Paylaş
Bu sabah elektronik posta iletilerimi kontrol ederken oldukça ilginç bir ileti ile karşılaştım. Hani ben bir kaç gündür ABD ekonomisi ve dünya ile ilgili bazı noktalara dikkat çekiyorum ya; bu mesaj da aynı meseleye başka bir açıdan yaklaşmış.
Şöyle ki: "Eğer geçen yıl 10.000 USD tutarında Nortel hisse senedi almış olsaydınız, yatırımınızın bugünkü değeri 490 USD olurdu. Aynı parayı Enron hissesine yatırmış olsaydınız, paranız bugün sadece 160 USD ederdi.
Eğer 10.000 USD'lik Worldcom hissesi almış olsaydınız geçmiş olsun... Günümüz itibariyle 50 USD'den daha az tutardı.
Halbuki aynı paraya (10.000 USD) Budweiser alsaydınız (biranın kendisi, hisse senedi değil), aldığınız biranın tümünü içseydiniz ve boşları her bir şişesi 10 Cent olarak iade etseydiniz, elinize 2.140 USD geçerdi. Üstelik içtiğiniz bira da yanınıza kar kalırdı. Demek ki en akıllıca yatırım içip güzelleşmek ve atıkları çevreye kazandırmaktır"
Bunaltan seanslar
Şimdi okuyucularımdan hiç bir şekilde gerçeği saklamamayı düstur edindiğim için şunu söylemek zorundayım. Bu hafta borsada etkili olan pek fazla şey yoktu. Altı aylık kar rakamları ile ilgili beklenti / spekülasyon / dedikoduların hareketlendirdiği hise senetleri dışında piyasada toplu bir hareket izlemedik. Duruma şu şekilde de bakmamız mümkün, piyasanın büyük oyuncuları yeniden kafalarını kaldırmaya başladı.
Piyasayı tam olarak hareketlendirmeseler de en azından havayı koklamaya ve küçük küçük operasyonlara tansiyonu ölçmeye çalışıyorlar. Tabi, göz var izan var, bu hareketin çok uzun ömürlü olmayacağı da ortada. Endekste üst sınır 11.500. Hadi biraz daha pay verelim taş çatlasa 12.000 puan. Yani hayal kurmaya gerek yok. Yakıtımız da rotamız da şimdiden belli.
Derviş'in tavrı borsada yönü belirler
Kısa vadede ise piyasaların yeni bir gündem maddesi var çok şükür: Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş'in siyasi manevraları.
Sayın Derviş'in siyasetçi olmadğı söyleniyor ama ben niyeyse tam tersini düşünüyorum.
Bugüne kadar gördüğüm en yetenekli (belki de arkası sağlam olduğu içindir) politikacılardan biri. Duruma bir baksanıza "istifa et" deniliyor ama o istifa etmiyor. "O zaman azledelim" deniliyor kimsenin gücü onu azletmeye de yetmiyor. "Tamam bari diğer partilerle görüşme" deniliyor, ama o ANAP, CHP, DYP, YTP, AKP, HTTP, FTP, FRP, WWW; önüne kim gelirse onunla şemsiyeyi büyütmeye çalışıyor.
Bütün siyasi partiler de ikballeri Derviş'e bağlıymış gibi "efendim kendisi bize yakışır gelsin hatta başa geçsin" diyerek Hint kumaşını iyice bulunmaz hale getiriyor. Durumun en net ifadesi şu: "Kim ne derse desin görev başındayım. IMF'ye verilen Niyet Mektubu'nun altında imzam var. Adamlar beni istiyor". Bu seçimde en çok oyu kimin alacağının hiç öemi yok. Seçimin tek bir galibi olacak. Kemal Derviş.
İstifa edecek mi?
Şimdi bunları neden yazdım diye soranlar olabilir. Önümüzdeki dönemde siyaset borsayı belirlemeyecek mi? Belirleyecek. Siyaseti kim belirleyecek peki? Dedik ya Kemal Derviş. Bu aralar piyasada Derviş'in bir kaç gün içinde istifasını açıklayabileceği ya da azil sürecini hızlandıracak girişimlerde bulunacağı dedikoduları dolaşıyor.
Bu çerçevede gelecek hafta herkesin gözü kulağı Derviş'te olacak. O nedenle büyük olasılıkla tedirgin bir hafta geçireceğiz. Ama olur da hafta içinde Derviş istifa ederse bu kez de adresini nasıl belirleyeceği piyasaların tartıştığı konu olacak. Hel halükarda gelecek hafta Derviş haftası olacak.
Paylaş