Paylaş
Zeytin ağaçlarının bilinen varlığı yüzyıllar öncesine dayanır. Bu tarihi ağaçlar her yılın nisan ayında uyanmaya başlar ve ekim ayında zeytinlerini büyüterek toplanabilmeleri için dallarını aşağıya eğer. Hasat zamanının en büyük işareti zeytinlerin yeşilden mora dönüştüğü andır. Zeytinin yolculuğunun en mühim aşaması da işte bu hasat zamanıdır.
Zeytinler dalından geleneksel yöntemlerle elle toplanabildiği gibi makine kullanımıyla da iş biraz kolaylaşabiliyor. Zeytinin doğru zamanda ve doğru yöntemlerle hasat edilmesi zeytin ve zeytinyağı miktarında, kalitesinde ve gelecek yıllardaki veriminde belirleyici oluyor.
Geçen günlerde oğlum Zeno ve annem Emilia’yla yolumuz Ayvalık’a, zeytin hasadına düştü. Buranın en sevdiğimiz yanı doğayla iç içe bir hafta sonu geçirebiliyor oluşumuz. Güzel havayı içimize çekebileceğimiz anlara şehir yaşantısında biraz hasret kalıyoruz. Tabii İstanbul’a bu kadar yakın olmasıyla da Ayvalık bize bu güzel nimeti kolaylıkla sunuyor. Hatta bunu sunmakla kalmıyor, zeytin hasadıyla ruhumuzu şenlendiriyor.
Ayvalık’ta zeytinler dalından toplanırken etrafında buluşulan masaların keyfi şehir hayatının koşturmacasının yanında hepimize çok iyi geldi. Ege’nin yöresel dansları ve zeytinyağının baş tacı edildiği yemeklerin ardından sıra geldi fabrikaya gidip topladığımız zeytinlerin sıkım işlemini deneyimlemeye.
Zeytinler hasat edildikten sonra fabrikada ilk olarak dal ve yaprak parçacıkları temizleniyor. Zeytinler yıkandıktan sonra tozdan arındırılıyor, ardından kırma ve ezme adı verilen işlem yapılarak zeytin hamur haline getiriliyor. Sonra zeytin hamuru yoğurma bölümüne alınıyor, burada yaklaşık olarak 30-40 dakika yoğruluyor. Zeytinin kara suyu, parçacıkları ve yağı ayrılıyor, yağı filtrelenip kullanılmaya hazır hale geliyor...
Zeytinin doğru şekilde hasat edilmesi, zeytinyağının kalitesinde çok etkili.
Sofralarımıza eşlik eden, dilimizden düşüremediğimiz zeytinyağının dalından tabağımıza kadar geliş serüvenine ailemle birlikte böyle tanık olabilmek çok değerliydi.
Kendi zeytinyağımızı şişelere doldurduktan sonra oğlum Zeno’nun en sevdiği anları yaşadık. Gittiğimiz her yöreye ait lezzetleri tatmak sadece benim değil, oğlum Zeno’nun da en büyük zevki tabii ki. Fabrikaya yakın bir büfede yediğimiz zeytinyağlı Ayvalık tostunun tadını belki size anlatabilirim ama piştikten sonra gelen o güzel kokuyu aktaramam... İlk ısırıkta çıtır çıtır sesiyle sizlere bir ziyafet yaşatan bu tost başka bir yerde yok. Ayvalık tulum peyniri, tarla domatesi ve sızma zeytinyağıyla yapılan bölgeye has tostu mutlaka yerinde yemenizi tavsiye ederim..
Dilimizden düşürmediğimiz zeytinyağının tabağımıza geliş serüvenine tanıklık etmek çok değerliydi.
Paylaş