Paylaş
Örneğin Alman Hristiyan Demokrat Birlik Partisi başkanı Angela Merkel, Türkiye’yi ziyaretinde Avrupa Birliği içinde bir çok insanın dile getirmek istediği, hatta zaman zaman da ima ettiği bir durumu dile getirdi: Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olmasın. Özel bir statü ile AB-Türkiye ilişkileri düzenlensin. Üstelik bu açıklamayı, Başbakan Erdoğan ile birlikte gerçekleştirdiği basın toplantısında dile getirdi.
Bu Kıbrıs meselesinde Türkiye’nin gerçekleştirdiği açılımdan sonra karşı kanattan gelen ilk açıklamaydı. Ardından, şahsen türkiye’ye özel bir “ilgisi” olduğunu düşündüğüm AB genişlemeden Sorumlu Komiseri Günten Verheugen, başka bir açıklama ile çıktı Avrupa ve Türk kamuoyunun karşısına: Kıbrıs ile ilgili gelişmeler çok olumlu. Türkiye bu yıl sonunda cesaret verici açıklamalarla dönebilir. Bu açıklamanın ardından bugün Hollanda basınının bir haberi, daha doğrusu iddiası düştü gündeme.
Biz Türk basını olayı şöyle duyurduk: Hollanda'da yayınlanan De Folks-Krant gazetesinin ele geçirdiği ve Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlandığı iddia edilen gizli rapora göre, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne giriş tarihi 2015 olarak belirlendi.. Rapor Hollanda Dışişleri Bakanı Bernard Bot tarafından hazırlandı. Bot raporunda, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye aralık ayında kesin tarih vereceğini vurguluyor. Başlatılan reformların Türkiye'yi birliğe daha da yakınlaştırdığına işaret edilen raporda, bazı eksiklere rağmen Avrupa Komisyonu'nun da, Türkiye'ye yıl sonunda kesin bir tarih verme konusunda aynı görüşü paylaştığı belirtiliyor. Hollanda Dışişleri Bakanı Rot, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye modern bir islam ülkesi olarak Ortadoğu'da önemli roller verebileceğini de ifade ediyor.”
Tam bu sırada Almanya’nın önde gelen gazeelerinden Süddeutsche Zeitung şöyle bir başyazı yayımladı. Türkiye’nin AB için tam bir muamma olduğunu belirten başlığın ardından haber şöyle devam ediyor: Türkiye’nin AB üyeliği birlik için bir ölüm-kalım meselesi. AB iki farklı şekilde davranabilir.
Senaryo 1: Avrupa Birliği Türkiye kilomere taşını da kapsayacak biçimde biraz daha genişleyerek, Avrupa Güvenlik ve işbirliği Teşkilatı gibi tarihe gömülebilir.
Senaryo 2: AB, batı ile islam arasındaki çatışmayı ortadan kaldırma ve islam dünyasına bir köprü olma şansı tanıyan Türkiye’nin üyeliğini reddeder. Bu iki senaryo da verilecek kararlar sonucu ortaya çıkabilecek olumsuz bonuçları anlatıyor. Bu nedenle alternatifler daha az riskli olana kadar biraz zaman kazanmakta bir bir şey yok. Bugün AB’yi Türkiye hakkında kesin bir karar almaya zorlayanlar özellikle de Almanya’da, kamunun AB’ye olan inancını azaltabilir.”
Bu gelişmeleri altalta yazmamızın nedeni bir gerçeği ortaya koymak. Türkiye önemli bir dönemece girdi ve bu dönemeçte de artık gelecek 10 yılı etkileyecek kararlar alınacak. Bu kararların hangi yönde olacağını da büyük çapta Türkiye’nin Kıbrıs müzakereleri sırasındaki tavrı ve bu müzakerelerden çıkacak sonuç hayati seviyede etkileyecek.
Yatırımcı, bugünden itibaren Kıbrıs meselesine yani siyasete biraz daha angaje olmak zorunda.
Paylaş