Bono’da yatırımcıyı koruma fonu gerçekçi bir girişim mi?

2003 yılının tartışmasız en önemli konularından biri İmar Bankası’na Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından el konulmasıydı. Bu gelişme sonrası bankacılık sistemi kullanılarak ne gibi usulsüzlükler yapılabileceği yönünde bu güne kadar kimsenin bilmediği bilgilere vakıf olduk.

Haberin Devamı

İmar Bankası vakasında ilk karşılaştığımız meselelerden biri de karşılıksız bono satışı ile ilgili olanıydı. Yaklaşık olarak 850 trilyon lira tutarnıda bir usulsüzlükten bahsediliyor İmar Bankası bono skandalında; 22 bin kişiyi etkileyen bir bir usulsüzlük bu.
Bankaya el konulduktan ve İmar Bankası’nın yetkisi olmadığı halde bono satışı yaptığının ortaya çıkması ile birlikte tasarruf sahiplerine paralarının nasıl ödeneceği tartışılmaya başlandı ve nihai olarak bu paraların TMSF tarafından değil de Uzanlar tarafından ödenmesi gerektiği sonucuna varıldı.

Bu karar aslında hukuka uygun bir karar. İmar Bankası sahip olmadığı bir kıymeti, yetkisi olmadığı halde satma yoluna gitmiş. Burada sorumlu devlet değil banka yönetimi.

Ama peki yatırımcı budan sonra bono aldığında bunun karşılığının olduğunu nereden bilecek.

Haberin Devamı

Sermaye Piyasası Kurulu bu konuda bir çalışma başlattığını duyuruyor. Hisse senedinde olduğu gibi bono için de bir yatırımcıyı koruma fonu ve isimle saklama sisteminin devreye girmesini istiyor. Ayrıca bu teklifi 2002 yılında Hazine ve Merkez Bankası’na götürdüğünü ama “yatırımcılar isimlerinin bilinmesini istemiyor” gerekçesi ile teklifin reddedildiğini söylüyor. SPK yönetimi ayrıca bu sistemi bir kaç ay içinde devreye sokacaklarını da belirtiyor.

Oysa ekonomi çevrelerinde SPK’nın bu beyanının tam anlamıyla gerçeği yansıtmadığı konuşuluyor. Hatta konu ile ilgili yapılan toplantılara SPK’nın iştirak etmediği ve çağrılara yanıt vermediği söyleniyor. Yani bir anlamda “SPK sorumluluğu başkalarına atmaya çalışıyor” yorumu yapılıyor.

Bu iddiaların gerçek olup olmadığını da ancak Hazine ve Merkez Bankası’ndan yanıt gelirse anlayabileceğiz.

Fakat ortada başka bir soru var. Bono için isimle saklama ve yatırımcıyı koruma fonu gerçekçi bir girişim mi?
Bu sorunun yanıtını da TSKB Genel Müdürü ve Kote-der Başkanı Halil Eroğlu verdi. Eroğlu şu noktaları vurguluyor:

- Türkiye’de aracılık maliyetleri uzun yıllardır devam eden yüksek enflasyon nedeniyle çok yüksek. Halka açılma veya özel sektör bonolarındaki maliyeler bile bu işin cazibesini azaltacak kadar yüksek

Haberin Devamı

- Bonoların kayıt altına alınması saklama ve takas işlemleri için belirli bir miktar kesinti yapılacağı anlamına geliyor

- Bu kesinti kaçınılmaz olarak bono faizlerine yansıyacak

- Hükümet iç borç faizinde artış olur gerekçesi ile son yıllarda bonodan alınan vergiyi ertelerken, fon için kesinti yapılması çelişki oluşturacak

- Ayrıca denetleyici kurumlar bono satışı işini sadece ehil olan bankalara verir ve bunun denetimini tam anlamıyla yaparsa böyle bir fona zaten ihtiyaç kalmaz.

- Düzgün denetim sonrası çıkabilecek sorunlarda da riskin sahibi olan devlet gereğini yapar.

Bu noktada Eroğlu’nun hakkını teslim etmek gerek çünkü İmar Bankası’nda bono satışı konusunda bir denetim eksikliği olduğu herkes tarafından biliniyor. Bu yüzden de bir yatırımcıyı koruma fonunun ne kadar gerekli olduğu sorgulanmak zorunda.

Yazarın Tüm Yazıları