Paylaş
“Andıç olayı” diye anılarak, yakın siyasi tarihimizin “28 Şubat Süreci”nde yerini alan “kirli tertip”, Birand ile benim, “PKK’dan para aldığımız” iddiasına (daha doğrusu “iftirası”na) dayanıyordu. Bu iddianın yakalanan bir eski PKK yetkilisinin ifadesinde yer aldığı ileri sürülmüştü.
Öyle bir ifadenin verilmediği, söz konusu iddianın ifadeye, ifadeyi alanlar tarafından yerleştirildiği sonradan ortaya çıktı. Bu çirkin tezgâh, Kürt sorununun çözümü için yıllardır verdiğim mücadeleye karşılık kurulmuştu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile yürüttüğümüz ortak çalışmadan itibaren Kürt sorununun çözümüne ilişkin duruşumdan memnun olmayanlar vardı ve itibarsızlaştırılarak tasfiye edilmem istenmişti.
“Andıç”, “28 Şubat Süreci”nin “simgeleri”nden biri oldu. 28 Şubatçıların üstüne silinmez bir leke olarak yapıştı, kaldı.
“Andıç”, rahmetli M. Ali’nin ve benim üzerimde de kalıcı izler bıraktı. Bundan böyle Türkiye’de artık hiçbir şeye şaşırmamak gerektiğini “Andıç” vesilesiyle öğrenmiştim.
Bununla birlikte, Genelkurmay’ın “Andıç”ından17 yıl sonra, 16 Şubat 2015 tarihinde Kürt siyasi hareketinin yayın organı Özgür Gündem’de de “andıçlanacağımı” aklımdan hiç ama hiç geçirmemiştim.
Söz konusu son “Andıç”ta da yalnız değildim. Benimle birlikte değerli dostum Murat Belge de bu karalamadan nasibini aldı.
Özgür Gündem’de önceki gün yer alan ve bana acı acı “Demek bunu da görecekmişiz! ” dedirten “Cengiz Çandar hangi gücün kartı!” başlıklı haber yazısını aynen aktarıyorum:
“Cengiz Çandar dün Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı hedef alan ve haddini aşarak aşağılayan bir yazı yazdı. Büyük tepki çeken Çandar, yazısında Öcalan’ın halklar arası iç savaşı engelleme ve demokratikleşme siyasetine saldırdı. Yıllarca AKP’nin baş destekçisi olan Çandar, Kürt Halk Önderi Öcalan’ı ‘AKP’nin elinde kart, koz’ gibi gösterme hadsizliğine yeltendi. Çandar’ın yazısı olası, çözümden duyulan rahatsızlığın ibretlik vesikası niteliğinde.
Öcalan’ı hala tanıyamamışlar
Yıllardır tüm özel savaş hükümetleri ve iktidarların kullandığı ‘Kandil-HDP-ayrı, İmralı ayrı’ ucuz propagandasına başvuran Çandar, daha da ileri giderek Öcalan’a ‘bebek katili’, ‘teröristbaşı’ denilmemesinden rahatsızlık duyduğunu ima etti. Bizzat kendilerinin AKP’nin bu hale gelmesinden sorumlu olduğunu unutan Çandar, iktidarı gerçek anlamda zorlayan ve demokratik alanı genişletmeye çalışan tek siyasi aktör olan Öcalan’a ‘... Bir süredir ince bir oyun oynanıyor... Öyle bir hal aldı ki, Abdullah Öcalan, Abdullah Öcalan olmaktan çıkıp adeta AKP’nin elinde joker olarak tuttuğu bir kart görüntüsü veriyor’ sözleriyle saldırdı. Çandar, bu sözleriyle kime ait olduğu belli olan bir kart görüntüsü verdi.
Öcalan’dan elinizi çekin
40 yıldır halklar için siyaset üreten, tarihi gelişmelere yol açan, aldatan ve aldanan olmayan Öcalan’ı kendisi gibi ilkesiz sanan Çandar, Kürt Özgürlük Hareketi’ni ve Öcalan’ı halkların demokratikleşme umutlarını AKP’nin başkanlık rejimine peşkeş çekmekle suçladı. Kendilerini her dönem belli güçlere peşkeş çekenler, tek dertleri halkların özgürlük ve demokrasi mücadelesi olan önderleri anlayamazlar.
Irkçı CHP’nin “Belge”si
Cengiz Çandar’a yönelik tepkiler sürerken, Çandar’a yakın bir çıkış da Taraf gazetesi yazarı Murat Belge’den geldi. HDP’yi Kürt olmakla suçlayan Belge, Türk partisi CHP’ye oy çağrısı yaptı. Anadili kabul etmeyen, Türk tanımından asla vazgeçmeyiz diyen, Kürt sorununda MHP ile aynı kulvarda duran CHP’yi savunan Belge, bir yandan Kürt halkı ve Özgürlük Hareketi’ne karşı gerçek duygularını açığa vururken, diğer yandan yıllardır zihninin gerilerinde duran Kemalist damarı da açığa çıkardı. AKP’yi geriletecek tek seçenek olan HDP’ye, CHP merkezli psikolojik savaş saldırısına Belge gibi kimi ‘demokrat’ların da dahil olması ibretlik olarak yorumlanıyor. Daha dün CHP’nin Türk ırkçısı bir parti olduğunu anlatan, bunun üzerine kitaplar yazan Murat Belge, Taraf gazetesine verdiği röportajda kampanyaya katılarak ‘7 Haziran seçimlerinde CHP’yle yan yana duracağız’ dedi.”
AKP trollerinden aşina olduğumuz bir dille yazılmış olan “andıçvari” bu “açılım”ın Özgür Gündem’de yer alması, HDP’nin “Türkiyelileşme açılımı”nın nasıl olacağını daha da meraka değer hale getiriyor.
Bu, bir yanıyla Kürt siyasi hareketinin iç sorunudur, diyelim. Konunun bize terettüp eden kısmı ise, yukarıda belirttiğim gibi:
“Bunu da gördük!”...
Paylaş