Paylaş
Bence burada en önemli kriter, iki takımın SAVUNMA YÜZDELERİ’dir. Bu istatistik bir takımın en önemli verisi olmasına rağmen genellikle tutulmaz; FIBA istatistiklerinde de göremezsiniz. Hatta daha da ileri gideyim; takımların koçlarına sorun, bazıları bilmez bile. Ama savunmanın kadrandaki TEK BELİRLEYİCİ göstergesidir.
En az sayı yiyen, en iyi savunmayı yapmaz. Az sayı yemek oyun temposu ile ilgilidir. Kullanılan top sayısıyla korelasyonu vardır. Bir maç düşük tempoda oynanır ve potaya az top atılırsa, skor da düşük olur. Bu nedenle, rakibini en düşük hücum yüzdesinde tutan en iyi savunmayı yapar.
Bu açıdan bakınca, Türkiye rakiplerini yüzde 34.7 ile tutuyor. Slovenya ise yüzde 42.9. Türkiye’nin savunma yüzdesi müthiş. Karşılaştırma yapmak için örnek vermek gerekirse; Barcelona, Euroleague şampiyonu olurken yüzde 42 civarında, Fenerbahçe şampiyon olduğu bu sezon yüzde 45.4, Efes Pilsen ise yüzde 44.2’lerde rakiplerini savundu. Yine aynı Fenerbahçe, Euroleague’de yüzde 49.3 gibi çok kötü bir yüzdeyle savunma yaptı ve karşılığında elendi. Efes ise yüzde 45.6 ile ancak Top 16 yapabildi. Demem o ki; bu yüzdeler çok iyi ve bizi şampiyon yapabilir.
Boyalı alana dikkat
Hücuma gelince... Türkiye yüzde 49.3 saha içi yüzdesiyle, Slovenler ise yüzde 49.1 ile hücum ediyor. Kısacası hücum birbirine çok yakın.
Kabaca bu istatistiklere baktığımızda, matematik veriler bize ne söylüyor? Hemen hemen hücum gücünüz aynı ama boyalı alana dikkat... Savunmamız mükemmel, devam edin maçı alın!
Fast break yememeliyiz
BEN bu kez tersten bir yorum yapmak istiyorum; ne yaparsak yenilmeyiz? İşte istatistik... Bize pusula gibi yol gösteriyor; Sete set bizi yenmeleri zor. Rakipler bize yüzde 34.7 ile hücum ediyorlar. Öyleyse hızlı hücum savunmasını (Transition defence) iyi yapıp, fast break yemediğiniz zaman, yenilmeyiz.
Tek sıkıntı çektiğimiz maç Porto Riko idi ve 22 sayı hızlı hücumdan yedik. Diğer maçlarda bu kategoride yediğimiz sayı tek haneli oldu.
“Ne yaparsak hızlı hücum yapamazlar” sorusunun cevabı ise ŞUT SEÇİMİ’nden başlıyor. Salondaki kantinci arkadaşı eğer ‘Hah işte bu girer, bomboş attı’ diye düşündürürsek, şut seçimi ‘olmuş’ demektir. Top girmese bile, tüm takım geri koşmaya hazır durumdadır. Eğer kantinci arkadaş, ‘Şimdi bu ne biçim atış kardeşim’ derse ve biz öldürücü alan savunmasına yerleşmeden rakibe top kullandırırsak yani fast break yersek işimiz çok zorlaşır.
Sonuç olarak maçın anahtarı, SAVUNMAYA YERLEŞMEK olarak gözüküyor.
Oyunculara, kenar yönetime ve mutfakta çalışan isimsiz kahramanlara, gönülden başarılar dilerim.
Paylaş