Paylaş
Siyasi gelişmeler yeniden piyasalar üzerinde etkili olmaya başladı. Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki son gerginliği bir yana bırakalım. Bugünün en önemli siyasi gündem maddesi ise bir kaç gündür siyasi kulislerde üstü kapalı konuşulan ve dün nihayet ABD’nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ın sözleriyle ortaya çıkan “Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Suriye ziyareti”ne yönelik eleştirilerdi.
Edelman dün Bursa’da bir konuşma yaparak şunları söyledi: “Suriye konusunda söylenecek şey, uluslararası camianın, BM’nin kararı gereği tamamen fikir birliğinde olmalarıdır. Umarız, Türkiye de uluslararası camianın içinde yer alacaktır. Tabii ki bu uluslararası camiaya uyup uymamak konusu, Türkiye'nin kendi kararıdır''
Bu sözlerin gerçek durumu ne kadar yansıttığı tartışılır. Örneğin Türkiye de BM’nin Suriye’nin Lübnan’dan asker çekmesini isteyen 1559 sayılı kararını kabul eden ülkelerden. Bu ziyaretin Lübnan ya da benzer bir konu ile de ilgisi yok. Ama ABD Türkiye’yi kesin ve net olarak kendi yanında görmek istediği için bastırıyor. Hatırlatalım iki hafta kadar önce İran Cumhurbaşkanı Hatemi’nin Türkiye’yi ziyaret etmek istediği ama aynı nedenlerle Türkiye’nin bu talebe olumsuz yanıt verdiği konuşulmuştu. Şimdi tüm siyasi analistler Türkiye’nin bu yeni isteğe nasıl yanıt vereceğini tartışıyor. Eğer Türkiye, ABD’nin “tavsiyesini” dinlemezse ABD Türkiye ilişkilerinde yeni bir gerginlik başlayabilir.
Anayasa Mahkemesi’nin yabancıların Türkiye’de mülk edinmesini kolaylaştıran yasayı iptali de piyasayı rahatsız eden gelişmeler arasında. Gerçi Anayasa Mahkemesi hükümete yasal boşluğu doldurması için üç ay süre verdi ama AB uyumu çerçevesinde çıkarılan bu yasanın iptali pek hoş değil.
Ya da 1 Nisan’da uygulamaya başlayacağımızı yeni Türk Ceza Yasası... AGİT dün Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e bir mektup göndererek yasadaki bir çok maddenin değiştirilmesi gerektiğini ifade etti. Yeni yasanın basın özgürlüğünü kısıtlamakatan vatandaş haklarına kadar bir çok alanda “geriye dönüş” anlamı taşıyan maddelerle dolu olduğu eleştirilerini ise son bir iki gündür artan bir sıklıkta duyuyoruz.
Bu işin en net görünen kısmı. Oysa konuşulmayan başka sıkıntılar da mevcut. Örneğin, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül bir hafta önce kendisine sorulan bir soru üzerine Kuzey Irak’ta bin 500 Türk askerinin bulunduğunu söyledi. Bu söz şimdi uluslararası siyasette “Türkiye bin 500 askerle Kuzey Irak’a girdi” şeklinde yansıtılmaya başlandı. Bugünkü ulusal gazetelerde yer alan Kuzey Irak’taki Türk tankları haberlerini de bu çerçevede değerlendirmek lazım. Yani çok yakın bir sürede Türkiye ile ilgili tartışmalara bu gelişme de eklenecek.
Bu arada Bankalar Yasası ile ilgili sıkıntı bir türlü aşılamıyor. Sıkıntının ne olduğunu Garanti Yatırım’ın bugünkü günlük bülteninden aktaralım:
“IMF ile yeni stand-by’ın imzalanabilmesi için ön koşul niteliğindeki yasal düzenlemelerden olan Bankacılık Yasası ile ilgili bazı sorunların aşılamadığı yönündeki haberler basında yer almaktadır. Uzlaşmazlık noktalarının başında,
1- Sorunlu bankaların Fon’a alınıp alınmayacağı geliyor. BDDK sorunlu bankaların Fon’a alınmasına son verilmesi yönündeki görüşünde ısrar ederken, Hazine IMF’nin görüşleri doğrultusunda mevcut uygulamanın devamını istiyor.
2- Diğer bir uzlaşmazlık noktası ise mevduat sigortası priminin kimin tarafından belirleneceği konusunda. TMSF ve BDDK ayrı ayrı oranı kendilerinin belirlemesi gerektiğini savunuyorlar.
3- Üçüncü uzlaşmazlık noktası da halen murakıplar tarafından yürütülen denetime diğer uzmanlık birimlerinin de katılıp katılmayacağı oldu. Mevcut sistemin devamını isteyen BDDK’ya karşılık IMF İmar Bankası olayının örnek göstererek denetim sisteminin değişmesini istiyor. Yasanın Meclis’e gelmesi önümüzdeki haftaya kalmış görünüyor.”
Vergi reformu ve Sosyal Güvenlik reformlarını ise daha tartışmaya bile başlamadık. Gelirler Genel Müdürü Osman Arıoğlu Sosyal Güvenlik’le ilgili yasaların gelecek hafta meclisten çıkabileceğini söylüyor ama bu konuda siyasi iiradenin en azından benim hatırladığım bir açıklaması yok. Zaten bu takvimlerin de ne kadar anlamsız olduğunu, özellikle 2005 yılı içinde anlamış bulunuyoruz. Bu koşullar altında IMF ile yeni stand-by’ın Devlet Bakanı Ali Babacan’ın söylediği gibi nisan ayı ortasında imzalanması neredeyse imkansız görünüyor.
|
Paylaş