Çünkü bu aralar sağda solda, televizyonlarda ve gazetelerde Tüpraş halka arzının ertelendiğisöyleniyor buna da yurtdışı satış ve pazarlamanın (road-show) ertelendiği söylentisi kanıt olarak gösteriliyordu. Söylentiye destek olarak yine söylenti... İlginç bir anlayış.
Ama fiyat meselesinde açıklama yapan ÖİB, bu konuda bir açıklama yapma yolunu tercih etmiyordu. Pazartesi gününe kadar.
Ama o açıklama ile kafalar daha da karıştı. ÖİB gibi ciddi ve saygın bir kurumun Başkan Yardımcısı nasıl böyle bir hata yapabilir. Elbette herkesin hata yapma lüksü var ama bir ÖİB Başkan Yardımcısının, hele de ortalıkta bu kadar söylenti varken hata yapması daha az hoşgörü ile karşılanır.
ÖİB bir an önce Tüpraş halka arzı ile ilgili durumu kesinleştirip durumu kamuoyunun bilgisine sunmalıdır. Aksi takdirde kamuoyu müessesesinin ÖİB nezdinde itibara şayan olmadığı kanaatine varacağım haberiniz olsun
Ata Yatırım 0/ Galatasaray 1
Bugün bir konu daha var. Galatasaray halka arzı... Bilmem haberiniz var mıydı ama Ata Yatırım, Galatasaray aleyhine dava açmış. Sebep ise Galatasaray'ın hisselerin halka arz icin "underwriter" olarak bir başka aracı kurumu ile anlaşması üzerine "tek yetkili lider aracı kurum" statüsünün ihlal edilmesi. Yani Galatasaray önce Ata Yatırım'ı konsorsiymum lideri ilan etmiş sonra da başka bir aracı kurum ile anlaşarak sözleşmeyi fesh etmiş. Ata, bu nedenle Galatasaray'dan 650 milyar maddi ve 1 trilyon lire manevi tazminat talep ediyor. Yasal vergilerle birlikte yaklaşık 2 trilyon lira.
Galatasaray ise sözleşmenin feshinin haklı gerekçelere dayandığını iddia ediyor. Galatasaray'a göre şirket hisse değerlemesini piyasa rayicinin oldukça altında gerçekleştirdiğini, ayrıca halka arz süreci ile ilgili kendisini hiç bilgilendirmediğini belirtiyor.
Aşağıda tam metnini bulacağınız açıklama ile ilgili bir kaç noktayı belirtme gerekliliği duyuyorum. Öncelikle açıklamanın sonunda ifade edildiği gibi ne Sayın Bayar'ı ne de şahsında ÖİB'i "karalama" gibi bir amacımın olduğu iddiası benim açımdan kabul edilemez.
Yapmaya çalıştığım, Türkiye'nin geleceği açısından büyük öneme haiz bir özelleştirme ve halka arz projesi ile ilgili iddiaları muhatabına aktarmak ve bununla ilgili kamuoyunun aydınlatılmasını talep etmemdi.
Ayrıca yapmaya çalıştığım ikinci şey resmi açıklama saat 12:10'da gelmiş olmasına rağmen borsa işlem salonunda bu açıklamanın bazı oyuncular tarafından önceden tahmin edilebildiği sorusunun yanıtlanması talebi idi.
Sayın Bayar'ın açıklamasını aynen aktarıyorum:
"Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
8.4.2002 tarihinde internet Agora sayfasında yer alan "Tüpraş sorusu yanıtlanmadı" başlıklı yazınızı okudum ve fevkalade yadırgadım. Bahse konu açıklama, haberde ifade edildiği gibi seans içinde değil, öğle seansı kapandıktan sonra yapılmıştır.
Tüpraş halka arzının çok düşük noktalardan yapılacağı yolunda söylentiler paralelinde çıkan haberler, çeşitli basın-yayın organlarında , 4.4.2002 Perşembe günü yayınlanmıştır. İdaremiz, bazı gazetelerde yer alan; "Tüpraş 3 ayda yarı fiyatına indi, "Tüpraş kabusu borsayı çökertti, Borsa Derviş'den ürktü, Tüpraş'la %4,6 eridi" başlıklı haberler ile çeşitli web sitelerinde benzer yönde spekülatif haberlerin çıkmasına ancak 4 Nisan Perşembe günü sabah muttali olmuştur ve o anda borsa açıktır. Dolayısıyla bu haberler karşısında gerekli açıklamanın yapılabileceği fiziki ilk imkan borsa seansı kapandıktan sonraki aradır.
Borsa haftanın üçüncü gününde 12 bin puan sınırını bir kere daha aştı. Sabah saatlerinde ise endeksin 11 bin 600 puan seviyelerine kadar gerilediğini gördük. Borsanın canını sıkan ilk mesele Özelleştirme İdaresi Başkanı Uğur Bayar'ın görevden alınması oldu. Bir de Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu hakkında soruşturma önergesinin kabul edilmesi. Ama bu ikinci sıkıntı biraz daha arka planda kalmış gibi görünüyor.
Bayar'ın neden görevden alındığı konusunda çeşitli görüşler var. THY'nin yer hizmetleri vermesi konusunda Özelleştirmeden Sorumlu Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu ile ters düştüğü, yine bakanın Özel Kalem Müdürü'nü ÖİB Başkan Yadımcılığı görevine getirmemesinin bakan ile Bayar'ın arasını açtığı, Bayar'ın kardeşinin siyasete girme kararı alması sonucu iktidar ortaklarının siyasi bir karar aldığı v.s. v.s. v.s...
Ama bu arada gözden kaçan bir şey daha var. ÖİB'den geçen hafta gelen "fiyatı düşürmeye devam ederseniz arzı erteler ya da başka biçimde özelleştiririz" haberinin ardından Salı günü bir TV kanalı Tüpraş halka arzında road-show'un ertelendiği yönünde bir haber yayımladı.
Yani Tüpraş halka arzının yurtdışı satış pazarlama ayağı ertelenmiş.
Bu kadar önemli bir haber, üstelik de seans saati içinde gelince borsada Salı günü ikinci seansta hızlı bir yükseliş gördük.
Bütün alıcıları açıp ÖİB'in bu konuda ne diyeceğini bekledik ama bu kurumdan ses seda çıkmadı. Çıkan ses de Bayar'ın görevden alındığı şeklindeydi. Tüpraş arzı ile ilgili başka sorular da vardı hatırlayacaksınız.
İnsan ister istemez "acaba..." diyor.
Ama hatırlatalım açıklama öncesi herkes satış yaparken Deniz Yatırım'dan gelen yoğun alımların nedeni de bu alımların kim tarafından yapıldığı da hala belli değil. Sermaye Piyasası Kurulu ve İstanbul Borsası bir an önce konuya el koymalı ve kamuya ivedilikle açıklama yapmalı.
Aksi takdirde piyasanın güvenilirliği bir yana özelleştirme projelerinin ciddiyeti de sorgulanmaya başlanacak. Ayrıca bu iş sadece ciddiyet ve güvenilirlik gibi Türk halkının çok fazla prim vermediği noktalarda erozyona neden olmuyor. Daha önemli alanları da vuruyor. Yatırımcının cebindeki para gibi... Açın bakın Perşembe günkü işlemlere... HCI Yatırım Menkul Değerler'in işlemlerine bakın. Borsadaki söylentilerde, kurumun ya da müşterilerinin bu açıklama öncesi yaptığı satışlar nedeni ile 500 milyar lira gibi devasa bir zarara uğradığı iddia ediliyor. Eğer doğru ise bu kaybın hesabını kim verecek?
Ya da bir başka soru. Bu kadar önemli bir açıklama neden seans içinde geldi? Normalde bu kadar önemli bir açıklamanın piyasalar kapandıktan sonra yapılması gerekir. Hadi bunu bir tarafa bırakın ama 15 dakika daha beklense seans arasında yapılabilecekken neden bu duyarlılık gösterilmedi? ÖİB Başkanı sayın Uğur Bayar'ın yanıtlaması gereken sorular bunlar...
"Tüpraş halka arzı neden piyasanın önünü tıkıyordu" sorusunun cevabı klasik, para çıkışı olacak cümlesi ile açıklanamıyor. Çünkü bunun yanında halka arzda ucuz hisse senedi alma amacıyla Tüpraş hisse senedinin fiyatını düşürme operasyonunu da dikkate almak gerek. Üstelik belki de ilk önemli etken olarak...
ÖİB, açıklamasında piyasa oyuncularına, mealen şunu söyledi: Hisse senedinin fiyatı üzerinde baskı oluşturup fiyat düşürmeye devam ederseniz, programı filan düşünmeden halka arzı erteler ya da Tüpraş satışını başka bir biçimde gerçekleştiririm. Bu şirketi ucuza kaptırmam.
Bu söylem ne kadar gerçekçi, ÖİB gerçekten halka arzı erteleyebilir mi ya da başka bir satış yöntemi bulabilir mi sorularının cevabı gayet net.
Tabii ki hayır!
Kanımca ÖİB, ne arzı erteleyebilir, ne de borsa dışında satış yapabilir. Bu kadar kötü bir ulusal ve küresel ekonomik ortamda borsa dışında satış çok zor. Hele de Petrol Ofisi halka arzı gibi çok yakın zamanda gerçekleşen başka bir kamu arzından sonra. Yani tahminlerin ötesinde başarılı geçen bir arzdan sonra...
Kısacası en objektif bakış açısıyla bu açıklamayı piyasaya gönderilen bir uyarı hatta belki uzlaşma çağrısı gibi algılamak daha mantıklı
Amaaaaa....
Bu noktadan sonra ortaya atılan iddialar oldukça çarpıcı. Örneğin Çarşamba günü piyasada dolaşan ilk söylenti halka arz için büyük oyuncuların Tüpraş'ın piyasadaki fiyatını 5.500 lira seviyesine kadar çekecekleri yönündeydi Benzer iddialar basında da yer aldı.
Ama bunlara geçmeden önce piyasada bu hafta yaşanan sıkıntıyı tarif etmek gerek. Borsa Tüpraş halka arzına hazırlanıyor. Ve bu nedenle de Tüpraş'ta başlayan satışın diğer kamu hisse senetlerine ve oradan da holdinglere yayıldığını görüyoruz.
Tüpraş'a satış gelmesinin nedeni de hisse senedi fiyatının hesaplanacağı ortalamayı düşük tutmak ve tıpkı Petrol Ofisi halka arzında olduğu gibi mevcut fiyatın çok altında bir fiyatla halka arzdan Tüpraş hissesi alabilmek. Belki kafanıza takılacaktır, "neden kamular ve holdingler düşerken Petrol Ofisi hisse senedi gerilemiyor" diye. Yanıt basit.
Çünkü "babalar" gırtlaklarına kadar "mal"dalar. Yani ellerinde yüklü miktarda Petrol Ofisi hisse senedi var ve bunları ucuza satmak istemedikleri için hisse senedine 'destek atıyorlar'. Yani gerilemesine izin vermiorar.
Petrol Ofisi halka arz sürecini dikkate alırsak hükümetin ve Özelleştirme İdaresi'nin Tüpraş halka arzında da başarısızlığı kabul etmeyeceği sonucuna ulaşılabilir. Yani yine piyasadan ciddi para çıkışı yaşanacak ama yeni arz edilen senetler piysada işlem görmeye başladıktan sonra kısa bir süre içinde (belki de aynı gün, tıpkı POAŞ arzı sonrası olduğu gibi) endekste yukarı yönde sert bir tepki hareketi izleyeceğiz. Dikkat edin ralli değil, sınırları belli bir tepki yükselişi...
Ama ardından endeksin yönünü Bankalar Yasası ve İstanbul Yaklaşımı ile ilgili gelişmeler belirleyecek. Dünya Bankası'nın Türkiye'de bu aralar gerçekleşirdiği temaslar, BDDK Başkan Yardımcısı Teoman Kerman'ın "Karşılıklar Kararnamesi'nde son adım atlmak üzere" açıklamalarını dikkate alırsak bu alanda da işlerin çözülmek üzere olduğu sonucuna varabiliriz. Ama yine de hatırlatalım, Bankacılık Yasası sıkıntısı atlatılsa bile gelecek ikinci tepki de, birincisine kıyasla biraz daha güçlü olmasına rağmen sınırlı kalabilir. Eğer yabancı yatırımcı gelmezse tabii ki...
Dikkatle izleme zamanı geliyor Tüm gözler borsaya çevrilmiş durumda. İzlemekte, fayda olduğu kanaatindeyim efendim...
Hele de Bankacılık Yasası iyice çarşafa dolanmışken. İstanbul Yaklaşımı'nı biz beceremediğimiz için Dünya Bankası'nın hakemliğinde çözmeye çalışırken. Sadece bu da değil. Özel İdareler meselesi, atıl istihdamın tespiti ve tasfiyesi, ihale kanunu işin cabası.
Katlanılması benim açımdan zor olsa da itiraf edeceğim: ben de herkes gibi hayatımın bir bölümünü lise öğrencisi olarak geçirdim. Bundan utanıyorum. Çünkü lise öğrencisi olmak başa bela bir şeydir. Sorumsuz, kaba, umursamaz ve hayta olmanız beklenir. Siz öyle olmasanız da sizin üzerinizde tasarruf sahibi olanlar böyle olduğunuzu düşünür.
Arkadaşlarınızsa öyle olmadığınız için sizden nefret eder. Siz de hayatınızın gerisini zavallı bir ruhsal kötürümlük içinde geçirmek zorunda kalırsınız. Neyse Lise yıllarının saçmalığı bu kadarla da kalmaz. Bir de yıllarca aksatmadan yapılan sınıf değiştirmeli 1 Nisan şakası saçmalığı vardır. Hani öğretmen şaşıracak ya. Neyse sinirlerimizi bozmayalım.
Borsa ayın ilk işlem gününde lise yıllarındaki saçmalığa benzer bir şaka yaptı. 1 hafta boyunca enflasyon rakamı beklentisi ile 12.000 sınırlarında dans eden endeks haftanın ilk gününde daha da bir coşması beklenirken birinci seansta 11.500 sınırının bile altına indi.
Aslında çok şaşırmamak lazım çünkü piyasa aylarca Irak'ta bir savaş beklerken asıl savaş İsrail-Filistin arasında çıkıverdi. Bunun da moral bozması kaçınılmaz.
Ama bir kere daha tekrarlayalım reel sektör çalışmaya başlamazsa borsadaki rakamların tümünü silip atabilirsiniz. Çünkü o zaman yaşanacak yükselişler sadece ve sadece spekülatör oyunu olur. O nedenle İstanbul Yaklaşımı önemli...
Bırakın endeksin 12 bin puanı aşıp aşmayacağını. Bu türden günlük hareketler ve kaygılar en fazla paranızı spekülatörlere kaptırmanıza yarar. Bunun yerine mesela 'bu yıl şirketlerin kar rakamları ne demek istiyor'u düşünün ya da bankacılık yasası nereye gidiyor ve hatta Kikens'in dediği gibi Yunanistan'ı yakalamamız için her yıl yüzde 9.2 oranında büyümeyi nasıl yakalayacağımızı...
Gelen elektronik posta mesajlarından anladığım kadarıyla hala bir sürü insan borsadan kazandığı para ile haatını değiştireceği umudunda. Oysa sizler için sadece tasarrufların değerlendirileceği bir yer olmalı. Küçük bir önerim var. Peter Lynch'in kitaplarına bir göz atın. Borsada yatırım yapmanın kurallarını gayet iyi anlatmış. İşinize yarayacağını umuyorum.
Piyasa mı dediniz. Merkez Bankasının dolar kurunu yüksek tutmak için müdahale ettiği, Ekonomidne sorumlu bakanın kısacık kariyeri süresinci iki kez dolara sözlü müdahale gerçekleştirdiği, hesaplara bakılınca zarar etmesi gereken bono işlemlerinin aylardır nasıl olup da ve hatta hangi fonlama ile gerçekleştirildiğinin sorulmadığı bir ülkede piyasa hakkında söylenecek her şey yanıltıcı olacaktır.
Ha bir de dolar 680 bin lira iken hiç devalüasyon olmasaydı 1.5 yıl sora, yani bugün yine yaklaşık 1 milyon 300 bin lira civarında olacaktı. İlginç değil mi?