Paylaş
100 yıllık mesele 3 ayda çözülemez demiştik ya ondan. Türkiye Kıbrıs konusunda kendi ayağına kurşun sıktı. Davos toplantısıları sırasında Baybakan Erdoğan’ın BM Genel Sekreteri Annan’dan aldığı ya da aldığı iddia edilen taahhütlerin bir işe yaramadığı ortaya çıktı. Türk tarafı New York'a bir kaç ay öncesine kıyasla daha bir eli kolu bağlı şekilde gidiyor.
Temelde iki sıkıntı noktası var:
1- Annan’ın müzakerelerin 10 Şubat’ta başlamasını öngören mektubunun daha önceki Kıbrıs planı ile herhangi bir farkı yok. Annan önce ne diyorsa hiç değişmeden, değiştirmeden yine aynı şeyi söylüyor.
2- Müzakerelerde anlaşılmayan boşlukların annan tarafından doldurulacağı belirtiliyor. Bu kimilerine göre 7 bin sayfalık bir boşluk anlamına geliyor. Bu boşluk bir iki gün içinde dolamayacağına göre zaten önceden hazırlanmış anlamına geliyor.
Planın ne olacağı nereye çıkacağı başından bu yana az çok biliniyor. Bu nedenle de Eğer hem Türk hem de Rum tarafı masaya oturursa görüşmeler sonrasında planın referanduma götürülmesi de kesinleşecek.
Türkiye’nin oynadığı tehlikeli kumar da buada ortaya çıkıyor. Kıbrıs karşılığında AB üyeliği için müzakere takvimi. Ama Kıbrıs’ta razı olduğumuz/olacağımız bu sonuç ya müzakere takvimini getirmezse? Risk bu.
Kimse ortada kalmış bir ülkenin riskinin ortağı olmak istemez. Yaşadığımız şey de tam anlamıyla bu. Unutmayın piyasalar da siyaseti yakından izliyor. Üselik onların kabedeceği şey daha reel: Para!
Paylaş