Paylaş
Raporda Türkiye ekonomisi için 2005 yılındaki en büyük riskin ne olduğu tartışılıyor önce. Ve geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ABD Merkez Bankası Fed’in faiz politikasının Türkiye (ekonomisi değil) piyasaları üzerinde en büyük riski oluşturduğu belirtiliyor. Ama uzun vadede bakıldığında ABD’deki faiz artırımının dünya ekonomisi çerçevesinde de “normalleşme” anlamına geldiği için Türkiye ekonomisi üzerinde de kalıcı bir etki bırakması makro ekonomik reform sürecini devam ettiği müddetçe sözkonusu değil.
Raporda, “dün açıklanan enflasyon verileri ile birlikte Türkiye’nin yüksek enflasyon sorununun sona ermeye başladığı kesinleşti” deniliyor. Şubat ayı enflasyonunu pratikte bir önceki aya göre aynı kaldığı, böylelikle yıllık enflasyonun yüzde 8,7 seviyesine gerilediği belirtiliyor.
Cari açık meselesinin (ülke olarak aldığımızın sattığımızdan fazla olması meselesi) risk oluşturmaya devam ettiğinin ama yüksek büyüme oranları sayesinde bu açığın kapatılabileceğinin vurgulandığı rapor, para politikası için şe şunları söylüyor:
“Merkez Bankası’nın son yaptığı faiz indirimlerine rağmen hala sıkı para politikası uygulanıyor. Hatta Merkez Bankası’nın seri faiz indirimine gittiği Geçen eylüle kıyasla bakılırsa… Likiditenin açık piyasa işlemleri ile ölçüldüğü göz önüne alınırsa, Merkez Bankası 2003 sonunda 12 milyar YTL olan açık piyasa işlemlerini geçen ay 1.3 milyar YTL azalttı.”
“Reel faizler arasındaki farklar yatırımcıların Türkiye ilgisini sürdürecek.” Rapor bu sözlerle devam ediyor ve “dünya çapında sıcak paranın yönünde bir değişiklik olsa bile Türkiye yüksek reel faiz vermeye devam ettiği için sıcak para sıkıntısı çekmeyecek” diye devam ediyor. Son bölüm ise dezenflasyon sürecine ayrılmış:
“Bizce” deniliyor raporda, “Türkiye’deki enflasyonun düşüş süreci sadece rakamlardaki bir hareket değil hayati bir mesele olarak algılanıyor. Bu sürecin devam edeceğini düşünüyoruz. 2005 yılı sonunuda enflasyonunu yıllık yüzde 6,7’ye gerileyeceğini ve 2006 sonunuda da yıllık yüzde 3.6’ya ineceğini öngörüyoruz.”
İşte bu da en iyimser bakışlardan biriydi.
Dünyadan Türkiye ekonomisi ve piyasalarının görünümü “özetle” böyleydi. Haftaya ise dünya ekonomisini tartışacağız.
Önce “Yakın Tehlike: ABD ekonomisi ve faizleri”.
Arkasından “Uzaktaki Dev: Çin ekonomisi yükselişi kadar düşüşü de sancılı”.
Çarşamba günü ise girmek için can attığımız AB’de ekonomi ne durumda meselesine göz atacağız: “AB: ne sunuyor ve ne istiyor?”…
Perşembe günü ise, petrol fiyatlarının nerelere gidebileceği konusunda birkaç alternatif sunmaya çalışacağız, siyasi senaryolarla birlikte elbette…
Cuma ise İslam Dünyası’nın ekonomik gücü konusunda bir şeyler karalama ihtimalimiz epeyce yüksek.
İnşallah…
Paylaş