İkinci tezkere umudu ya da barışın bedeli olur mu?

Kaynağı olmayan harcamalarla ekonomik programı sarsan, IMF ile ilişkileri darbuka misali geren, milletin muhalefetine rağmen Irak operasyonuna başından bu yana dahil olma heveslisi olan ve bunun koşulunu da paraya bağlayan bendim. Ayrıca yeni vergi yok deyip tezkere Meclis’e takılınca, bir telaş, acı ilacı boğazınızdan aşağı akıtan da benim. Çünkü ben ABD askerlerinin Türkiye’ye gelmesine karşı çıktım. Öyle mi?

Haberin Devamı

Hafızamız ne kadar zayıf... Ve meseleleri değerlendirirken ne kadar sığ bakıyoruz... Son günlerde para ve sermaye piyasalarının savaş ve tezkere konuları çerçevesindeki hareketlerini değerlendirirken yanlış bilgi ve geçmişe yönelik değerlendirme eksikliğinden kaynaklanan yorumlar ortalığı toz duman ediyor.

Sapla saman birbirine karışıyor. Neredeyse Türk halkını barış istediği için cezalandırmaya varan bir tutum söz konusu. Kişisel siyasi ihtiraslarını yabancı bir ülkenin yayılmacı planlarıyla aynı düzlemde götürmeye çalışırken halk engeline takılanlar, beceriksizliklerini gizleyip 2003 bütçesi ile gırtlağımıza sokulmaya çalışılan son acı ilacın; borsadaki çöküşün, faizlerdeki ve dolardaki çıkışın faturasını da tezkereye ret oyu veren milletvekillerine ve bu tezkereye hayır diyen geniş halk kesimlerine kesme gayreti içinde. Sanıyorlar ki siyasi beceriksizliklerini bu şekilde gizlemeyi başarabilirler. Ama bu yolu tercih edenler güneşin balçıkla sıvanmayacağını da unutmamak zorunda... İzliyoruz piyasaları ne olsa. Ve yazıyoruz ...

Haberin Devamı

Bir Piyasa öyküsü:

Tezkerenin iptaline kadar olan süreci denklem haline getirip bir kere daha hatırlayalım:
Savaş beklentisi, çöküş;
Tezkere ve yadım beklentisi, yükseliş;
Tezkerenin iptali, çöküş...
Yukarıdaki denklem durumumuzun en veciz tanımlaması . Ama gelin biz bunları biraz daha açalım.
Bütün piyasalar ABD’nin Irak operasyonu ile ilgili takviminin yapraklarının azalmaya başlamasıyla bitkisel hayata girmedi mi? Borsa 10 bin puanı altına geldi, dolar bir milyon 660 bin liranın üzerine çıktı. Faiz oranları yüzde 62-63 civarlarındaydı...

Ardından ABD’nin Irak’ı kuzeyden de kuşatma, maksadıyla Türkiye ile pazarlık masasına oturdu. Ama Türkiye bu kez zararlarının karşılanmasını isteyince bir azarlık süreci başladı. Pazarlık sürecinin başından bu yana Türkiye’ye 6-10 milyar dolar arası hibe ve 20-30 milyar dolar arası ucuz maliyetli ve uzun vadeli bir kredi olanağı sağlanacağı umuluyordu. Bu beklentinin gerçekleşmesi durumunda iç borç faizinin düşmesi sağlanabilecek, belki 2003 yılı için bir borç takası ile hükümetin eli rahatlayacak gibi hesaplar yapılıyordu. Tüm bunlar da hem savaşın olası zararlarının atlatılması hem de krizdeki ekonomi için bir “can suyu manasına” geldiği için piyasaları coşturdu.

Haberin Devamı

Az da olsa yoluna girmiş bir finans sistemi ve dar gelirli halk için çok ağır sonuçları da olsa sağlam bir ekonomik program ile işe başlayan ama üç ayda türlü beceriksizlikle bu yapıyı dumura uğratan AKP hükümeti için ABD’nin sunduğu paralı askerlik önerisi çölde vahaya rastlamak gibi bir şeydi...

Kritik hata

Bu arada 2002 eylül ayından bu yana tamamlanamayan dördüncü gözden geçirme için Türkiye’de bulunan IMF heyeti ile görüşmeler de bir yandan devam ediyordu. Hükümet tüm uyarılara rağmen kaynak bulmadan açıkladığı emekli zamları, seçilmeden önce tartışmaya açtığı bağımsız kurullar meselesi ve yüzde 6.5 oranındaki faiz dışı bütçe fazlası oranları gibi argümanlarla IMF görüşmelerini de kırılgan ve kritik bir noktaya getirmişti. Görüşmeler başladığında bu kez de bütçe rakamları üzerinde bir tartışma başladı.

Haberin Devamı

Seçimler sonrasında “yeni vergi yok sözü” veren hükümet seçmenine hoş görünmek için reel kaynaklar yerine afaki rakamlarla bütçeyi oluşturmaya çalıştı. Verdiği sözleri bir an önce yerine getirmek yerine IMF ile zaman pazarlığı yaptı. Bu arada IMF’ye karşı elindeki Kuzey cephesi ve ABD yardımı kartını da masaya sürdü. İşte hükümetin bu süreçte yaptığı önemli ekonomik yanlışlıklardan biri de bu oldu. Türkiye’deki ekonomik program IMF için bir anlamda prestij programı olduğu için de hükümetin bu talepleri ister istemez olumlu karşılandı.

Ama IMF heyetinin de ekonomik programda ayak sürüyen hükümete karşı “Elbette bu savaş bitecek, o zaman elimize düşersiniz elbette” diye diş bilediği de ekonomi kulislerinde konuşuldu. Yani savaş tehdidi ve ekonomik yardım olmayacak bir sonraki gözden geçirmede hükümete sıfır taviz verileceği tahmin edildi.

Haberin Devamı

Daha önce defalarca yazdık, eğer hükümet dördüncü gözden geçirmeyi ABD ile yürütülen görüşmelerle paralel hatta angaje sürdürmese ve bir an önce, Irak savaşı kapıya dayanmadan tamamlamış olsaydı o zaman ekonominin genel durumu daha iç açıcı bir görüntü sergileyecekti.

Mevcut durum..

Hükümet tezkerenin Meclis’te kabul edilmemesi ile birlikte büyük ikramiyeyi kaçırmakla kalmadı üstüne üstlük bir de IMF’nin kucağına öncekilerden daha “sert” bir biçimde düşmüş oldu. Pazartesi günü apar topar açıklanan 2003 bütçesi ile AKP, 15.7 katrilyonluk gelir hedefini vatandaşın sırtına yükleyerek seçmenine verdiği bütün sözleri de çiğnemek zorunda kaldı.

Fakat hayretle izledik ki hükümet yukarıda saydığımız süreci kendisi var etmemiş, ABD ile içinden çıkılmaz bir pazarlığa girmemiş, IMF ile ipleri kendisi germemiş gibi ekonomideki olumsuz gidişin yükünü tezkereye ret oyu veren milletvekillerine ve “ABD askerine hayır” diyen halk kesimlerine çıkartıyor. En veciz biçimiyle söyleyelim: Yemezler!

Haberin Devamı

Denkleme ek: İkinci tezkere

Savaş beklentisi, çöküş; tezkere ve yadım beklentisi, diriliş; tezkerenin iptali, çöküş... Bu denkleme şimdi yeni bir ek yapma zamanı: İkinci tezkere beklentisi, toparlanma...
İkinci tezkere beklentisi Çarşamba günü AKP’nin önde gelen isimleri tarafından telaffuz edilmeye başlandı. Recep Tayip Erdoğan, Cüneyd Zapsu, Abdullah Gül, konuşmaları sırasında çeşitli vesilelerle yeni bir tezkerenin Meclis’e gelebileceğinin işaretlerini vermeye başladılar. Bu da piyasaların Pazartesi günü gerilediği seviyelerden toparlanmasını sağladı.

Borsa 10 bin-10 bin 500 puan bandını 500 puan kadar yukarı taşıyarak 10 bin 500-11 bin bandına oturdu. Faiz yeniden yüzde 60’ın altına inip piyasanın en çok işlem gören kağıdı olan 28 Ocak 2004 kağıdında yüzde 59 oldu. Dolar ise bankalar arası piyasada yeniden 1 milyon 600 bine doğru hareket etmeye başladı. Sabah en iyi alış kotasyonu 1 milyon 615 bin lira seviyesindeydi.

Yeni ek, yeni riskler demek

Ama bu ekle birlikte yeni riskler de konuşulmaya başlandı.

- AKP bölünecek mi sorusu bu risklerin en başta geleni . Cünkü Erbakan Hoca bir yandan Mehmet Ağar bir yandan  ve ne pahasına olursa olsun Meclis’te temsil isteyen Uzan’a kadar herkes yaralı AKP’nin tepesinde dönmeye başladı...

- Bu olmasa bile tezkereyi n çok sahiplenen ve grup konuşmasında “Tezkere bir anlamda güven oyudur” dediği rivayet edilen Tayyip Erdoğan’ın tezkere yenilgisi sorası paramparça olan parti disiplinini yeniden tesis edip edemeyeceği bir başka soru.

- 9 Mart’ta Siirt’te yapılacak seçimlerde DEHAP’ın CHP’yi desteklemesi durumunda Erdoğan’ın Meclis’e girememe olasılığı olduğu da konuşuluyor piyasa kulislerinde.

- Diyelim Erdoğan seçildi, Meclis’e girdi, başbakan oldu ve ikinci tezkere Meclis’e geldi. Bu kez geçeceği de garanti değil.

- Ayrıca Tezkere geçse bile  ABD’nin vereceği yardımın nasıl ve nerede kullanılacağı bir başka sorun. Yine bugün Erdoğan eğer anlaşma olur ve para gelirse hükümetin vatandaşa bir sürpriz yapabileceğinden dem vurdu. Yani “denize düşen yılara sarılır” misali Pazartesi apar topar açıklanan bütçedeki bazı gelirlerden, taşıt ve emlak vergileri, vazgeçilebileceğini hükümetin bunları geri çekebileceğini söyledi. Yani değişen bir şey yok, popülizme ya da yalana devam...

- Oysa ondan birkaç dakika önce başka bir yerde Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener bu zamları geri çekmenin söz konusu olmayacağını söylemişi. Hadi bakalım iki başlılık yeniden.

Tüm bu veriler bir araya getirildiğinde piyasaların şu an bulundukları noktadan bir adım ileriye gitmesi pek olası değil. Hatta bu gün izlediğimiz toparlanma tek bir olumsuz haberle yerle bir olma olasılığına gebe. Denklemin son noktasında yine “maalesef”li bir cümle kurmak zorundayız:
Maalesef siyaset riski, savaş riskinin yerini almış durumda.
Siyaset riskinin kod adı ise RTE...

Yazarın Tüm Yazıları