvesi'nden bir takvim alma umudu içindedir.
* Bu takvim denilen meretin Saatli Maarif Takvimi olmadığı açıktır
* Ama Türkiye'nin kendi başına sardığı bu dert ile AB üyelerine "Madem öyle size takvim verelim mi, versek mi, yoksa bir baksak mı ya da biraz daha düşünsek mi" deme şansı tanımıştır. (Aferin bize. Yine becerdik)
* AB Konvansiyonu Başkanı d'Estaing (ki bu şahsın görevi AB'nin genişleme süreci üzerine çalışmaktır) Türkiye'yi şok eder nitelikte bir açıklama ile Türkiye üye olursa ortada AB diye bir şeyin kalmayacağını söyledi. (Bizi iyi tanıyor galiba)
* Bu zata aradan daha saatler bile geçmeden Fransa'nın muhafazakar partisi ve AB'nin Genişlemeden Sorumlu eski Komiseri Verheugen'den destek geldi.
* Bu süreçte sadece Yunanistan Türkiye'nin yanında yer alan açıklamalarla gündemdeydi.
* Bu arada BM'nin "mucize" Kıbrıs planı ile ilgili raporu Kıbrıs Rum Kesimi basınından öğrenerek işin "ciddiyet" derecesi hakkında bilgi sahibi olduk. (adamlar sayfa sayısına kadar her şeyi önceden biliyorlar. Olur mu böyle)
* Meseleyi en yakından bilen insanlar (ben değil) Mümtaz Soysal ve Rauf Denktaş (kendisine acil şifalar diliyoruz) ihtiyatlı açıklamalar yaparken biz anlayamadığım bir coşma durumu içindeyiz.
* Planda, benim anladığım kadarıyla, en temel sorun egemenlik hakkı ve bununla ilgili de yeni bir şey yok sanki.
* Biliniyor ki kısa süre sonra biz istesek de istemesek de Güne Kıbrıs AB üyesi olacak
* Yunanistan da Türkiye'nin AB üyeliğini desteklemesinde Kıbrıs ile ilgili çıkarların yatığı ortada.
Yani manzara-i umumiyeye bakıldığında Türkiye'nin iç ve dış politikasında kırılma noktası olan Kıbrıs ile ilgili asıl sıkıntının şimdi başladığı görülüyor. Ama daha önce de söylediğimiz gibi borsa yatırımcısı için risk henüz başlamadı.
AKP liderinin yurtdışı temasları, basınımızın iyimser yorumları, Fransa'da suçüstü yakalanan AB siyasi elitinin durumu örtbas etme çabaları ve bu çerçevede Türkiye'yi sözde destekler açıklamaları falan derken Kopenhag zirvesine kadar bahar rüzgarlarının esmeye devam edeceği ortada.
Ama sonrası için şahsen çok iyimser olamıyorum. Kopenhag dağı fare doğurabilir, "mucize" BM planı fos çıkabilir ve Türkiye yine kendi halinde boş mide ve boş umutlarla kalabilir. O nedenle Kopenhag zirvesi öncesi piyasada bir satış dalgası gelmesi olasılığını yüksek görüyorum. Hatta belki de piyasanın devleri şimdiden bu operasyona hazırlanmaya başlamış bile olabilirler.
Yani onlar piyasayı suni şekilde şişirip, piyasa deyimi ile "gel-gel" yaparken, çoktan portföylerini sahte umutlarla piyasaya koşan küçük yatırımcının sırtına yıkmış olabilirler. Ve zirve sonrası sahte bahar havasının ardından tüm heybetiyle kara kış gelince 200'deki çöküşten daha büyük bir enkazla karşılaşabiliri. Ama kısa vadede yönün hala yukarı olduğunu söylemek de boynumuzun borcu.
Paylaş