Paylaş
2000 yılı başından bu yana yabancı yatırımcının yer almadığı bir piyasa izliyoruz. İMKB'nin en iyi zamanlarında yabancı yatırımcı payının yüzde 60'a kadar çıktığı, kötü zamanlarda ise yüzde 40'a kadar indiği istatistiklerle biliniyor. Oysa son verilere baktığımızda bu oranın tarihi dip seviyesinin de altına indiği ve yüzde 35'lere kadar gerilediğini gördük.
Bu yüzde 35'in içinde yurtdışında kurulmuş Türkiye kökenli fonların (bıyıklı yabancı) ve genel karakter olarak Türkiye'ye yatırım yapan yabancıların da yer aldığını düşünürsek ne kadar kendi kendimize bir piyasa ile karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkıyor.
Yabancı yatırımcının neden burada bulunmadığı sorusunun birkaç yanıtı var. En başta gelen nedenler ise tüm dünyayı saran ve sermaye piyasalarına güveni azaltan ekonomik zayıflık, durgunluk ve yolsuzluklar oldu. Ama bizim piyasamızın özellikle yabancıların önem verdiği açıklık ve ortak yönetim konusundaki sabıkası oldukça kabarık. Mesela Templeton fonlarının yöneticisi Mark Mobius'un ve Quantum Fonlarının yöneticisi George Soros'un basına da yansıyan sıkıntıları bunların en iyi örnekleri.
Her iki ismin de uluslar arası tanınırlığı dikkate alınırsa bu yatırımcıların başından geçenlerin İMKB'ye verdiği zarar daha net biçimde ortaya çıkıyor. Demek ki borsada açıklık, ortak yönetim ve azınlık hissedarların temsil hakları ile ilgili düzenlemelerin bir an önce gerçekleştirilmesi ve zorunlu hale getirilmesi gerekiyor.
İhtisas mahkemelerinin eksikliği ise bir başka sorun. Bu noktadan yola çıkınca ister istemez SPK'nın bir türlü oturtamadığı işlem yasağı ile ilgili düzenlemeler, manipülasyonlara müdahale biçim ve süresi ve sermaye piyasası suçlarının tanımı (internet üzerinden gerçekleştirilen manipülasyonlar) geliyor aklımıza.
Yatırımcının, (boyutu önemli değil) korunmadığı bir piyasada yatım yapmasını beklemek ne kadar akıllıca olur bir düşünmekte fayda var.
Paylaş