Paylaş
Ama işin görünmeye bir tarafı var ki o da bayağı bir can sıkıcı olmaya başladı. Hazine’nin borçlanma maliyetinden bahsediyoruz. Nisan ayı başında % 22 seviyesinde olan faizler şimdilerde yüzde 26 seviyesinde. Basit bir hesap yaparsak Hazine’nin nisan ayından bu yana iç borçlanmasına ödediği reel faiz neredeyse 14 puan seviyesinde. Böyle olunca da bankaların bugünkü ihalelerde Hazine’ye neden borç vermeye bu kadar iştahlı olduğu ortaya çıkıyor. Böyle bir getiriyi bir daha bulmaları mümkün değil çünkü.
2003 yılı boyunca ve 2004 yılının ilk üç ayı içinde uzun vadeli gösterge faizin sürekli olarak gecelik fonlama maliyetinin altında şekillendiğini izledik. Arada yaşanan çıkışlar da fazla uzun süreli olmadan atlatıldı. Gösterge faizin fonlama maliyetinin altında olması ise bankaların yaptığı bir fedakarlık değil. Çünkü uzun vadede faizin daha da düşeceğini ve sonunda kar yazacaklarını biliyorlar.
Ama bugünlerde yüzde 24.6 seviyesinde olan fonlama maliyetinin 2 puan üzerinde faiz rakamları ile karşılaşıyorsak bunu nasıl yorumlamalıyız. Gelecek beklentileri mi kötüleşti, bankalar artık faizin yükseleceğini mi düşünüyor?
Öyle olmadığını son ekonomik verilere bakarak rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Faiz dışı fazlada son iki aydır izlediğimiz performansa ek olarak kapasite kullanımı, sanayi üretimi, turizm gelirleri gibi bütçe performansı açısından hayati öneme sahip alanlarda Türkiye ekonomisi gayet iyi bir performans sergiliyor.
Bu arada cari açığın yarattığı endişe de hem kurdaki yükseliş hem de tüketimi kısmak için alınan bazı yarı-resmi önlemlerle piyasaların risk listesinden çıkmış durumda.
Yani piyasadaki genel duruma bakınca hem enflasyon hem de diğer makro ekonomik veriler Merkez Bankası’nın bir faiz indirimi yapmasını gerekli kılıyor. Bu maliyetlere daha fazla katlanmak gereksiz çünkü.
Paylaş