Bölünelim daha iyi!

DEMOKRATİK Toplum Kongresi’nin düzenlediği “Demokratik Özerklik Çalıştayı”nda bir taslak tartışmaya açıldı.

Taslak yer yer şöyle:
“Demokratik Özerklik’te siyasi yönetim, tabandan başlayarak... demokratik konfederal temelde örgütlenmesini yaparak üstte toplum kongresinde temsiliyetini bulur. Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, demokratik Türkiye Cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek ortak vatan politikalarına dahil olur. Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir... Bu anlamda demokratik özerklik, Kürt halkının Demokratik Türkiye içinde yaşama iradesidir. Yani Kürt halkının siyasi statüsünü ifade eder... Kürtçe’nin kamusal alanda kullanımı önündeki engeller kaldırılarak, ana okuldan üniversiteye kadar eğitim dili haline getirilmesi sağlanmalıdır. Demokratik Özerk Kürdistan’da resmi dil Türkçe ve Kürtçe olmalıdır. Hizmet dili Kürtçe olmalıdır...”
Ben hemen görüşümü ifade edeyim.
Neresinden tutacağımı bilmediğim bu taslağı tartışmaktansa bölünmeyi bin kere tercih ederim!
¡ ¡ ¡
Bu barut fıçısı taslak hakkında dört görüşümü belirtmek istiyorum:
1) Herkes istediği gibi hayal kurma hakkına elbette sahiptir. Ancak, ben “taslağın tartışılmasından yanayım” deyip, sözüm ona aydın tavrı koyan ama taslakta yer alan maddeler hakkında tek kelime olumlu/olumsuz görüş ifade etmeyen/edemeyen entellere çok kızdım. Aydın herkesin söz hakkına sahip çıkar, ama kendi görüşünü de ifade etmek zorundadır. Ülkenin en temel sorunu ile ilgili bir tartışmada ortaya “mutlaka tartışılmalıdır” veya “şu taraf da görüş oluşturmalıdır” gibi yuvarlak laflar atıp, “ne şiş yansın ne kebap” edası içinde araziye uymaya çalışan enteller bana göre sade suya tirit aydınlardır.
Çıkar görüşünü belirtir, o görüşü taşımanın riskini de yüklenirsin!
¡ ¡ ¡
2) İktidarın “Kürt meselesi”ndeki iktidarsızlığı da beni çileden çıkarıyor. Çıkıyorsun ortaya “Kürt Açılımı yapacağım” diyorsun ama iki yıla yakın süredir herkes “Açılımın içinde acep ne var!” diye meraklanıp duruyor. İktidar “Kürt açılımı” diye ortaya çıktığında ben “Bu açılım esasında ‘Kuzey Irak Açılımı’dır, iktidar Kuzey Irak’ta ABD’ye yardımcı olmak karşılığında ABD’den PKK’yı bölgeden atmasını bekliyor, bunu da bize ‘Kürt Açılımı’ diye yutturmaya çalışıyor” diyerek tepinip durdum. Hükümet “Kürt açılımı”nı Fırat’taki sağır çobana bile sordu ama ağzından somut tek öneri çıkmadı. Zira o da bu konuda tıpkı bazı entellerin yaptığı gibi “Ne şiş yansın ne kebap!” hesabı içinde.
¡ ¡ ¡
3) TBMM Başkanı “kanunsuzluktan” dem vuruyor. “TBMM’de düzenleme yapılmasından” bahsediyor. Haklı ama iktidar da türban meselesini hiçbir hukuki düzenleme yapmadan çözdü! Habur’a gelen PKK’lılar “kanuna” rağmen ellerini kollarını sallayarak sınırdan içeri girdiler. Şimdi, PKK “AKP’ye var da, bana yok mu!” deyince neden Başkan kızıyor.
¡ ¡ ¡
4) Demokratik Özerklik Çalıştayı’nı tertip edenler de biliyorlar ki taslaktaki teklifler hayali. Amaçları, seçime giderken AKP’yi Güneydoğu’da köşeye sıkıştırmak. İktidar partisini iki arada bir derede bırakmak. Allah var, “Özerklik Çalıştayı” Başbakan’ı suspus etti. Ne diyeceğini o da bilmiyor. Ancak, siyasi manevra uğruna Kürt’ü ile Türk’ü ile koca ülkeyi ateş hattına atmaya kalkışmaları ucuz politika.
¡ ¡ ¡
Ben diyeceğimi baştan dedim. Eğer bazı Kürtler yukarıda özetleyerek yayınladığım taslakta ısrarlı olurlarsa, daha önce de yazdığım gibi ben de:
“Herkesin sepeti kendi koluna, herkes kendi yoluna!” derim.
Yazarın Tüm Yazıları