Paylaş
Kısacası modern tıp, 100 yıl kadar önce kaybettiği ‘ruhu’nu yeniden keşfediyor. Değişimin en çok göze battığı alanların başındaysa tedavi yöntemleriyle teşhis araçları geliyor. Bunun son örneklerinden birini Enerji ve Tıbbi Uygulamalar Derneği Başkanı Opr. Dr. Mustafa Erşin, klasik tıbba olan inancıyla binlerce hastaya şifa kaynağı oldu. Erşin’in bir doktor olarak hasta ve hastalığa yaklaşımı, 12 yaşında bir hastaya basit bir apandisit ameliyatı yapıp bir türlü iyileşmeyen bir yara ile karşılaşınca değişti. Çözüm yolları ararken ‘Magnetoterapi’yle tanıştı. Erşin’in bu noktadan sonra sağlığa ve doktorluğa bakışı tamamen değişti. İnsanı farklı bir bakış açısıyla görmeye başlayan ve ‘hastalık yoktur hasta vardır’ diyen Erşin, tamamlayıcı tıbbın neden hastalar ve doktorlar tarafından büyük bir öneme sahip olduğunu şöyle anlattı:
BESLENME ÖNCELİKLİ
“Hücrelere olması gerektiği doğru frekansın hatırlatılmasıyla sağlığa kavuşmak mümkün. Ben bu yöntemlerin mantığını kavradıktan sonra artık şaşırmıyorum. Mucizelere inanmazsan onu göremezsin. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp, fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, bunlara tanı koyma, iyileştirme veya tedavi etmenin yanında sağlığın iyi sürdürülmesinde de kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve tecrübelere dayalı, izahı yapılabilen veya yapılamayan bilgi, beceri ve uygulamaların bütünüdür. Batı tıbbını destekleyici ve tamamlayıcı yöntemlerdir. Biz doktorluk eğitimi aldık ama ben bugün hala hekim olmaya çalışıyorum. Tıp fakültesini bitirmiş kişiye tabip denir ve o da doktordur. Akademik bir unvandır. Kişi bilgi sahibidir ama hekim değildir. ‘Kişinin beden, zihin ve duygu yapısını bilmeden o hastaya bir iyileştirme yapabilmek mümkün değil ve bu bilgileri bilmeyen hekimlik yapmasın’ demiş İbni Sina. Bunun başında da öncelikle beslenme geliyor. Aynı şekilde İbni Sina bu konuda da ‘sizin yedikleriniz sizin ilacınızdır, şifanızdır’ demiş. Bunu yazmış kitabında ve bu kitap 600 yıl boyunca okutulmuş.
Bu kapsamda gördüğümüz zaman da kişinin hastalığına yaklaşmadan önce hem beden ve duygu yapısına hem de beslenmesine, çevre şartlarına bakmak gerekir.”
Paylaş