Paylaş
Borsada 20 bin 200 puan seviyesi önemli bir direnç noktasıydı. Endeks bu seviyenin üzerine çıktı, üstelik de bir hayli güçlü bir işlem hacmiyle. Son dört günün ortalama işlem hacmi 1 milyon doların üzerinde. Ama eğer hakikaten 20 bin 200 puan direnci kalıcı olarak aşılabilmiş olsaydı, o zaman daha hızlı bir hareket görmemiz gerekirdi. Örneğin endeksin bir kaç adımda 22 binli seviyelere kadar çıkması gerekirdi.
Bu hesap size biraz hayali gibi görünebilir. Ama peşin yargıya varmadan önce bu hesabı bir de dolar bazında endeks rakamı üzerinden yapmakta fayda var. Şöyle ki, İMKB 100 Endeksi dolar bazında 1.55 cent seviyesinde. 1.55 centten sonra ise en önemli direnç 1.7 cent seviyesinde. Bu seviye de TL bazında 22 bin 440 puan seviyesine denk geliyor. Aradaki direnç seviyeleri güçlü dirençler değil. Yani bu seviyeye doğru bir hareket reel anlamda var olsaydı çok güçlü olmadan bile 21 binlere doğru bir yükseliş görmemiz gerekirdi.
Ya da faize bakalım. Merkez Bankası’nın gecelik faiz oranlarını indirmesinin ardından fonlama maliyeti yüzde 24.6’ya geriledi. Şu anda da piyasadaki gösterge faiz ile fonlama maliyeti arasındaki fark 2 puan civarında. Oysa olumlu beklentilerin yüksek olduğu bir ay öncesinde gösterge faizin, o dönemki fonlama maliyeti olan yüzde 27.1 seviyesinin dört puan kadar altına indiğini görmüştük. Eğer herşey hakikaten şu anda görüldüğü kadar olumlu olsaydı en iyi ihtimalle gösterge faizin yüzde 21’lere kadar inmesi gerekirdi. Ama bu da gerçekleşmiyor.
Ya da dövize bakalım. Son bir kaç gündür Merkez Bankası’nın günlük döviz alım ihalelerine gelen tekliflerin azaldığını, bunun etkisiyle de Merkez Bankası’nı günlük alımlarının da azaldığını izliyoruz. Eğer hakikaten tüm beklentiler olumlu olsaydı paranın dolardan biraz daha hızlı çözüldüğünü görebilirdik.
Nedir peki beklenti? Arık hepiniz ezberlediniz ama bir kere daha söyleyelim; Kıbrıs’ta 1 Mayıs’tan önce bir çözüme ulaşılması.
Görünen o ki bu gerçekleşecek.
Ama yine bir gerçek daha var ki Türkiye ve Yunanistan başbakanlar düzeyinde bir araya gelmeden nasıl bir BM planı ile karşılaşacağımız ve tabii ki referandumda sonucun ne olacağını kesirmek imkansız. Hele de Denktaş artık iyiden iyiye bu görüşmeler sürecinde AKP hükümetinin karşısındaki safını netleştirmişken. Sadece bu da değil sıkıntı. Örneğin AB daha önce birlik anayasasının değişmez parçası olacağını belirttiği Kıbrıs’a özel durumların (derogasyon) sürekli olmasına karşı çıktı. Sözler tutulmuyor yani.
O halde nasıl oluyor da Kıbrıs meselesinin çözüme doğru gittiğini söyleyebiliyoruz. Çünkü dünya konjonktürü artık bunu emrediyor. Türkiye iyi ya da kötü bir adım attı ve geri dönüşsüz bir süreç başladı. AB ve ABD bu süreci sonuna kadar götürmeden bırakmayacak.
Tek bir çıkış noktası var bu sürecin. Referandumda Türk tarafının “hayır” demesi. Bu durumda neler olacağına dair bir tek senaryo bile duymadım şimdiye kadar. Bence üzerinde durulması gerekn nokta işte bu.
Paylaş